Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /home/davam/public_html/engine/modules/show.full.php on line 292
davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Gündəm, DAVAMın yazıları > FETÖ'nün her istediğini Lozan mı verdi?
FETÖ'nün her istediğini Lozan mı verdi? |
Türkiye bir ateş çemberinde varlık-yokluk mücadelesi veriyor. Dört yanımız sarılmış durumda. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bizde oluyor ve bütün terör örgütlerinin aynı anda hedefi halindeyiz. Buda yetmiyor müttefiklerimiz, dost zannettiklerimiz açık ve aleni şekilde düşmanlık ediyor. Bir iddiada da bulunmuyoruz, bunun böyle olduğunu ülkeyi idare edenler söylüyor. Ama sayın Cumhurbaşkanımız her şeyi bir kenara bıraktı, Lozan'ı tartışmaya açtı.
SAKALLA BIYIK ARASINDA SIKIŞTILAR Yapılmak istenen gayet nettir. İktidar sorumluluğu taşıyanlar, 14 yılın sonunda ülkeyi yeni bir kurtuluş savaşı vermek zorunda bırakmışlardır. Sayın Bahçeli'nin deyimi ile bağrı ateşler içinde yanan bir vatanımız var. Akıl ve izan sahibi herkes tedirgin, herkes endişeli. Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Terör örgütleri ile mücadele, bütün gayretlere rağmen bir türlü istenilen sonucu vermiyor. FETÖ ihaneti, gelip iktidar partisinin kapısına dayandı. Soruşturmaları yürütenler savcılar da artık sıranın siyasete geldiğini hissettiriyorlar. Siyasete ve yüksek bürokrasiye dokunsalar iktidar tehlikeye girecek, dokunmasalar ülke ve millet tehdit altında. Sakalla bıyık arasında sıkışıp kaldılar. Boşa koyuyorlar dolmuyor, doluya koyuyorlar almıyor. Bir taraftan seçime giderek parti içindeki FETÖ'cüleri temizleme hesabı yapıyor, diğer taraftan ülkenin böyle bir seçimi kaldırıp kaldıramayacağını tartıyorlar. Millet her şeyin farkında ve burnundan soluyor. Böyle bir ortamda dikkatleri başka yere çekecek ve ülkeyi idare etme sorumluluğu taşıyanlara nefes aldıracak bir şey lazım. Sayın Cumhurbaşkanı çıkış yolunu Lozan'ı tartışmaya açmakta buldu. GERGİNLİK FAYDA GETİRMİYOR Ülkenin bu kadar ağır sorunlar çare beklerken Lozan'ı her şeyin önüne geçirmenin başka türlü bir izahı mümkün değildir. Nitekim, daha iki ay önce Lozan için çok olumlu değerlendirmelerde bulup, devletimizin tapusu olduğunu söyleyen ve emeği geçenlere teşekkür eden de yine Sayın Cumhurbaşkanımızdı. Yapılan son değerlendirme, kimsenin faydasına olacak bir sonuç doğurmadı. Her şeyden önce, sayın Cumhurbaşkanının günlük siyasi tartışmaların içinde olmamasını, daha yukarıdan bakmasını bekleriz ve isteriz ki, bu zaten Anayasal bir görevdir. Kurumlar arasında uyumu sağlamak gibi bir makamda bulunmaktadır. Günlük siyasi tartışmaların ne kendilerine, ne ülkeye, hatta ne de savunduğu partiye bir fayda getirmediğini, oluşan gerginliğin bu ülke ve milletle hesabı olanların işini kolaylaştırdığını, acı şekilde tecrübe ettik. SÖYLEMEK DEĞİL YAPMAK LAZIM Bu ülke sadece AKP ve zihniyetinden ibaret değil ve her dayatma, karşı cephe oluşmasını da beraberinde getiriyor. Ülkenin ortak değerleri dahi tartışma konusu yapılınca, bu cepheleşme daha da kırıcı ve tehlikeli noktalara gidiyor. 15 Temmuz'a böyle bir ortamda geldik ve bunun bedelini millet olarak çok ağır ödedik. Yenikapı buluşmasının bir dönüm noktası olduğunu ve bir daha eski günlere dönülmeyeceğini düşünmüştük. Hala da böyle düşünmek istiyoruz. Kaldı ki, sayın Cumhurbaşkanı da meclisin açılışı sırasında yaptığı konuşmada aynı şeyleri söyledi. Yenikapı ruhuna sahip çıkılmasını istedi. Ancak, söylemek yetmiyor, gereğini de yapmak lazım. Şimdi Lozan'ı tartışmanın sırası mı? FETÖ'nün her istediğini Lozan mı verdi? PKK Lozan'la mı şehir yapılanmalarını tamamladı, hendekler kazdı? IŞİD belasını başımıza Lozan mı sardı? Polemik doğuracak, yeni tartışmalar oluşturacak çıkışlar kimseye bir fayda sağlamıyor. CHP gibi durumdan vazife çıkaran bir parti hazır bekliyor ve bir anda ortalık toza-dumana boğuluyor. AKP'nin de bu konuda CHP'den hiç geri kalmadığı, hatta daha da ileri gittiği düşünülürse, 15 Temmuz öncesine dönülmesinin ne kadar bıçak sırtında durduğu ve bu defa malzeme daha çok olduğu için tartışmaların ve gerginliğin nerelere ulaşabileceğini, varın siz hesap edin. KENDİ ŞARTLARI İÇİNDE ELE ALINMALI Tarihi tarihçilere bırakmak ve siyaset malzemesi yapmamak lazımdır. Elbette herkesin bir fikri olabilir, önemli olan bu fikrin önce bilgiye dayalı olması, sonra da tek ve değişmez gerçekmiş gibi dayatılıp her şeyin önüne geçirilmemesidir. 2016 yılının şartları ile 1920'leri anlamaya çalışır, bugünün dünyası ile Lozan'a bakarsanız, işin içinden çıkamazsınız. Her şeyi kendi şartları ve dönemi içinde değerlendirmek çok daha doğru olacaktır. Bu ölçüyle bakıldığında, eğer bir kasıt ve önyargı yoksa, Lozan'ın bir yutturma olarak değerlendirilemeyeceği kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Kaldı ki, meselenin uluslar arası bir boyutu da var. Bu kadar çok meseleyle birden uğraşmak zorunda kalan Türkiye için yeni cepheler açmanın ne sırasıdır, ne de bir fayda sağlaması mümkündür. Tam tersine, zaten içine düştüğümüz derin yalnızlık, etrafımızdaki amansız kuşatma, bir türlü kendimizi anlatamama sıkıntısı, daha da ileri gidecek ve hepten içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. GÖREV YİNE MHP'YE DÜŞTÜ Her zaman olduğu gibi, ülke gerçeklerini hatırlatmak, acil ihtiyacımız olan huzura ve kardeşliğe dikkat çekip bütün partileri bu çizgiye davet etmek, yapılan yanlışlar konusunda yapıcı uyarılarda bulunmak, milletin ortak değerlerine ve tarihimize sahip çıkmak görevi yine MHP'ye düşüyor. Sayın Devlet Bahçeli'nin Lozan tartışmalarıyla ilgili yaptığı değerlendirme, bütün taraflara bir ders niteliğindedir. "Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık vesikası, hukuki senet ve zırhıdır; ihlal ve inkar edilirse 15 Temmuzculara gün doğar. Tarihimizle çarpışmayalım, gelin talihimizi değiştirmek için çalışalım, 15 Temmuz işgal denemesi çok yeniyken, fuzuli işlerle oyalanmayalım." Tespiti, hem tarihi bir gerçeğin hatırlatılmasıdır; hem de meseleyi başka yerlere çekmeye çalışanlara esaslı bir uyarıdır. Geri dön |