Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /home/davam/public_html/engine/modules/show.full.php on line 292 davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Çap səhifəsi > Roza Kurban - Federal Dil Nedir?
davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Gündəm, Türk dünyası-Turan, DAVAMın yazıları > Roza Kurban - Federal Dil Nedir?

Roza Kurban - Federal Dil Nedir?


1990’lı yıllardan sonra Kazan Tatarlarının hayatını etkileyen birçok tarihi olay yaşanmıştır. 6 Kasım 1992 tarihi de onlardan birisidir. Bu tarihte Tataristan Anayasası Tataristan Parlamentosu tarafından kabul edilmiş ve millete bir zafer olarak sunulmuştur. Fakat tüm bu değişimler milletin yararına mıydı, yoksa anlatılanların tam tersine mi? Bunları yaşayarak öğrenecektir. 1992 yılına gelmeden önce Tataristan’daki durumdan kısaca söz edelim. 1989 yılında Berlin duvarının yıkılması sonucunda Batı ve Doğu Almanya’nın birleşmesi dünyada olacak değişimlerin habercisiydi. SSCB yönetimine M.Gorbaçev geldikten sonra “perestroyka”, “glasnost” dibi terimler girdi hayatımıza. Bu nedir, neyin nesidir anlamak zordu, çünkü halk tekdüze yaşamaya alışıktı. 1980’in sonlarında 1990’ların başında SSCB’de demokrasi rüzgârları esmeye başladı. 1552’den beri Rus işgalinde olan Kazan Tatarları fırsattan yararlanmak için zaman kolluyordu. Ve 1990 yılının 30 Ağustos tarihinde Tataristan Parlamentosu Yüksek Şurası Tataristan’ın Devlet Egemenliği Beyanatı’nı kabul etmiş ve Tataristan’ın bağımsızlığını ilan etmişti. Tataristan, SSCB terkibindeki 16. Cumhuriyet olmuştu. 1991 yılında gerçekleşen Rusya başkanı seçimine Tataristan katılmayarak ilan ettiği bağımsızlığının arkasında durmuştu. 1991 yılının sonunda SSCB çöktü, yerine de tepeden inme Rusya Federasyonu oluşuverdi. Rusya Federasyonu Tataristan’ın 1990 yılında ilan etmiş olduğu bağımsızlığını tanımak istemedi. Bunun karşısında Tataristan Parlamentosu 1992 yılının 20 Şubat tarihinde halk oylamasına gitme kararı almıştı. Halk oylamasının asıl mimarları şoven Ruslardı, onlar Tataristan’ın referandumu kazanamayacağından emindi. Fakat olaylar onların beklentilerini karşılamadı ve 21 Mart 1992’de yapılan referandumda halka “Siz Tataristan’ın egemen devlet, uluslar arası hukuk sübjekti, Rusya ve başka cumhuriyetler, devletlerle ilişkilerini eşit şartlarda hukuki anlaşmalar yapan Cumhuriyet olmasını istiyor musunuz?” sorusu sorulmuş ve “evet” veya “hayır” olarak yanıtlanması istenmişti. 3.768.500 nüfuslu Tataristan halkının % 51,3’ünü Tatarlar, % 41’ini Ruslar, % 3’ünü Çuvaşlar, kalan % 4,7’sini de diğer milletler teşkil etmektedir. Toplam nüfusun % 56,58’ini oluşturan 2.132.351 kişi referanduma katılmıştı. Katılımcıların 1.309.056’sı (%61,4) “evet” , geriye kalan 799 bin 444’ü “hayır” oyu kullanmıştı. Tataristan’da yapılan referandumdan sonra 31 Mart 1992 tarihinde, Rusya imzalanması için federe cumhuriyetlere “federatif antlaşma” sunmuştur, fakat Tataristan ve Çeçenistan bu antlaşmaya imza atmamış, haliyle Tataristan’ın Rusya Federasyonu’na dâhil olduğuna dair herhangi bir sözleşme bulunmamaktadır. 21 Mart tarihinde halktan gelen güvenoyuna dayanarak Tataristan kendi anayasasını hazırlamaya koyulmuştur. Anayasa hazırlıkları sırasında büyük tartışmalar meydana gelmiştir. En büyük tartışma Tataristan’ın resmi dili ne olmalı konusunda yaşanmıştır. Rus şovenleri “Tataristan’ın resmi dili Rusça olmalıdır” fikrini savunmuş, bunun aksine Tatar milliyetçileri “resmi dil Tatar dili olmalıdır” savının arkasında durmuştur. Bazıları “Tataristan’da Rus ve Tatar dilleri resmi dil olsun” fikrini ileri sürmüştür. Milliyetçiler, Rus ve Tatar dilleri ikisi birden resmi dil olursa, hiç kuşku yok ki Tatar dili ikinci sıraya düşer, Rus dili egemen olur” diyerek, bu fikre katiyen karşı çıkmıştır. Bir de vatandaşlık maddesi üzerinde yaşanan tartışmalardan söz edersek, Tataristan “federatif anlaşmayı” imzalamadığından ‘Tataristan vatandaşı, aynı zamanda Rusya Federasyonu vatandaşıdır’ ibaresi karşılıklara yol açmıştır. Öyle böyle derken 1992 yılının 6 Kasım tarihinde Tataristan Anayasası Tataristan Parlamentosu’nda kabul edilmiştir. Tataristan Anayasası’nın 1.fıkrasının 1.maddesi Tataristan’ın egemen demokratik bir devlet olduğunun altı çizilmiştir. Ayrıca 1.fıkranın 4.maddesinde “Tataristan Cumhuriyeti’nin resmi dilleri – eşit haklara sahip Tatar ve Rus dilleri” şeklinde yazılmıştır. (Tataristan Anayasası 1995: 6). Tataristan Anayasası’ndaki çelişkilerden birisi de seçilecek olan Tataristan Cumhurbaşkanı’nın 2 resmi dili de bilmesi şart koşulurken, milletvekilleri ile ilgili maddelerde 2 dili bilme şartı bulunmamaktadır. Tataristan Anayasası kabul edilip halka sunulduktan sonra Anayasa ile ilgili olumlu ve olumsuz fikirler gazete sayfalarında yer almaya başladı. Tatar bilgini Ebrar Kerimullin, “Şehri Kazan” gazetesinin 18 Kasım 1992 sayısında ‘Tataristan Anayasası İle İlgili Düşünceler” başlıklı yazısında: “Tataristan’da Tatar dili ile Rus dilini resmi dil olarak kabul etmek – bu Tatar diline karşı kabul edilen ölüm fermanıdır; Tatar milletini yok etmenin bir yoludur. SSCB yerini yeni bir emperyalist devlet almıştır. Onun adı Rusya Federasyonu’dur.” demiştir. (Kerimullin 1996: 349, 351). Kerimullin anayasayı değerlendirirken şu tespitleri yapmıştır: “Demek ki, Tatar her iki sahibin eşeği, her iki sahibin kölesidir. Rusya’ya da, Tataristan’a da vergi ödemeye, Rusların emperyalist menfaatlerini ekonomik bakımdan da desteklemek zorunda kalacaktır. Ayrıca, Tataristan’daki Ruslar Rusya menfaatleri gereği cinayet işlerlerse – insan öldürürler, yağmalarlarsa – onlar Rusya’ya kaçacak ve Rusya onları kendi kanatları altına alacaktır.” (Kerimullin 1996: 352 – 353). Kerimullin yazısının sonunda şu sonuca varmış: “Özetle, 6 Kasım’da kabul edilen Tataristan Anayasası henüz az da olsa varlığını koruyan Tatar milliyetçiliğinin yok olmasına yol açmaktadır. Tataristan’ın dışında yaşayanlar ise millet olmaktan çıkmıştır. Tataristan’dakiler de şimdi uçurumun kenarındadır, Kazan’dakilerin ise büyük çoğunluğu mankurttur… Ben bu anayasayı bizim bağımsızlığımız için değil de, Rusya köleliğinde kalmamıza yönelik bir anayasa, diye düşünüyorum. ” (Kerimullin 1996: 354 – 355). Ebrar Kerimullin fikrine benzer, milli ruhla yazılan, Tatarların mukadderatına endişe ile yaklaşan birçok yazıya rastlamak mümkündür. Ve zaman Tatar milliyetçilerinin endişelenmekte haklı olduğunu kanıtlamıştır. Tataristan Anayasası’na gelince bu anayasada söz konusu olan resmi dil, insan hakları vs. maddeler bizzat Tataristan Parlamento üyeleri tarafından ihlal edildiğini söylemek mümkündür. Tataristan Parlamentosu’nda Tatar dilini bildiği halde Rusça konuşma yapan milletvekilleri, millete örnek olmaları gereken yerde Tatar milletine saygısızlık yaparak Ruslara yaranmayı seçmişlerdir. Sovyetler Dönemi’nde Tatar okulları %7’ye kadar inmiştir, Tataristan Anayasası kabul edildikten sonra 1992–1995 yılları arasında okullar %10’a çıkmış, üç yıl içinde ancak %3 artış sağlanmıştır. Tataristan’da Latin alfabesine geçiş süresi de başarı sağlayamamış, Tatarlar kendi aralarında tartışa dursun, geçiş Putin tarafından 2002 yılında yasaklanmıştır. Önceleri başarılı gibi görünen 1990’lı yıllar 20 yıldan aşkın süre içerisinde başarısızlığın doruk noktasına ulaşmıştır.

2000’lı yıllarda eski KGB ajanı Putin’in iktidara gelmesi Tatarların umutlarını suya düşürmüştür. Stalin’i “büyük siyaset adamı”, Kazan Hanlığını işgal eden Korkunç İvan’ı “kahraman” olarak nitelendiren Putin ecdatlarının gerçekleştiremediklerini hayata geçirmek için kolları sıvamıştır. Kendine veliaht olarak Medvedev’i seçen Putin 13 yıldır Rusya’nın başında kâh başkan, kâh başbakan olarak görev yapmaktadır. Rus olamayan tüm milletlere karşı cephe alan Putin, milletçilere göz açtırmamak için elinden geleni yapıyor, yapacaklarını da önceden kanun haline getirerek yürürlüğe koyuyor.
—2002 yılında yapılan genel sayımda Tatarların 45 etnik gruba ayrılması, Rusların “parçala ve yönet” siyasetinin gereği yapılmış olduğu aşikârdır.
—27 Kasım 2002’de Rusya’da yaşayan tüm milletlerin ancak Kiril alfabesini kullanmasını öngören kanun Tatarların Latin alfabesine geçmesini yasaklamıştır.
—25 Şubat 2005 tarihinde federe cumhuriyet ve vali seçimlerinin iptal edilmesi ile ilgili bir kanun kabul edilmiş, bu kanun gereği bundan böyle Tataristan v.s Cumhurbaşkanları Moskova tarafından atanacaktır. Artık Cumhurbaşkanı seçilmiş değil de atanmış olacaktır. Cumhuriyetleri Moskova’ya bağlı tutmak ve tek merkezden yönetmek amacıyla yapılan bu kanun elbette Rusların yararınadır.
—02.12.2007 tarihinde Putin 309 nolu kanunu imzalamıştır. Rusya Federasyonu kanunlarından “Milli komponent (kısım, parça)” çıkartılmıştır. Bu kanuna göre, anadilde eğitim yasaklanmış, ayrıca 2009 yılından itibaren lise mezuniyet ve üniversitelere giriş sınavları da Rus dilinde yapılmaktadır. Bu da Rus olmayanlar için üniversite kapılarının kapanması anlamına gelmektedir. Bunlar Putin’in Rus olmayanları yok etmek için çıkardığı kanunlarının bazılarıdır.

2000’lı yıllardan sonra Tataristan’daki değişimlere bir göz atalım. Putin’in iktidara gelmesi yalnız Tataristan halkının değil, kanunların, alışılagelen kuralların değişmesine de neden olmuştur. 1992 yılında kabul edilen 167 maddelik Tataristan Anayasası, 2002 yılında tekrar gözden geçirilmiş ve sil baştan yazılmıştır. Anayasadaki 30–40 madde çıkartılmış veya değiştirilmiştir. Yani eski Anayasanın içeriği boşaltılmış sadece görünümde bir Anayasa yazılmıştır. Bir milletin temel taşı ana dilidir. Milleti yok etmek istersen onun dilinden başlamak gerekir. Rus olmayanları yok etme siyasetini kendilerine ilke edinen Ruslar, Tatarları yok etme işini okullar başta olmak üzere eğitim kurumlarından başlamışlardır. Dili olmayan millet zaten millet olmaktan çıkar ve mankurt olur. Ruslar kendilerine biat eden mankurt bir nesil yetiştirmenin peşine düşmüştür. Buna örnek olarak kapatılan Tatar okullarının sayısını vermek yeterlidir. 2011’e kadar Rusya’da 600, Tataristan’da 188 (%31) Tatar okulu kapatılmış, 262 okul da ilkokula dönüştürülmüştür. 2013 yılının sonlarına geldiğimiz şu günlerde Tataristan’ın başkenti Kazan’da sadece 2 Tatar Okulu (!) bulunmaktadır. Diğer Tatar Okulu diye adlandırılan okullarda Tatar Dili-Edebiyatı dersi dışındaki tüm dersler Rus dilindedir. Alman Devlet Adamı Bismarck (1815–1898) “Okulları olan ulusların geleceği vardır” demiştir ve hiç şüphe yok ki haklıdır. Okul tüm ilklerin temelidir. Ulusal benlik, milli şuur, millet sevgisi gibi kavramlar okul sıralarındayken şekillenmekte, filizlenmektedir. Rusya sadece okullarla sınırlı kalmayıp Tataristan’daki üniversitelere de el atmıştır. “Kuzey-Batı, İdil, Ural ve Uzak Doğu Federal Bölgelerinde Federal Üniversitelerin kurulması ile ilgili karar 21.10.2009’da imzalanmış ve bu karar gereği 2010 yılında Kazan Devlet Üniversitesi, Hümanitar Üniversite, Kazan Devlet Pedagoji Enstitüsü, Kazan Finans Ekonomi Enstitüsü tek çatı altında toplanarak Kazan İdil Boyu Federal Üniversitesi adını almıştır. Önce İdil Boyu Federal Üniversite adı verilmek istenmiş, fakat tepkiler karşısında Moskova geri adım atmak zorunda kalmıştır. Böylece üniversite bünyesindeki fakülteler Moskova’nın istediği gibi değiştirilmiş, 1804 yılında kurulan Kazan Üniversitesi kapsamında 1944 yılında Tatar Dili ve Edebiyatı Bölümü, 1989 yılında Tatar Filolojisi ve Tarihi Fakültesinin Tatar Dili ve Edebiyatı Kürsüsü - Rus Dili ile birlikte Kazan İdil Boyu Federal Üniversitesi’ne bağlı Filoloji ve Sanat Enstitüsü’ne bağlanmış, Tatar Tarihi ise Üniversite’nin Tarih Enstitüsü’ne dâhil edilmiştir. Rusların “parçala ve yönet (ya da yut)” siyaseti burada da kendini göstermiştir. Tatar Dilinin Rus Dili ile mücadele edecek hali var mı, teker teker kapatılan Tatar okullarını dikkate aldığımızda çok geçmeden Tatar Dilinin üniversiteden de kovulduğunu göreceğiz. Tatar dilini savunması gerekenler hükümet ve devlet büyükleridir, onlar ise Moskova tarafından atananlar olarak konuşmalarını dahi Rusça yapmaktadır. Tüm resmi veya resmi olmayan toplantılarda Rus Dili hâkimdir. Örneğin, 1992 yılında Tataristan Cumhurbaşkanı himayesinde kurulan Dünya Tatar Kongresi’nin 6–9 Aralık 2012’de gerçekleşen V.Kurultayı’nda yapılan konuşmaların %80’i Rus Dili’nde (!) yapılmıştır. Ayrıca Dünya Tatar Kongresi başkanı R.Zakirov geçtiğimiz günlerde kongrenin 2013 yılı faaliyet raporunu Rusça (!) sunmuştur. Tataristan’ın geldiği son nokta budur.

Son günlerde Tataristan’da “federal dil”, “federal bayram” ve “federal memur” gibi tabirler ortaya çıkmıştır. Federal dil nedir? Ben bugüne kadar böyle bir tabir duymadım. Ana dili, milli dil, resmi dil veya devlet dili tabirleri vardır sözlüklerde ve kullanımda. İnsanın çocukken aileden ve soyca bağlı olduğu topluluktan öğrendiği dile ana dili denir. Bir ülkede kanunla kabul edilen dile resmi dil denir. Federal dil nedir? Federasyon durumunda birleşmiş olana federal denir. Federasyon ise, savunma ve dış politika alanında dayanışma amacıyla birden fazla devletin bir birlik devleti içinde birleşmesidir. O zaman ‘federal dil’ federasyon durumunda birleşmişlerin dili mi? Federasyon da savunma ve dış politika alanında olduğuna göre savunma ve dış politikanın dili midir ‘federal dil’? Açıkçası ben çözemedim. Fakat bu tabir son dönemde Tataristan’da sıkça dile getirilmektedir. Bilindiği gibi, Tataristan’da milliyetçilere göz açtırılmamaktadır, her zaman kovuşturma, soruşturma ve takibe maruz kalan milliyetçiler ikide bir savcılığa çağırılıp sorguya çekilmekte, yargılanmaktadır. Ekim 2013’te Tataristan’ın Çallı şehrinde yaşanan bir sorguda, tanık sıfatıyla sorgulanan birisi savcı ile Tatarca selamlaşmış, başsavcı Aleksey İvanov Tatarca bilmediğini tanığın da Rusça konuşması gerektiği konusunda uyarmıştır. Bunun karşısında tanık “Tataristan’da Rus dili olduğu gibi Tatar dili da resmi dildir, ben ifademi Tatarca vermek istiyorum” sözleri karşısında başsavcı şu yanıtı vermiştir: “Ben federal bir organda çalışıyorum ve buradaki konuşma dili ancak federal dildir.” Başsavcı resmi dil diyememiş, çünkü Tataristan’daki resmi dillerden birisi de Tatar dilidir, onun içindir ki ‘federal dil’ tabirini yürürlüğe koymuşlardır. Birkaç yıldır Rusya Federasyonu başkanı ve başbakanı konuşmalarında “federasyon” kelimesini ağızlarına almazken, işlerine geldiğinde emirlerini uygulayan memurları ‘federal dil’ dayatması yapmaktan geri kalmamaktadır. Bir de ‘federal bayram’ diye bir tabir çıktı ortaya, bunu da bu yıl 15 Kasım 2013 Kurban Bayramı’nda duydum. Tataristan’da Tataristan’a bağlı olan kurumlara Kurban Bayramı’nda bir gün tatil verilmiş, fakat Kazan İdil Boyu Federal Üniversitesi gibi Moskova’ya bağlı olan kurumlara izin verilmemiştir. Gerekçe ise Kurban Bayramının ‘federal bayram’ olmamasıymış. Yani anlayacağınız Kurban Bayramında Tataristan tam olarak ikiye bölünmüştür. Bu hangi akla hizmettir? Bugüne kadar ‘resmi bayram’, ‘dini bayram’, ‘milli bayram’ tabirleri vardı hayatımızda. Devlet düzeyinde kutlanan 9 Mayıs Zafer Bayramı, 1 Mayıs İşçi Bayramı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vs. bayramlar resmi bayramlardır. Dini bayram dediğimizde, Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı ilk akla gelenlerdendir. Sovyetler Dönemi’nde dini bayramlarda tatil verilmiyordu, din yasaktı. Fakat millet yasaklara rağmen dini görevlerini yerine getirmeyi ihmal etmiyor, orucunu da tutuyor, namazını da kılıyor, bayram geldiğinde kendi arasında bayramlaşıyordu. Bir de Kazan Tatarlarının yüzyıllardan beri gelen ilkbaharda ekim işleri bittikten sonra yapılan milli bayramı Saban Tuyı (Karasaban Düğünü) vardır. Dönem dönem yasaklanan ve yapılamayan bu milli bayram genelde Pazar günlerinde gerçekleştiğinden bir problem oluşturmuyordu. Şimdi Tatarlara dayatılan ‘federal bayram’ akıl almaz bir uygulamadır. Ruslar ‘İsa’nın Doğum Günü’ olan ve dini bayram olarak kabul edilen bayramı günlerce kutlamakta, Ruslarla birlikte Tataristan’dakilere de tatil verilmektedir. Uygulanan çifte standarttan başka bir şey değildir. Sözde Rusya Federasyonu olan bu devlet aslında Rusya İmparatorluğu’ndan başka bir şey değildir. Ruslardan başkasına hak tanımayan bu devletin yönetimi de eski komünist şoven Rusların elindedir. Devir, dönem, yönetim sistemi değişmiş, fakat Rus siyaseti hiç değişmemiştir. Rusların amacı tek millet, tek devlet, tek dil, tek din yaratmaktır. O da “büyük Rus” milleti, Rusya İmparatorluğu, Rus Dili ve Hıristiyan Dini’dir. Günümüzde Rusya ileriye değil de Çarlık Dönemine geri dönüş yapmış durumdadır. Demokrasi kelimesi sadece sözde olup, başta Tatarlar olmak üzere Rus olmayanların insan hakları hiçe sayılmaktadır. Bunu 2012 yılında AİHM’ye (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) yapılan başvurulardan da görmek mümkündür. Rusya’dan yapılan başvurular; toplam başvuruların %22’sini oluşturmaktadır. İlk sırada yer alan Rusya’dan 2012 yılında 30 bin 950 başvuru yapılmıştır. Fazla söze gerek yok her şey ortadadır.

Günümüzde Tataristan’da Tatarlara karşı kelimenin tam anlamıyla soykırım uygulanmaktadır. Tatarlar kendi topraklarında yabancı muamelesi görmektedir. Bilindiği üzere soykırımın 3 türü mevcuttur: fiziksel, biyolojik ve kültürel soykırım. Günümüz şartlarında katletmeye dayalı fiziksel soykırım uygulamak imkânsızdır, fiziksel soykırımın ancak savaş şartlarında meydana gelmesi olasıdır. Soykırımın diğer iki türü bugün Ruslar tarafından Tatarlara uygulanmaktadır. Biyolojik soykırım, insanları zor ekonomik şartlar altında bırakarak yok etmektir. Tataristan milli gelirinin %85’ini Rusya’ya vermektedir. Petrol ve doğalgaz zengini olan Tataristan halkı varlık içinde yoksulluk çekmektedir. Buna bağlı olarak Tataristan’da işsizlik, içkicilik her geçen gün daha da artmaktadır. İş aramak amacıyla Tataristan’ın dışına gitmek zorunda kalan gençlerimiz, ister istemez Tatar çevresinden uzaklaşmakta Ruslaşmaktadır. İçkicilik Kazan Tatarlarının geleneklerinde olmayan bir şeydir, işsiz, mutsuz, gelecekten umutsuz olan gençlerimiz içkide teselli aramaktadır. Alkol, uyuşturucu kullanımının artması gençler arasındaki ölüm oranını da artırmıştır. Ayrıca içki ve uyuşturucu batağına düşen işsiz gençlerimiz içki – uyuşturucu alabilmek için hırsızlık yapmanın yanı sıra cinayet bile işlemektedir. Bunlara yardım eli uzatan yoktur, ölen gençlerimizin ölüm nedenleri araştırılmamakta, suçlular cezalandırılmamaktadır; ölen öldüğü ile kalmaktadır. Tataristan’daki kültürel soykırımın boyutları daha da vahimdir. Tatar okullarının kapatılması, lise mezuniyet ve üniversiteye giriş sınavlarının Rus dilinde yapılması sonucu Tatar gençlere üniversite kapılarının kapanması sonucunda Tatarları edebiyatından, tarihinden yoksun bırakarak mankurtlaştırmak kültürel soykırımın başında gelen nedenlerdendir. Tatar dili başta olmak üzere Tatar edebiyatının, Tatar tarihinin kısıtlanması, Tatar dilinde çıkan gazete ve dergilerin azalması, ihtiyaç yok bahanesiyle bütçeden kaynak ayrılmaması Kazan Tatarlarını uçurumun kenarına götüren gerçeklerdir. Ayrıca Tatarlara geçmişini unutturmak amacıyla tarihi binaların yıkılması da söz konusudur. 30 Ağustos 2005 tarihinde kutlanan Kazan’ın 1000 yıllığına hazırlık bahanesiyle 40 tane tarihi bina yıkılmıştır. Ramazan Bayramı’nın ilk gününe denk gelen 30.09.2008 tarihinde ünlü Tatar şairi Gabdulla Tukay’ın (1886–1913) son yıllarını, günlerini geçirdiği “Bulgar” misafirhanesi yerle bir edilmiştir. Tukay’ın izlerini taşıyan misafirhane ve diğer binaların Tataristan Hükümeti’nin onayıyla yıkıldığını söylemek son derece üzücüdür. 2010 yılında Kazan Devlet Üniversitesi’nin adı değişmesi sonucu Tatar Filolojisi ve Tarihi Fakültesi bölünerek bulunduğu binadan başka bir yere kovulmasından sonra Üniversite Kütüphanesi’ndeki Tatarca kitaplar kamyonlara yüklenerek götürülmüş, kitapların akıbeti belli değildir. Rusların tarih boyunca süregelen Tatar düşmanlığı yukarıda saydığım örneklerde açık bir şekilde görünmektedir. Yalnız olanlar karşısında sessiz kalmayan, hayatları pahasına mücadele veren milliyetçilerimiz de yok değildir. Bu savaşım artık millet olarak var olmak için yapılan ölüm kalım savaşı, bir karşı duruş, direniştir. Mücadele nereye kadar devam edecek bunu zaman gösterecektir. Tatarlara insanca yaşamayı reva görmeyen yetkililere Türk atasözü bir yanıt niteliğindedir: “Yetki devlet adamlarındadır. Ancak bu güç halktan gelmektedir. Devlet adamları, haklılıkları ve adaletleriyle ne kadar halkın yanında olursa o kadar güçlü olurlar. Zulüm ve haksızlık ettiklerinde ise gün gelir hiç ummadıkları sıradan bir kişi halkın hakkını savunur. Bey haksızlık yaparsa halkı ona el (yabancı) olur ve kendisinden daha yaman olur. Haksızlık içindeki otorite, yıkılmaya mahkûmdur.” (Sertel 2006: 287). Bakalım, el mi yaman bey mi yaman?

Kaynakça:
1. Kerimullin, Ebrar, Yazmış, Yazmış… (Kader, Kader…), Kazan 1996.
2. Sertel, Adem, Tecrübenin Dili: Konu Konu Atasözleri, İstanbul 2006.
3. Tahirov, İndus, Beysezlek Baskıçları (Bağımsızlığın Basamakları), Kazan 1994.
4. Tatarstan Respublikası Konstitutsiyese (Tataristan Cumhuriyeti Anayasası), Kazan 1995

Geri dön