Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /home/davam/public_html/engine/modules/show.full.php on line 292
davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Gündəm, Türk dünyası-Turan > TÜRK DÜNYASINDA NEVRUZ NASIL KUTLANMALI?
TÜRK DÜNYASINDA NEVRUZ NASIL KUTLANMALI? |
Sayın DAVAM.AZ çalışanları...
Her sene Nevruz Bayramında konferanslar veririm. Nevruzun tarihçesi, kültürümüzdeki yeri ve önemi, Kazak Türklerinde nasıl kutlandığını anlatır dururum. Konuşmamın sonunda da nevruza sahip çıkılması gerektiğini, bunun için nevruzun zamana uydurulmasının şart olduğunu ifade ederim. Bu konudaki bir iki önerimi de ortaya koyarım. Bu defa da öyle oldu. Türk Edebiyatı Vakfı 21 Mart 2012 günkü Çarşamba sohbetlerini nevruz konusuna ayırmış. Bizi davet ettiler. Seve seve daveti kabul ettim. “Türk dünyasında Nevruz” konulu toplantıda benden başka konuşmacı olarak Prof. Dr. Şuayip Karakaş, Doç. Yrd. Doç. Dr. Hayati Yavuzer, Yrd. Doç. Dr. Mağfiret Yunus ve Yrd. Doç. Dr. Gülzade Tanrıdağlı da vardı. Konferansın sonunda Ferhat ve Gülzade Tanrıdağlı çiftinden Uygur musikisinin güzel örneklerini de dinledik. Konuşmamızın sonunda biz her zaman olduğu gibi nevruz kutlamalarını günümüze adapte etmezsek işlevini kaybedeceğini söyleyerek ne yapılması gerektiğinde görüşlerimizi ifade ettik. Ve memnuniyetle gördük ki, toplantının kapanışında bizim bu görüşlerimize Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı sayın Servet Kabaklı hem de büyük bir heyecanla sahip çıktı. “Bunlar mutlaka yapılmalı, bizzat kendim bu hususta çalışacağım” dedi. Yaklaşık 15 yıldır çeşitli meclislerde, üniversitelerde nevruzu anlatır ve bu görüşleri dillendiririm, ilk defa birinin heyecanlanıp bu görüşlere sahip çıktığını görüyorum. Kendilerine şükranlarımı arz ediyorum. Nedir bu görüşler? Çok basit. Biz nevruza yeni anlamlar yüklemeliyiz, diyorum. Çünkü nevruz zaten “yeni gün”, “yılbaşı” olma gibi bazı anlamlarını 12 hayvanlı Türk takvimini terk edip miladi takvimi ve Gregoryen takvimini kullanmamız dolayısıyla kaybetmiş durumda. Onun için yılbaşıları 21 Martta değil, 1 Ocakta kutluyoruz. Şimdi yılbaşımızı değişti diye nevruzu terk mi edeceğiz? Hayır, hele binlerce yıllık mazisi olan bir atalar geleneği terk edilebilir mi? Bundan gelecek nesilleri mahrum bırakmaya hakkımız var mı? Bakınız Çinliler terk etmişler mi? Hayır, her sene Şubat ayında büyük etkinliklerle yılbaşını kutluyorlar. Hatta Hunlardan aldıkları 12 Hayvanlı Türk takvimini de dünyaya Çin takvimi diye tanıtmayı başardılar. Bizim basınımızın Çin takvimine göre bu sene (2012) Ejder yılı demeleri yok mu? İnsan hayret ediyor. Bu sene aslında 12 Hayvanlı Türk takvimine göre Ejder yılıdır. Çinlilerin 12 hayvanlı takvimi Hunlardan aldığı bilimsel olarak ispatlanmış bir gerçektir. Yani bu konuda hamasi konuşmuyorum. Çinlilerin 12 hayvanlı Türk takvimini benimsemelerine, sahip çıkmalarına itirazım yok. Benim itirazım kendi kültür değerimize kendimizin sahip çıkmayışımız. Sonuç itibarıyle bizler ne yazık ki, zengin babanın mirasyedi çocuklarıyız. Atalarımızdan kalanı kültürel mirasa sahip çıkmadığımız için kapanın elinde kalıyor. Neyse, biz konumuza dönelim, araştırmalara göre Nevruzun kutlanması için üç önemli sebep vardır. Yılbaşı kutlamasıdır. Bahar bayramıdır. Kutlu günlerin yıldönümüdür. Nevruzu günümüzün şartlarında yılbaşı özelliğini yitirmiş bulunmaktadır. O zaman başka bir yönünü ve günümüzün ihtiyacı olan bir yönünü bulup ön plana çıkarmalıyız. Bunu herkes düşünsün. Ben düşündüm, şöyle bir yol buldum. Nevruz dini bir bayram değil, Türklerin milli bayramıdır. Onun bence bugün çok ihtiyaç duyduğumuz Türk dünyasını kaynaştırma, birleştirme, birbirini daha iyi tanıma için vesile yapabiliriz. Bu hususta Türk dünyasının sembol ismi, büyük edebiyatçı Cengiz Aytmatov’un bir fikrini önemsiyorum. Rahmetli Türk dünyasında edebiyatta Nobel ödülü olmalıdır diye çok söyledi. İşte bu fikir geliştirilmeli. Sadece edebiyatta değil, sanat, musiki, bilim, eğitim, politika gibi her alanda Türk dünyasında bir sene içindeki en iyiler araştırılmalı ve onlara ödüller verilmeli. İşte bu ödüller her sene Nevruz bayramında açıklanmalı ve dağıtılmalı. O zaman nevruz yeni bir işlevsellik kazanacaktır. Eurovizyon şarkı yarışması gibi sene içinde her ülke yarışma ve incelemelerle her daldaki birincilerini tespit ederler. Nevruzda bu birinciler tüm Türk dünyası çapında değerlendirmeye tabi tutulurlar. Ve biz böylece bir sene içinde Türk dünyasında ne gibi kazanımlar oldu bilmiş olacağız. Bu da aydınları, bilim adamları, sanatçılara tanımamıza, onların birbirleri arasında kaynaşmasına vesile olacaktır. Ayrıca 12 Hayvanlı Türk Takviminin bir özelliğine dikkat çekmek istiyorum. Türkler eski Türk takviminde 12 seneyi bir devir olarak kabul ederler. Devir başı sıçan yılıdır. Türk takvim sisteminde devir başları özel bir öneme sahiptir. Bu sene, yani 2012 Ejder yılıdır. Sekiz sene sonra, 2020’de devir başı sıçan yılı gelecektir. İşte böyle devir başlarında nevruz olabildiğince görkemli kutlanabilir. Böylece 12 Hayvanlı Türk takvimine de sahip çıkmış olacağız. Aslında bunu koordine edecek çok güzel bir kurumu devlet başkanlarımız, politikacılarımız taa 1993’te ihdas etmişler. O TÜRKSOY kurumudur. Değerli TÜRKSOY’un değerli Başkanı, muhterem ağabeyim Düsen Kaseinov’a da bu görüşlerimi arz ediyorum. Kendilerinin bu konuyu yetkili kurullarda gündeme getireceğine tüm kalbimle inanıyorum. Atalarımızla ne kadar iftihar etsek azdır. Çünkü onlar nevruzu zamanın şartlarına uyarlamakta bizden çok çok ileriydiler. Niçin mi? Anlatayım. Nevruz bilindiği gibi İslami bir bayram değildir. İslamiyet’ten binlerce yıl önce, M.Ö. asırlarda Türklerde kutlanıyordu. Yani İslam öncesi bir bayram. Peki İslam gelince ne oldu? Atalarımız onu terk mi etti? Hayır, bilakis onu yaşatmak için İslamiyet’e adapte ettiler. Nasıl mı? Şöyle ki, Türkler için nevruz kutlu bir gündür. Türk inancına göre, kutlu ve güzel hadiseler bu günde meydana gelir. İşte Ergenekon hadisesi. Hangi sene, hangi ayda, hangi günde meydana gelmiştir? Kesin olarak kimse bilmez. Ama Türkler bunun 21 Martta, Nevruzda meydana geldiğine inanırlar. O yüzden onun anısına Nevruz bayramlarında çekiçle örste demir döverler. Türkler İslamiyet ile müşerref olduktan sonra, İslamiyet’teki kutlu hadiselerin de Nevruzda meydana geldiğine inanmışlardır. Mesela, Adem peygamber bu günde yaratılmıştır. Süleyman peygamber kaybettiği tılsımlı yüzüğünü bu günde bulmuştur. Yunus peygamber bu günde balığın karnında dışarı çıkmıştır, Yine bu günde Nuh’un gemisi karaya oturmuştur. Acaba bu hadiseler gerçekten Nevruzda mı meydana geldi? Kimse bilemez. Ama nevruzda meydana gelmediğini de kimse iddia edemez. Ama Türkler böyle inanır. İsteyen inanmasın, zor yok. Nevruzun Türkler için önemini veciz bir şekilde büyük mutasavvıf, şair, Türk kültürünün aşığı Ali Şir Nevai ifade etmişlerdir: “Her gecen kadir olsun, her günün de nevruz”. Bilindiği İslami inanca göre, Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Türklere göre de nevruz günü diğer tüm günlerden kutludur. Şimdi biz bu kutlu günü kayıp etmemiz, büyük bir kayıp değil mi? Elbette büyük bir kayıp olur. Bu atalarımızın bize bıraktığı en büyük serveti çarçur etmek demektir. Onun için, hele küreselleşme gibi azman kültürlerin ejderha gibi diğer kültürleri yuttuğu bir devirde, kültürel zenginliklerimize daha çok sahip çıkmaya ihtiyacımız var. Yani kültürel yoksulluk kapıdayken kültürel servetlerimizi berhava etmeyelim. Aksi halde çok pişman oluruz. Saygılarımla, Istanbul, Abdulvahap Kara Geri dön |