Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /home/davam/public_html/engine/modules/show.full.php on line 292 davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Çap səhifəsi > Türkiyə-İran münasibətləri Arif Kəskinin gözü ilə
davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Güney Azərbaycan xəbərləri, Güney Azərbaycan-Təbriz > Türkiyə-İran münasibətləri Arif Kəskinin gözü ilə

Türkiyə-İran münasibətləri Arif Kəskinin gözü ilə


Davam.az Türkiyə-İran münasibətləri ilə bağlı Arif Kəskinin Türkiyə mətbuatında çıxmış şərhini təqdim edir:


Türkiye ve İran arasındaki ilişkiler herhalde Şah İsmail-Yavuz Sultan Selim döneminden beri böylesine gergin olmamıştır. Erdoğan’ın son İran ziyaretinde yaptığı açıklamalar ortamı biraz yumuşatsa da, Suriye, Irak, Yemen gibi meselelerde iki ülke hep bir şekilde karşı karşıya geliyorlar.

İran ve Türkiye arasındaki ilişkilerin son durumunu, olanları ve olabilecekleri, Erdoğan’ın son İran ziyaretini, Ortadoğu ve özellikle İran siyaseti konusunda uzman olan Arif Keskin‘e sorduk. İşte Keskin’in 17 maddelik “İran-Türkiye ilişkileri” analizi:

İran ve Türkiye karşılıklı olarak iyi ilişkilere ihtiyacı olan ülkelerdir. Aralarında çeşitli alanlarda sorunları olsa da, bu sorunların ikili ilişkiye zarar vermemesi için nihayet özen gösterdikleri söylenebilir.
Türkiye ve İran’ın Ortadoğu siyaseti çatışıyor. İki ülkenin Ortadoğu tasavvuru birbiriyle çelişiyor. İki ülke Suriye gibi Ortadoğu ülkesinde vekaleten savaştıklarını bile söylenebilir.
Ortadoğu’daki ihtilafları gün geçtikçe azalmak yerine tam tersine genişliyor, derinleşiyor.

İranlılar açıkça Türkiye’yi bölge istikrarsızlığının en önemli nedenlerden biri olarak gösteriyor. Türkiye’de İran’ın bölgede artan etkinliğinden memnun değil.
Ak Parti’nin Ortadoğu siyasetinin önündeki en önemli engellerden biri İran’dır. Suriye ve Irak siyasetinin istenilen sonucu vermemesinin en önemli nedeni İran’dır. AK Parti’de İran öfkesinin nedeni bu.
İran, Ak Parti’nın Osmanlı çoğrafıyasında tarihi ve ahlaki misyon iddiasının önünde en önemli engele dönüşmüş. Osmanlı’nın hakim olduğu coğrafyada şimdi birinci güç İran’dır. Öfkenin diğer bir nedeni bu.
İranlılar Türkiye’nin Ortadoğu siyasetini mezhepçilikle suçluyor. Bölgedeki mezhepçi çatışmada Türkiye’nin önemli yeri olduğunu iddia ediyor.
Suriye krizi başlamadan önce İranlılar Erdoğan’ı “dost ve kardeş” olarak niteleyerek çok saygılı dille yad ederlerdi. Şimdi asla böyle övgü içerikli yazılar göremezsiniz. Bu övgülerin yerini öfke, nefret ve aşağılamalar aldı.
Reformcular, AK Parti’nin örnek alabileceklerini söylüyorlardı eskiden. Bazı ılımlı muhafazakarlar “AK Parti’nin başarı sırrını öğrenelim” diyorlardı. Türkiye yakından izleyenler de oldu. Ancak şimdi durum çok farklı. Iranlılar şimdi AK Parti’yi asla başarılı olarak görmüyorlar. İran basınında yayınlan yazılar bunu gösteriyor.
İranlılar eskiden çok güvendikleri Erdoğan’a şimdi asla güvenmiyorlar. Bu İran-Türkiye ilişkileri anlamak açısından önemli.
10-Türkiye’de ve AK Parti’de İran’a öfkenin zirve yaptığını görüyoruz. İran’ı mezhepçilikle suçluyorlar. Bazıları İran’ın Islami kimliğini sorguluyor. İran’ı övmek AK Partililerin gözünde şimdi nerdeyse suç gibi. Eski İran yanlı İslamcıların bugün geçmişlerden nedamet duydukları açıklamaları geliyor.

Türkiye’de eskiden İran karşıtlığı yapan ve İran’ı cumhuriyetin ötekisi olarak gösteren grupların İran’a bakışlarının olumlu yönde değiştiği gözüküyor.
Türkiye’de İran’ın dostları değişiyor. Bu süreç bize İran’ın Türkiye’deki müttefiklerinin değişebileceği işaretini veriyor.
İhtilafların derinleşmesine rağmen İran, Türkiye ile ilişkisinin kötüye gitmesini istemiyor. İran neden Türkiye ile ilişkisinin bozulmasını istemiyor? Çünkü:
A- İran-Batı ilişkilerinin nereye gideceğinin belli olmaması nedeniyle Türkiye-İran ilişkisinin bu anlamda da İran’a belli bir hareket alanı sunuyor.

B-Arap coğrafyasında Sünni Arap devletlerinin bir çoğu Suudi Arabistan’ın yanında yer alıyor. Doğal olarak İran’ın Arap olmayan Türkiye ile olan ilişkileri anlam ifade ediyor.

C-Yemen krizi bağlamında İran, Suudilerin dışındaki diğer ülkelerle olan ilişkilerini de zedelemek istemiyor. Doğal olarak İran, Türkiye ile olan ilişkilerini zedelerse Türkiye daha fazla Suudi Arabistan’a doğru kayabilir, bu da İran açısından istenilmeyen bir durumdur.

D-İran’ın Yemen diplomasisi Suudi Arabistan’ı izole etme esasıyla şekillenmiş. Suudileri izole etmek ve kendi aleyhinde oluşmuş bloku yıkmak istiyorsa Türkiye ile iyi ilişkisi şarttır.

E-İran’ın ekonomisi yaşamsal sorunlarla karşı karşıya. İran’ın Türkiye ile bu bağlamda iyi ilişkiye ihtiyacı var.

F-Hasan Ruhani’nin dış politika amaçlarından biri komşularla iyi ilişki kurmak. 2013’te seçimdeki vaatlerından biriydi. İran’ın Türkiye ilişkilerinin kötüye gitmesi Ruhani açısından olumlu olmaz.Ruhani hanesi başarısızlık olarak yazılır. Ruhani bunu istemez.

G-İran nükleer diplomasiyle özgüven elde etmiş. Diplomasiye olan güvenleri artmış. Türkiye ile olan sorunlarını konuşarak çözebileceklerime olan umutları artmış.

Türkiye ve İran’ın Suriye ve Irak konusu dahil Ortadoğu meselelerinde ortak bir bakışa gelmeleri zor gözüküyor. Ne Türkiye ne de İran tutumundan vazgeçiyor. İzledikleri siyasetten vazgeçmeleri mümkün de gözükmüyor. İran’ın Suriye’de Beşar Esad’dan vazgeçmesi şimdilik nerdeyse imkansız. Aksine, Beşar Esad’a destek artıyor. Bu sözümüzün tasdiki için örnek verelim: Rafsancani, İran’ın Beşar Esad’ı bu denli desteklenmesini eleştiriyordu ilk başta. Ancak önümüzdeki günlerde Suriye’ye gideceği ve Beşar Esad’la görüşeceği haberi geldi. Rafsancani’nin Beşar Esad’la görüşmesi Esad’ın pozisyonun İran’da güçlendiğinin göstergesi. İran Yönetimi’nde “Esad gitmeli” diyen kalmadı nerdeyse. IŞİD’ın ortaya çıkışı İran kamuoyunda da bazı şeyleri değiştirdi. Bu değişimler İran’ın Suriye siyasetini anlamak için kilit önemde. İran nükleer müzakerelerle Batı’yla yeni ilişki modelini deniyor. Bu yeni ilişki modeli İran’ı güçlendireceği ihtimal dahilinde. Suriye konusunda geri adım atması için bir neden kalmıyor. İran’ın Beşar Esad üzerinde pazarlık yapacağını düşünmemek gerekir.
İran’ın Irak siyasetinden geri adım atması mümkün değil. Yemen krizi ve Suudilerin oluşturduğu ittifak? İran’ın Irak ve Suriye’de eski siyasetinde kararlılık göstermesine neden oldu. Yemen krizi ve İran aleyhinde oluşmuş ittifak, İran’ı Esad’ı daha fazla desteklemeye itiyor.

Yemen krizi Türkiye açısından riskli bir alan. Türkiye, Yemen krizi nedeniyle ne İran ne Suudilerle ilişkisinin bozulmasını istemiyor. Yemen krizin karmaşıklığı ve taraflar arasında yükselen husumet iki tarafı da memnun edecek politika üretmek zor. Nitekim bu zorluk Türkiye’nin açıklamalarındaki farklılıklarla kendini gösteriyor. Türkiye, Tahran ziyareti öncesi Suudi müdahalesini destekledi. Ziyaretten sonra ise diplomasiden bahsetti. Bu söylem farklılaşması Türkiye’yi nasıl risklerin beklediğinin göstergesi. Görüldüğü gibi İran-Türkiye bölgesel konularda yakınlaşması ve işbirliği yapmaları kolay gözükmüyor.

İki ülkenin siyasi ilişkileri ciddi sorunlar taşısa da en azında bu sorunların ekonomik ilişkilerine zarar verilmesini istemiyorlar. İran-Türkiye ilişkilerinde enerji ve ticaret temel konulardandır.
İran-Türkiye ilişkilerinde enerjinin belirleyici etken olmaya doğru gidiyor. Özellikle nükleer anlaşma yapılırsa ve İran’a yönelik ambargolar kalkarsa İran-Türkiye doğalgaz işbirliği yeni bir aşamaya girebilir.
İran 27,5 trilyon metreküp doğal gaz rezervi ile Rusya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci rezervlerine sahip ülke durumundadır. İran rezervde ikinci olmasına rağmen, üretim ve ihracatta iyi bir pozisyona sahip değildir. İran’da her gün artan iç tüketim, yeni yatırım eksikliği, yenilenmemiş eski teknoloji ve Batı’yla yaşanan nükleer gerginlik İran doğal gaz siyasetini zorlaştırmaktadır. İran bu durumu değiştirmek istiyor, Türkiye bu bağlamda önemli.

İran’ın Türkiye ile doğalgaz anlaşması sonuçlandırdığı en büyük proje olması nedeniyle “prestij projesi” olarak da nitelenebilir. İran’ın enerji politikasında Türkiye’nin merkezî bir yeri olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye’nin gelişen dinamik ekonomisi ve her gün artan doğalgaz ihtiyacı İranlıların dikkatini çekmektedir.

Türkiye, İran’ın en iyi doğalgaz müşterisi olmasına rağmen en pahalı gazını yine Türkiye’ye satıyor. Nitekim İran, Türkiye’den sonra yaptığı bütün anlaşmalarda Türkiye’den en az %30 daha az fiyat verdiği gözüküyor. Türkiye en pahalı gazını İran’dan alıyor. Türkiye uzun süredir fiyatı indirmeye çalışıyor, ancak bir türlü başarıl olmuyor. İran fiyat indirimini Türkiye’nin daha fazla doğal gaz almasına bağlamış. İran bu şekilde olursa fiyat konusunda indirim yapabileceğini söylüyor.

İki ülkenin ekonomik açıdan birbirine ihtiyacı var. İran; 78 milyonluk genç ve dinamik nüfusu, gelişme arzusu, enerji zengini olması ve Türkiye’nin komşusu olması nedeniyle Türkiye için çekici bir pazardır. İran-Türkiye siyasi ilişkilerinde olumlu hava en çok ekonomik ilişkileri etkilemiştir.
İran ile ticaret hacmi, potansiyelinin altında seyretmektedir. İran-Türkiye ekonomik ilişkilerinin arzu edilen bir noktaya taşınması çeşitli zorluklar içermektedir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 14 milyar dolar düzeyindedir, ancak doğal gaz ve petrol alımı nedeni ile ticarî dengeler Türkiye’nin aleyhine açık vermektedir. İran-Türkiye arasındaki ticaret dengesi 1996’dan günümüze kadar Türkiye aleyhine olmuştur. Türkiye bu dengeyi değiştirmek için çabalasa da arzu edilen sonucu alamamıştır. İran’ın Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmaması, korumacı ekonomi siyaseti, ithal ikameci zihniyeti, ekonomik mevzuatı çerçevesinde dış yatırım zorlukları, ekonomik çalışma kültürü, siyasi hesaplaşmalar ve güvenlik algılamaları süreci sıkıntılı hale getirmektedir.

Türkiye’nin kara ulaşımında İran önemli bir ülke konumundadır. Türkiye, Afganistan ve Orta Asya’ya kara ulaşımının büyük bölümünü İran üzerinden yapmaktadır. Yıllık 90 bin araç İran sınırından Orta Asya’ya doğru yol almaktadır. Taşımacılık konusunda İran-Türkiye arasında gümrük tarifesi ve akaryakıt fiyat uygulaması gibi sorunlar bulunmaktadır. Türkiye bu sorunları çözmeye çalışsa da başarılı olamamıştır.

Ruhani döneminde İran-Türkiye arasında imzalanan tercihli ticaret anlaşması iki ülkenin ekonomik ilişkilerinde olumlu bir adım sayılır. Türkiye istediği ancak yaptırmadığı bir anlaşmaydı. Bu anlaşma Türkiye’nin lehinde olduğu için bazı İranlı iş çevreleri bu anlaşmanın iptalini istiyorlar.onlara göre bu anlaşma dahili üretimini yok ediyor. Ruhani bu işadamlarına rekabete açık ve alışık olmaları gerektiğini söyleyerek anlaşmanı destekliyor.

Türkiye’nin en büyük istediği ticaret hacmini kendi lehinde değiştirmek. İran’ın nükleer anlaşması ve ambargonun kaldırılması durumunda İran-Türkiye ekonomik ilişkileri gelişebilir. Erdoğan’ın Tahran ziyaretinde bu arzunun da önemli yeri olduğunu söyleyebiliriz.”

Geri dön