Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /home/davam/public_html/engine/modules/show.full.php on line 292 davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Çap səhifəsi > Emin Çölaşan: - Korkunun böylesi!
davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Gündəm, Türk dünyası-Turan, DAVAMın yazıları > Emin Çölaşan: - Korkunun böylesi!

Emin Çölaşan: - Korkunun böylesi!


Sevgili okuyucularım, burada kaçıncı kez aynı konuyu yazdığım için sizlerden özür diliyorum. Aslında ülkemizi bu duruma düşürenlerin özür dilemesi gerekir ama bu görevi ben üstleniyorum.
Şimdi olayımızı ve hukukun nasıl çiğnendiğini adım adım görelim:
Tayyip cumhurbaşkanı seçildi mi?
Seçildi.
Şu anda seçilmiş cumhurbaşkanı mı?
Evet.
Anayasanın 101. maddesi bu konuda “Cumhurbaşkanı SEÇİLENİN, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği (yani milletvekilliği) sona erer” diyor mu?
Aynen öyle diyor.
Bunun aksine bir hüküm anayasa ve yasalarımızda var mı?
Yok.
AKP tarafından çıkarılan 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’nun 20. maddesinde “Cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçları Yüksek Seçim Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı makamına bildirilir, kamuoyuna ilan edilir ve Resmi Gazete’de yayınlanır” hükmü yer alıyor mu?
Evet, aynen yer alıyor.
Yüksek Seçim Kurulu seçim sonuçlarını TBMM Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı’na ve ayrıca Resmi Gazete yönetimine bildirdi mi?
Bildirdi.
O halde bu kararın Resmi Gazete’de yayınlanmış olması gerekmez miydi?
Elbette gerekirdi.
Resmi Gazete nereye bağlı?
Doğrudan Başbakanlığa!
Yani seçim sonuçlarını Resmi Gazete’de yayınlatmayan Tayyip mi?
Ta kendisi!
Niçin?..
İşin bütün tılsımı işte bu “Niçin” sorusunda yatıyor. Şimdi yanıtını irdeleyelim.
* * * *
Sevgili okuyucularım, sağa sola posta koyan, bağırıp çağıran ve sert çıkan Tayyip aslında çok korkuyor.
Şu anda anayasa ve yasalara aykırı olarak koltuğunun altında dört karpuz birden taşıyan bu şahıs işin Resmi Gazete boyutunu uyutup kendisini geçici olarak kurtarmaya çalışıyor.
Taşıdığı karpuzlara gelince…
Seçilmiş cumhurbaşkanı, başbakan, partisinin genel başkanı ve milletvekili.
Şimdi şöyle düşünüyor:
“Sonuçları Resmi Gazete’de yayınlatırsam anayasa ve yasa hükümleri uyarınca milletvekilliğim, parti başkanlığım ve dolayısıyla başbakanlığım sona erecek.
(Zaten erdi bile, hesabını bir gün verecek. Bu iş Resmi Gazete’ye bağlı değil.)
Milletvekilliğim düşmüş sayılırsa dokunulmazlığım ortadan kalkmış olacak.
Ortalıkta benden hiç hoşlanmayan inlerine girdiğimin cemaatçileri var, paralel yargı var!
Ya onların gözü dönmüş bir savcısı fırsat bu fırsattır deyip beni yolsuzluklar ve rüşvet konusunda aniden ifadeye çağırsa, polisleri de ayarlayıp beni gözaltına aldırsa, hatta ifademi aldıktan sonra tutuklanma talebiyle mahkemeye sevketse…
Bir de cemaatçi hakime düşsem ve hakkımda tutuklama kararı verse…”
* * * *
Olmaz olmaz demeyelim abicim, burası Türkiye!.. Hiç umulmadık şeyler olabilir.
17 ve 25 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarını hangimiz bekliyorduk!
Yolsuzluğa ve rüşvete bulaşmış olan hükümet üyelerinin isimlerini o belgeler açıklanmadan önce hangimiz biliyorduk!
Tayyip korkmakta haklı.
Bu “Acı” olayları yaşayan, telefon konuşmaları deşifre edilen kendisi.
Rezaletler bu yolla ortaya çıkmıştı.
Şimdi bu korkusu yüzünden anayasa ve yasaları paspas gibi çiğniyor, seçim sonuçlarının Resmi Gazete’de yayınlanmasına engel oluyor.
Peki ne zaman yayınlatacak?
27 Ağustos günü partisinin kurultay toplantısını yaptıracak, son sadrazamı seçtirecek.
Ertesi gün, 28 Ağustos’ta Meclis’te yemin töreni var.
Parti kurultayında işini bitirip yeni sadrazam seçildikten sonra, ya o gece geç saatlerde, ya da yemin günü sabahı seçim sonuçlarını Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayınlatacak!
İşte size bir hukuk tanımazlığın, anayasa ihlalinin, başka bir deyişle rezaletin belgeli başlangıcı ve sonu!
Kendi çapında kurguladığı bir oyun oynuyor, kısa vadede belki başarmış olacak ama işin sonrası pek belli değil.
Malezya ekibi
Uzakdoğu ülkesi Malezya ilginç bir İslam ülkesi. Bunlar parayı bastırıp İslamcı üniversiteler kurmuş. 1990’lı yıllarda başbakan Mahathir Bin Mohammad sık sık Türkiye’ye gelir, Cumhurbaşkanı Demirel’den bu üniversitelere öğrenci göndermesini isterdi.
Amaç genç beyinleri yıkayıp devşirmek, üniversitelerinde onlara doktora yaptırmak, doçent, profesör unvanı verip Türkiye üniversitelerini bu İslamcı misyoner kadrolarla doldurmaktı.
Demirel bunu yemedi, tuzağa düşmedi.
Ancak Malezya’nın parası boldu. Burs dağıtıyor, gelenlere çok güzel olanaklar sağlıyordu.
* * * *
Onların üniversitelerine bizden de birileri gidip eğitim gördü. Hepsi de başarıyla (!) devşirildi ve hemen hepsi doçent ve profesör yapıldı.
Malezya kökenli Yusuf Ziya Özcan Tayyip’in YÖK Başkanı, Ömer Dinçer Maarif Nazırı, Davutoğlu Ahmet Paşa Hariciye Nazırı oldu.
İlk ikisinin görevi laik eğitimin içine etmekti, başardılar!
Orada doktora yapanlar, doçent ve profesör yapılanlar AKP döneminde unvanlarını kullanarak Türkiye’ye dönüş yaptılar ve en yüksek makamlara getirildiler.
Malezya üniversiteleri siyasal İslamın ön bahçesi. Bilimsellik örtüsü altına gizlenmiş olan uygulama alanı. Cumhuriyet rejimine karşı savaş veren kadroların akademik unvan kapma, sonra Türkiye’de yükselme yeri.
Şimdi bir bakıyorum, Sadrazam Davutoğlu Ahmet Paşa’nın Malezya geçmişi bizim omurgasız yandaş medyada pek yer bulmuyor!
Doçentlik unvanını Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde aldığına hiç değinilmiyor!
Niçin, hangi amaçla gidip yıllarca kalmıştı Malezya’da, bilinmiyor!
Malezya’nın yetiştirdiği İslamcı kadrolar Türkiye’yi başarıyla yönetiyor! Son olarak bir sadrazam bile çıkarıldı piyasaya!..

Geri dön