Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /home/davam/public_html/engine/modules/show.full.php on line 292
davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Gündəm, İslam dini > 'AKAN KAN MÜSLÜMAN KANI, Şİİ SÜNNİ NE FARK EDER'
'AKAN KAN MÜSLÜMAN KANI, Şİİ SÜNNİ NE FARK EDER' |
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İran’da konuştu. Görmez, 'Batılı ülkeler şiddet örgütlerini her türlü yasaklanmış savaş silahı ile donatıyor' dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Dünya İslâm Mezhepleri Yakınlaştırma Birliği Başkanı Ayetullah Muhsin Eraki ile bir görüşme yaptı. Görmez "Batılı ülkeler şiddet örgütlerini her türlü yasaklanmış savaş silahı ile donatıp, katillerin kimyasal silahlarla halklarını öldürmesine izin vermektedirler" dedi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 29. Uluslararası Vahdet Konferansı'na katılmak ve resmi temaslarda bulunmak için 30 Aralık'a kadar İran'da. Görmez'i, Tahran Mehrabat Havaalanı'nda, Dünya İslâm Mezhepleri Yakınlaştırma Birliği Başkanı Ayetullah Muhsin Eraki karşıladı. İran halkı ve yöneticilerine davetleri için teşekkür eden Görmez, bunun gecikmiş bir ziyaret olduğunu belirtti. "Ümmetin ocaklarına ateş düştüğünü, bunu söndürmek için her müminin, her vicdan sahibi insanın elinden geleni yapması gerektiğini" belirten Görmez, şunları söyledi: "Hazreti İbrahim'in ateşini söndürmeye giden karınca misali, en azından o yolda olmak gerekiyor. Bütün Müslümanların bizi fitne ve ihtilafa götürecek her türlü unsurdan arınması gerekiyor. Önceliği kan ve gözyaşının durmasına vermek gerekiyor. Bu ziyaretimizin tek amacı budur. Ziyaretim buna bir nebze de olsa katkı sağlarsa kendimi bahtiyar sayacağım." "Ziyaretiniz büyük önem arz ediyor" Eraki de İran'ı ziyareti için Görmez'e teşekkür ederek, "Burası sizin eviniz, sizin toprağınız, kendi evinize hoş geldiniz. Sizin gelişiniz umuyoruz ki Müslümanların arasındaki soruna çözüm olacaktır. Müslümanların birleşmesine yardımcı olacaktır" dedi. İran halkı adına Görmez'in ziyaretinden onur duyduklarını dile getiren Eraki, şöyle konuştu: "İran'ın ev sahipliğinde gerçekleşecek toplantı bir fırsattır. Müslümanlar arasında bir yakınlaşmaya sebep olacaktır. İslâm alemini birleştirmek adına gerçekleştirilecek bu toplantı, Müslümanların arasında yaşanan sorunlara da çözüm sunacaktır. Sizin de bu toplantıya iştirak etmeniz, İran'da olmanız bizler için onurdur. Sizin bu ziyaretiniz Müslümanlar arasında bir yakınlaşmaya sebep olacaktır. Mezhepleri birbirine yakınlaştırma ve farklılıkları birleştirmek adına ziyaretiniz büyük önem arz ediyor." "Bizzat birbirlerinin eliyle yok ediliyor" Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Dünya İslam Mezhepleri Yakınlaştırma Birliği'nin düzenlediği 29. Uluslararası Vahdet Konferansı'nın "İslâm dünyasında mevcut krizler" başlıklı açılış oturumunda da bir konuşma yaptı. Bölgede yaşananlara hiçbir mümin vicdanın sessiz kalamayacağını ve kalmaması gerektiğine işaret eden Görmez, "Fitne ve tefrika (sürekli anlaşmazlık) ateşinin İslâm ümmetini her taraftan kuşattığı günümüzde işgal ve istibdatlardan sonra bugün her türlü şiddet ve cinayeti caiz gösteren, kendilerinden olmayan herkesi tekfir ederek (kafir sayarak) ötekileştiren anlayış, İslâm dünyasının kalbine bir hançer gibi saplanmış durumdadır” dedi. Müslümanların izzet ve onurunun tarihte hiç olmadığı kadar bugün bizzat birbirlerinin eliyle yok edildiğini vurgulayan Görmez, İslamofobiyi oluşturmak isteyen endüstrinin, İslâm dünyasındaki çatışmaları ve yaşanan manzaraları gösterip Müslümanlar aleyhine acımasız bir propaganda yaptıklarının altını çizdi. Tefekküre, derinden düşünmeye ve mütalaa etmeye muhtaç olduklarını dile getiren Görmez, “Zira bugün maalesef İslâm’ın cahil müntesiplerinin, her türlü iman, akıl ve hikmetten uzak terör şebekelerinin, Sevgili Peygamberimizin mübarek ismini sözde bayraklarına nakşederek din-i Mübin-i İslâm’a verdiği zarar, azılı düşmanların verdiği zararı fersah fersah geçmiş bulunmaktadır" ifadelerini kullandı. Görmez şunları söyledi: "Hiçbir strateji, Müslüman kanını önlemekten daha değerli değil" "İslâm dünyasından barut kokusu yükselirken acımız ortak, derdimiz ortak, duamız ortak olmalıdır. İslam ümmetinin yeşerttiği mümtaz medeniyetleri, bu medeniyetlerin ortaya koyduğu büyük tecrübeleri yok sayarak yol alamayız. Bütün bu müktesebatı dışlayan, ümmetin vahdetine aykırı yorum ve dayatmalar içeren, şiddet ve zorbalık öngören nevzuhur dini akımlara karşı hep birlikte mücadele etmek zorundayız. Hiçbir strateji, Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli değildir. Hiçbir siyaset, Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha önemli değildir." "Kanın Sünnisi, Şiisi olur mu?" Konuşmasında, "Yetmedi mi bunca akan kan, yetmedi mi bunca işkence ve musibetler?" diye seslenen Görmez, şöyle devam etti: "Siyonizmin, emperyalizmin kıskacında bunca aşağılanma yetmedi mi? Çıkalım salonlarımızdan, çıkalım havzalarımızdan, çıkalım camilerimizden, tekkelerimizden, Hüseyniyelerimizden. Kalemlerimizi, zihinlerimizi, kalplerimizi, gönüllerimizi devreye sokalım. Sesimizi ve çığlıklarımızı yükseltelim. Ümmetin ocağı yanıyor, Ümmetin diyarında ateşler yükseliyor. Bu fitneyi söndürmemiz gerekiyor. Akan kan Müslüman kanı. Dökülen kan Müslüman kanı olduktan sonra Sünni olmuş Şii olmuş ne fark eder? Kanın Sünnisi Şiisi olur mu, kardeş kanına göz yumulur mu? Hangi akıl, hangi delil, hangi gerekçe bunu haklı gösterebilir? Cinayet şebekeleri, Hz. Peygamberin ismini flamalarının üstüne yazarak tekfir beyannameleri yayınlarken bizler nerelerdeydik? Bunda bizim hiç mi kusurumuz yok? Ey alimler, bu kin ve nefret eken konuşmalara, bu ötekileştiren hezeyanlara karşı bizler ne yaptık?" "Hepsi bir arada tek ümmet olsun" Mezhebi dinle aynileştirmenin ya da mezhep mensubiyetini, İslâm aidiyetinin üstünde görmenin asla kabul edilemeyeceğine dikkat çeken Görmez, mezhebe dayalı ayrıştırma, ötekileştirme ve çatışmayı "taassubun ve cehaletin yansıması" olarak nitelendirdi. Görmez, mezhebi farklılıkları birer zenginlik saymak gerektiğine değinerek, "Şiilik, Sünnilik olmasın demiyorum, Şii de olsun Sünni de olsun ama hepsi bir arada tek ümmet olsun diyorum. Evet, doğrudur, benim ülkemin çoğunluğu kendisini Sünni olarak tanımlamaktadır. Ancak bizim Sünniliğimiz orta yol ve itidalden hiçbir zaman ödün vermemiştir. Bizim Sünniliğimiz başkalarına karşı hizipçiliği öngören bir Sünnilik değildir. Bizim Sünniliğimiz ehl-i beyt muhabbetiyle yoğrulmuş bir Sünniliktir" ifadelerini kullandı. Müslüman'ın bir başka Müslüman'ı "müşrik" görerek onunla savaş halinde olamayacağına vurgu yapan Görmez, "Böyle bir çatışma İslâm’ın en ulvi kavramlarından olan cihat ile beraber anılamaz. Mezhebine, fikrine ve anlayışına uymayanı tekfir ederek onu öldürmeyi, hiç kimse cihat olarak tarif edemez. Cihat, terörün, vahşetin ve öldürmenin değil, diriltici bir gayretin hayat veren bir mücadelenin adıdır. Bugün, Müslümanların topyekûn başvuracağı en büyük cihat, cehalete, taassuba, fitne ve tefrikaya karşı yapacakları cihattır" dedi. "Kerbelalar Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de tekrarlanıyor" "Biz batılı veya doğulu ülkelerin aramızda ayrılık çıkarmadığını söylemiyoruz" diyen Görmez, "Zira onların bakanlarıyla, elçileriyle, uzmanlarıyla askeri görevlileriyle, güvenlik danışmanlarıyla ülkemizden ayrılmadıklarını görüyoruz. Onlar ülkelerimizdeki şiddet örgütlerini her türlü yasaklanmış savaş silahı ile donatmaktadırlar. Katillerin liderlerine, kendileri için yasak gördükleri kimyasal silahlarla halklarını öldürmeye izin vermektedirler. Ölenler mustazaf (mazlum) olduğu sürece kendilerinden hesap sormamaktadırlar" sözlerine yer verdi. Acıların arttığını, mazlum ların çoğaldığını ifade eden Görmez, "Kerbelalar Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de ve başka diyarlarda tekrarlanıyor. Bizler bugün Ehl-i beyt yolunun bizi ayrıştırmadığını, buluşturduğunu fark etmeliyiz. Dinimizi daha derin bir anlayışla anlamak ve birbirimize karşı daha fazla sükûnet ve engin bir hoşgörü ile yaklaşmak için çaba sarf etmeliyiz" diye konuştu. Müslümanların düşmanlık ve şerde değil, iyilik ve takvada yardımlaşması gerektiğine değinen Görmez, "Mısır’da hakları gasp edilen kardeşlerimize bu kapıdan el uzatalım, Suriye’de binlerce insanı evsiz bırakan siyasetlere bu kapıdan karşı çıkalım, Filistin’e bu birlik kapısından gidelim" dedi. "Küfrün karşısında tek ses, hainin karşısında tek yürek, zalimin karşısında tek bilek" olunması gerektiğini söyleyen Görmez, "Dostla düşmanın tanınmasını, akla karanın seçilmesini, emperyalistlerin değil, ümmetin yüzünün güldürülmesini" istedi. "Mezhep farkı öne sürerek Müslüman öldürmek cihad değil, terördür" Kardeş kanı dökmenin haram olduğunu, her Müslüman’ın ırzının, malının, canının dokunulmaz olduğunu ifade eden Görmez, mezhep ve meşrep farkını öne sürerek Müslüman öldürmenin “cihad” değil, “terör” olduğunun altını çizdi. "Ümmetin derdine yeni dertler katmayalım" diye seslenen Görmez, "Küresel siyonizm, gözlerini bize dikmiş duruyorken tarihin sayfalarındaki ihtilaflı konuları gündeme taşımanın ne yararı var? Hangi hesap, hangi proje, hangi plan bundan çıkar sağlıyor? Bunca bombardımandan sonra kimin özgürlüğü, kimin onuru, kimin insanlığı yıkıntıların altında kalıyor?" diye sordu. "Şehitlerin kanı sarık ve cübbelerimize sıçramışken..." Görmez, konuşmasında katılımcılara şu çağrıyı yaptı: "Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı olarak diyorum ki, geliniz fitneyi savaştan beter görelim ve yeryüzünden fitnenin kalkması için el birliği ile emek verelim. Bölgemizin yeniden barış yurdu olması için çatışmanın stratejisini değil, barışın kelamını yapalım, güvenin ilkelerini yazalım. Birlikte yaşamanın ahlakını oluşturarak, barışa dayalı bir hukuk inşa edelim. Alem-i İslâm’ın gözü üzerimizdedir, Ümmet-i Muhammed’in kulağı bizdedir, mazlumların ve biçarelerin eli yakamızdadır. Şehitlerin kanı sarık ve cübbelerimize sıçramışken zulme sessiz kalırsak, şiddete, teröre ‘Dur’ diyemezsek bu en büyük vebal olarak defter-i a’malimize işlenecektir. Geliniz bu güzide şehirde, Tahran’da yapılan bu toplantıyı bir ahde ve misaka dönüştürelim. Buradan yapacağımız çağrıyı dünyanın dört bucağına ulaştıralım. Çağrımızı sözde bırakmayıp eyleme dönüştürelim. Mezhebimizin ve ideolojimizin değil, İslâm’ın tevhid anlayışının yayılmasını esas alalım. Ülkelerimizin içeride ve dışarıda Müslümanların kanını akıtmayı içeren siyasi stratejilerine değil, dinimizin rahmet ve esenlik taşıyan evrensel mesajına öncelik verelim. Geliniz, tanımlamalarımızı ayrılık üzerine değil, yakınlık üzerine yapalım. Ayrıştıran değil kaynaştıran olalım. Yaralayan ve karalayan değil, yakınlaştıran ve aydınlatan olalım." Dünya İslâm Mezhepleri Yakınlaştırma Birliği tarafından Tahran'da düzenlenen 29. Uluslararası Vahdet Konferansı, 29 Aralık'ta sona erecek. Geri dön |