Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /home/davam/public_html/engine/modules/show.full.php on line 292
davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Gündəm, Türk dünyası-Turan > Boynumuzdaki değirmen taşları ve bataklık
Boynumuzdaki değirmen taşları ve bataklık |
Tarihimizde “değirmen taşları” vardır. Bunlardan bir türlü kurtulamıyoruz. Sözde “Ermeni soykırımı” iddiaları da bu ağır taşlardan. Boynumuza yabancılar geçirdi ama bazılarımız bunu kolye gibi taşırlar! Fakat bu değirmen taşlarının çoğunu kendimiz boynumuza asıyoruz ve uzun süre de muhafaza ediyoruz. Kürt sorunu böyledir. Dersim olayı böyledir...
Bu taşların ağırlığı yetmiyormuş gibi, boynumuza bir “değirmen taşını” daha kendimiz geçirdik: “Uludere olayı!” Görünüşe bakılırsa bu taştan kolaylıkla kurtulamayacağız! *** Önce olayı; Uludere mevkiinde sınırı geçmekte olan 34 “sivil” kişinin uçaklar tarafından bombalanarak öldürülmesi olayını, dedikodulardan ve çeşitli iddialardan arındırarak gerçekleri özetleyelim: Kaçakçı oldukları inkar edilmeyen ve PKK’ya hizmet ettikleri, mal taşıdıkları aşikar bir grup, jetler tarafından bombalanmıştır. Aralarında çocukların da bulunduğu insanların ölmeleri, neresinden bakılırsa bakılsın acıdır. Fakat o muhataralı bölgede PKK haydutlarının geçiş yollarında, giysileri teröristlerinkinden fark edilmeyen bu insanların, Ahmet mi Mehmet mi oldukları, hele havadan Heron veya Predatörlerce (insansız hava araçları) tespit edilemeyecek bu kişilerin vurulması kaçınılmazdı. Kaçakçılar riski göze almışlardı. Hemen burada Başbakanın bir sorusu var; o muhataralı bölgelerden risk alarak, fakat mayınlara rağmen geçmelerinin yol haritasını kim verdi? Şimdi “vurun” emrini kimin verdiğini araştırarak, sonunda suçu-sorumluluğu bir generale veya iki pilota yüklemek kadar, en nihayetinde Başbakan Erdoğan’a yüklemek abes ve fuzulidir. O bölgede o şartlarda, prosedürde Başbakanın sorumlu ve karar vermek durumu olamazdı. Savaşlarda risk alanlar sonuçlarına katlanırlar ve savaşlarda hele kirli savaşlarda “yanlışlıklar” olasıdır. Kaldı ki burada “kaza” olduğunu sanmıyorum. Kısacası o şartlarda ve bu hususta gereken yapılmıştır. Acı fakat gerçek... *** En büyük hata, her gün benzerleri PKK ile mücadelede yaşanmakta olan bu Uludere olayının, siyaset konusu yapılması. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ı 34 kişiyi öldürmekle suçluyor! AKP içinde de Kürtçülere yaranmak isteyenler de, bu hususta doğruları söyledi. Aslında kime hizmet ettikleri belli o kaçakçıların “PKK figüranları” olduklarını söyledi diye neredeyse İçişleri Bakanı Şahin’i çarmıha gerecekler. Bunlar arasında medyada Birand gibi “Bölücü muhipleri” var... Kılıçdaroğlu, Erdoğan’dan “özür dilemesini” istiyor... Erdoğan’ın avukatı ve yalakası değiliz, onun konuşmalarında teşbihlerinde hataları çok. Uludere ile kürtajı benzetmesi gibi!.. Ama doğru oturup, doğru konuşalım; Erdoğan’ı, 34 vatandaşın ölümü herhalde üzmüştür ama TC Başbakanı sıfatıyla kimden nasıl özür dileyecek? Kaçakçılardan ve dolayısıyla PKK’dan mı? BDP’lilerin bu olaya sarılmaları ve “kaçakçılarına” sahip çıkmaları tabii “siyasetlerine” yeni malzeme yapmaları beklenirdi. Ama CHP’nin siyasete alet etmesi anlaşılır gibi değil! Kaçakçıları savunmak yani dolayısıyla PKK’ya malzeme vermek “Dersim Sendromu” mu? Bu kargaşada, kör dövüşünde en doğru tespit MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den; “Şu talihsizliğe bakınız ki neredeyse herkes Uludere sözcüsü kesilmiş, Uludere bilirkişiliğine soyunmuş ve Uludere faciasından medet umuyor... AKP, Uludere’de PKK’nın tuzağına düşmüş ve burada kapana sıkışmıştır.” Evet, bataklığa saplandık. “Değirmen taşları” Türkiye’yi dibe çekiyor!.. *** Bir fıkra vardır; cehennemde kaynamakta olan katran kazanına zebaniler her milletten günahkarları atıyor ve başlarını çıkaranları sopayla kazana geri itiyorlar. Fıkra bu ya; cehenneme “turist vizesi” ile gelmiş biri zebanilere soruyor; “Burada kazandan çıkmak isteyen her milletten günahkar var. Fakat aralarında hiç Türk göremiyorum. Türk yok mu” diye. Zebani cevap verir: “Hiç olmaz olur mu? Ama onlar çıkmak isteyen olursa birbirlerini aşağıya çekerler. Dolayısıyla bize hiç iş düşmez...” Bilmem anlatabildim mi?.. Geri dön |