Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /home/davam/public_html/engine/modules/show.full.php on line 292 davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Çap səhifəsi > NAYLON DARBE VE MHP FARKI
davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Gündəm, DAVAMın yazıları > NAYLON DARBE VE MHP FARKI

NAYLON DARBE VE MHP FARKI


Komedi gibi ama sonu acı… Düşündürücü ve ibretlik…
Birilerine yol veriliyor, akşamın en canlı saatlerinde, saat: 21.50'de…
27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerini hiç okumamış kurmaylar ve emir kulu birçok er…
Hiçbir rütbelinin bildiri okumaya cesareti yok ki, 3-5 Mehmetçiğe bastırdıkları silah zoruyla TRT'de kadın spikere bildiri okutuyorlar…
"TSK bildirisi" değil adı… "Yurtta Sulh Konseyi" bildirisi… Bir rütbeli bu bildiriyi okuyacak cesareti gösteremiyor.
Yurtta sıkıyönetim ilan ediyorlar ama herkes caddelerde, meydanlarda!
Anadoluda çoğu yerin darbeden sonra haberi oluyor…
Darbecilerin hedeflerinde AKP hükümeti, Cumhurbaşkanı ve Başbakan var…
Ama gece yarısını veya sabaha karşı sessizliğini düşünememişler…
Ama sadece Ankara ve İstanbul'da değil, 81 vilayette tank ve askeri sokağa çıkarmayı akıl edememişler…
Askeri jet ve helikopterleri bütün yurtta devreye sokmayı becerememişler…
Ama ne Çankaya'daki köşkü sarıp Yıldırım'ı alıkoyma girişimi var, ne Marmaris'teki Erdoğan'ı…
Bırakın onları, hedef aldıkları AKP hükümetinden bir tek bakanı bile almıyorlar!
Karşı karşıya geldikleri Emniyet Genel Müdürlüğü'nü hesap etmiyorlar.
Kalkıp Genelkurmay'da Genelkurmay Başkanı'nı rehin alıyorlar…
Ankara semalarında darbeci biri uçakla TBMM'yi bombalıyorken, hedef aldıkları Cumhurbaşkanı Dalaman'dan uçağa binip İstanbul'a iniyor… Hem de darbeciler havaalanını boşalttıktan sonra!
Komedi gibi… Uydu yayınlarını durdurmayı planlamamış, haberleşme sistemlerini bloke etmeyi, interneti kesmeyi düşünmemişler…
Memlekette yüzlerce TV kanalı, radyo canlı yayında, onlara dokunan yok…
CNN Türk, hem Doğan'ı hem AKP iktidarını kurtaran haberciliği, Erdoğan'ı telefonla yayına bağlayarak yapıyor.
Çözülme başlıyor… Darbeciler sinirlendikçe iyice ihanete saplanıyor, vatandaşları kurşunluyor, Özel Harekâtçıları şehit ediyor, MİT'i basmaya kalkıyorlar…
Sinirlendikçe, telaşlandıkça Kemal Sunal'a taş çıkartacak senaryolarla gidip Meclis'i vuruyor…
Camilerde sürekli selalar okutuluyor, millet meydanlara çağrılıyor, cep telefonlarından "Devlet" rumuzlu mesajlarla sokaklara davet ediliyor..
Fişleri çekilip yayını durdurulması unutulan(!) Havuz medyası, teşhisi koyuyor:
"Ağustos ayında yapılacak olan Yüksek Askerî Şûra toplantısında tasfiye edileceği öngörülen FETÖ'ye yakın çeşitli kademede askeri yetkililerin, bu hareketi önlemek ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ele geçirmek amacıyla İstanbul'daki boğaz köprülerinin tek taraflı kapatılmasıyla başlatıldığı…"
Zaten bu çirkin, anlaşılmaz, zaman içinde gerçek yüzü, plancıları, azmettiricileri belli olacak sözde darbe, CNN Türk'teki telefon yayınında milletin sokaklara çağrılmasıyla bitmişti!
Belirsizlik, suskunluk, sinmişlik yavaş yavaş kendinde cesaret buldu.
Ama bir hakikati hemen tespit etmek namus borcudur.
MHP lideri Devlet Bahçeli, kimsenin ağzını açamayıp mevzide beklediği puslu saatlerde çıkıp "Hükümetin yanındayız" açıklaması yaptı.
Türk milleti de durumun vahametini bu açıklama ciddiyetiyle öğrendi.
Ve dün ürkek ve korkakların aslan kesilip İstiklal Marşı okuduğu TBMM'de kalkıp çatır çatır net bir konuşma yaptı.
Sanırım uzun zamandır "AKP payandalığı" ile suçlanan Bahçeli'nin ne kadar sakin, disiplinli ve uzak görüşlü ve gerçek vatansever olduğu anlaşılmıştır artık.
O puslu saatlerde MHP teşkilatlarının temkinli olmasını, kışkırtmalara taviz verilmemesini isteyen Devlet Bahçeli ve Ülkücülerin Genel Merkez'den doğru haber almadan hareket etmemelerini, tahriklere kapılmamalarını isteyen Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz'u tebrik etmek lazım.
Bu tecrübe ve soğukkanlılık, 12 Eylül zindanlarından ders alan MHP'ye aittir.
BOP eşbaşkanlığı ile başlayan "bahar bumerangı", "Çuval"la başlamış, "Ergenekon ve Balyoz sözde davaları" ile TSK'deki tasfiyenin, bir sinsi hesap, bir sinsi ikbal uğruna gelip 15 Temmuz akşamı saat:21.50'de Ankara'yı vurdu.
Oysa Bahçeli aylardır uyarıyor, lakin kahpece "AKP payandalığı" ile suçlanıyordu.
Dün yaşadık, acı çektik, öldürüldük, milli tecelligahımız bombalandı… Masum, gariban Anadolu çocuklarının kanı akıtıldı.
Şekli şemali kaymış yobaz kılıklı insanların fırsat bilerek Mehmetçik kestiği, askerin polisle çatıştığı bir ortamı yaşadık. Oysa AKP hükümetleri 12 Eylül darbecilerini yargılamaya kalkmışlardı…
En küçük terör olayında interneti kesenler, yayın yasağı koynlar, olanı biteni nedense canlı canlı seyrettirdi, halkı sokağa çağırdı, minarelerden halkın inancı istismar edildi.
Daha önce onca şehit verirken sela akıllarına hiç gelmemişti.
Her vakada "üst akıl"dan bahsedenler, o üst akılı bir türlü açıklamamışlardı.
Ankara, darbeyi yaşarken Batı'dan cılız sesler gelmesi dikkat çekiyordu.
Bu darbeden acaba kim karlı çıktı, düşünülmesi gereken bu…
Geceleri topladıkları milletin elinden neden AKP bayrakları var ve neden millete "Beraber yürüdük biz yollarda" teranesi söyletilip duruluyor?
"Ya başkanlık ya kaos" diyen de onlar değil miydi?Formun Üstü
Millet iki gündür meydanlara çağrılıyor, selalar okutuluyor, canlı yayınlarda, Irak'ta başlarına çuval geçirildiği gibi askerlerin üniformaları çıkartılarak polislerce gezdirilerek iyice itibarları yok ediliyor.
Sadece emri yerine getirmekle sorumlu ana kuzusu erlerin boğazları kesiliyor, işkencenin binbir türlüsü sergileniyor, silahlar ortalığa saçılıyor…
Birden bire HSYK, Yargıtay ve Danıştay Başkanlıkları harekete geçip "paralel yapı mensupları" apar topar gözaltına alınıyor.
Marmaris'teki tatilinden uçakla İstanbul'a dönen cumhurun başı, sık sık "Başkomutanı benim" dediği Ordu'nun başına, ülkenin başkenti Ankara'ya hala gelmiş değil…
Olan bitenin özünü, varacağı yeri, İçişleri Bakanı Efkan Ala, yine ağzından kaçırıyor bu kargaşada: "Türkiye'de sistem sorunu var. Bundan kurtulmalıyız"…
Açıklanan kadarıyla yüzlerce ölü ve yaralının hesabını kim verecek? "İktidar" olan AKP yine "aldatıldık" diye geçiştirecek, 14 yılın "ibrası" yapılmayacak mı?
Acaba, diyorum, acaba bunca komedi bunun için mi oynandı?

Geri dön