Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /home/davam/public_html/engine/modules/show.full.php on line 292
davam.az - BÜTÖV AZƏRBAYCAN ADINA! > Türk dünyası-Turan, DAVAMın yazıları > Roza Kurban: CUMHURİYET BAYRAMI ENGEL TANIMADI
Roza Kurban: CUMHURİYET BAYRAMI ENGEL TANIMADI |
CUMHURİYET BAYRAMI ENGEL TANIMADI
Roza KURBAN 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının Ankara Ulus’ta 1. Meclis’in önündeki meydanda yapılması günler öncesi tartışma konusu olmuş ve güvenlik bahanesiyle (kendileri “Provokasyon ihbarı aldık” gerekçesi diyorlar!) Ankara Valiliği tarafından yasaklanmıştı. Bayram yasaklanmakla kalmamış, kutlamaya gidenler hakkında yasal işlem yapılacağı da duyurulmuştu. Fakat Cumhuriyet sevdalılarını durdurmaya kimsenin gücü yetmeyeceği hesaba alınmamıştı. Etkiye tepki olsa gerek, 29 Ekim günü Cumhuriyet İçin Seferberlik Yürüyüşüne katılmak üzere ellerinde Türk bayrakları ile sabahın erken saatlerinden yüz binler yola koyulmuştur. Biz de oğlumla erkenden Ulus’un yolunu tuttuk. Daha önce belirlenmiş programımız almasına rağmen, programı iptal edip yürüyüşe katılmaya karar verdik. Ulus otobüsü ilerledikçe duraklardan ellerinde Türk bayrağı olan vatandaşlar doluşmaya başladı. Bazıları hararetli hararetli konuşarak tepkilerini dile getiriyorlardı. Otobüs Ulus’a varmadan yolların kapalı olduğu haberini alan yolcular alternatif yoldan gitme kararı aldı ve Ulus’a varmandan otobüsten indiler. Biz de onların peşinden gittik. Herkes sessizce yürüyor, bazıları çantalarından, ceplerinden Türk bayrağı çıkardı, bayrağı olmayanlar yoldaki bayrakçılardan bayrak satın aldı. Biz Ulus Meydanı’na geldiğimizde saat 11’i geçiyordu, biraz geç kalmıştık. 1. Millet Meclisi’nin önüne giriş yapamadık, barikatlar kurulmuş, polis görevdeydi. Kalabalığın arasına karıştık, atılan sloganlara eşlik ediyor, olup bitenlere bir anlam veremiyorduk. Cumhur kendi bayramına, bayrağına ve canından çok sevdiği Ata’sına sahip çıkmış, meydanı tıklım tıklım doldurmuştu. Her kesimden insan vardı, sosyal, ekonomik, siyasi görüşleri farklı olan bu insanları bir araya getiren neden Cumhuriyet’e olan bağlılık ve Atatürk sevdasıydı. 7’den 70’e kadar herkes, genç-yaşlı, çoluk-çocuk, kadın-erkek omuz omuza barikatları aşmak, polis zincirini kırmak için mücadele veriyordu. İleride neler olup bittiğinden habersiz sloganlara eşlik ediyorduk. “Türkiye Laiktir, Laik Kalacak”, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene”, “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, Gün Gelecek, Devren Dönecek, AKP Halka Hesap Verecek”, Hükümet İstifa”, “Tayip Baksana, Kaç Kişiyiz Saysana” şeklindeki sloganlar aslında her şeyi ifade ediyor, fazla söze gerek yok. Millet ilerlemek için büyük bir direniş gösteriyordu, polisler biber gazı ile müdahale etti, gözleri kızarmış erkekler, gençler yüzlerini yıkadılar ve tekrar geldikleri ön cepheye geri döndüler. Çok zaman geçmeden İstanbul Caddesi tarafındaki ilk barikat kaldırıldı ve bizim tarafımızdaki kalabalık Onucu Yıl Marşı’nı söyleyerek ilerledi, sonra tekrar durduk, Atatürk Heykeli’nin bulunduğu Ulus Meydanı barikatına takıldık bu defa. Dakikalar ilerliyordu, büyük bir Türk bayrağını tutan kalabalık arkadan öne barikatlara doğru ilerledi. Tam o sırada, “Bayrağa uzanan eller kırılsın” sloganı tüm meydanı sardı. Sonradan haberim olduğuna göre, Türk bayrağı açmak isteyen gençlere polis müdahale etmekle kalmamış, tekme tokat dövmüştü. Bayrak ülkenin özgürlük simgesidir. Polislerin bayrak açanlara bile tahammülü yoktu ki, olay yaratarak valiyi haklı çıkarmak için bahane uyduruyorlardı. İlerleyen dakikalarda polis halkın üzerine biber gazı ve tazyikli su sıkarak bir müdahale daha gerçekleştirdi. Fakat toplanan halk geri adım atmadı, gerekirse sabaha kadar beklemeye hazırdı herkes. Mangal gibi yüreği olan cesur insanlar bir arada omuz omuzaydı Cumhuriyet ve Atatürk için. Sevgi, para ile satın alınan bir şey değildir. Sevgi kazanılır… Cumhuriyet kolay kazanılmamış ve kimsenin kaybetme niyeti de yoktur. Atatürk ve Cumhuriyet’i insanların kalbinden kimse söküp alamaz. Bu sevgi dolu insanlar Ataları için nöbet tutmaya hazırdı. Yetkililer kimsenin geri adım atmayacağını anlamış olmalı ki, barikatlar kaldırıldı ve Anıtkabir yolu açıldı. Yasakçı zihniyet halkın gücü önünde geri çekilmek, geri adım atmak zorunda kalmıştı. Polisler ve Çevik Kuvvet ekibi Millet Meclisi avlusuna çekilmişti. 40’a yakın Sivil Toplum Kuruluşunun (STK) imzasını taşıyan Cumhuriyet İçin Seferberlik Yürüyüşü’nün Anıtkabir Yürüyüşü yüz binlerin katılımı ve kararlılığıyla başarıyla sonuçlanmıştı. 5 bin polis, çok sayıda panzer, Toplumsal Olaylara Müdahale Araçları (TOMA), Çevik Kuvvet ekibi halkın kararlı tutumu karşısında işe yaramamıştı. Ellerinde Türk bayrağından, yüreğinde Atatürk sevgisinden başka bir şeyi olmayan sivil halka yapılan bu müdahale Türkiye tarihinde kara bir sayfa olarak tarihe geçecektir. Yasakları, barikatları aşan kalabalığın önünde artık bir engel kalmamıştı. Yurtseverlerin Ata’nın huzuruna yürüyüşü başlamıştı. Ulus Meydanı ile Anıtkabir arasındaki 5 kilometrelik mesafe kırmızı-beyaz gelincik tarlasını anımsatıyordu. Ay yıldızlı Türk bayrağını ellerinden bir an olsun bırakmayan Atatürk sevdalıları, davul zurna eşliğinde marşlar, türküler söyleyerek yola koyuldular. Yürüyüş sırasında arabalarının kornolarını çalarak, camdan bayrak sallayarak, alkış tutarak destek verenlere rastladık. Tekerlekli sandalyeye bağlı engelli bir vatandaş annesinin yardımıyla da olsa yürüyüşe katılmıştı. Yaşlı annesine katıldığı ve oğlunu getirdiği için hanımlar teşekkür ediyorlardı. Bu ilgiden karşı taraf da memnun gözüküyor, teşekküre teşekkürle yanıt veriyordu. Yaka kartına Atatürkçü Düşünce Derneği yazıyordu engelli arkadaşımızın. Yani anlayacağınız Cumhuriyet Yürüyüşü engel tanımdı. Coşkulu kalabalık yolda giderken de sloganlar atmaya devam etti, en çok “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı yankılandı sokak ve caddelerde. Bu arada Ulus Meydanı’ndan ayrılış sırasında polislerin önünden geçerken de aynı slogan atılıyordu. Polisler kendilerini suçlu mu hissettiler bilmem, aralarından bazıları “Biz de Mustafa Kemal’in askeriyiz” diyorlardı. Küçük bebeklerle, çocuklarıyla gelenler de çoktu. Bir bebek arabasının üzerinde “İzindeyiz Cumhuriyetim!” yazıyordu. Bebek daha ne olduğu bilmez, fakat anne-babası 29 Ekim 2012’nin önemini ona mutlaka anlatacaktır. Bazı vatandaşlar Atatürk tişörtleri giymiş, bazıları Atatürk posterini getirmiş “Atam İzindeyiz” demek için. Kortejin bir ucu Anıtkabir’e ulaştığında diğer ucu daha Ulus’tan çıkıyordu, yüz binler sel gibi akın etti Anıtkabir’e. İster Ulus Meydanı’nda olsun, ister yürüyüş sırasında Türkiye Gençlik Birliği (TGB) önderlik ediyordu. TGB üyesi gençler hazırlıklı gelmiş, TGB flamaları yürüyüşe katılanların ellerindeydi. Yolda giderken Türkiye Gençlik Birliği’nin “Cumhuriyet yarınımızdır” afişi dikkat çekiyordu. Genç arkadaşların, Cumhuriyete ve Atatürk’e sahip çıkması güzeldi, ne de olsa bugünün gençleri yarının büyükleridir. Anıtkabir’e ulaştığımızda, arabaların Cumhuriyet Konvoyu ile karşılaştık. Türk bayrağı ile süslenmiş arabalar arka arkaya sıralanmış korno çalarak bize destek veriyordu. Anıtkabir’e girişimiz kalabalıktan dolayı uzun sürdü. Aslanlı Yoldan ilerlerken Atatürk’ün ziyaretinden dönenler şaşkın şaşkın bize bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalıyorlardı. Anıtkabir ve karşısındaki alan tıklım tıklımdı. Deyim yerindeyse, iğne atsan yere düşmez. Oğlum kalabalığı görünce şaşkınlığını gizleyemedi: “Anne, biz denizde bir damlaymışız” dedi. Ben de: “Olsun, denizde damla olmak da önemli, zaten deniz damlalardan ibarettir. Damlaya damlaya göl olur” dedim. Mozole merdivenleri insanla dolmuş, büyük Türk bayrakları açılmıştı. Anıtkabirde Türk bayrağı yasaklanamazdı. Anıtkabir tarihinde bu bir ilk olsa gerek. Bir gün içinde bu kadar kalabalığı ne Ulus Meydanı, ne de Anıtkabir görmüştür. Kalabalığı gün boyu bir polis helikopteri izledi, Anıtkabirdeyken bile birkaç kez tepemizden geçti, geçişi sırasında kalabalığın yuhalanması insanların tepkisini ortaya koyuyordu. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıkmayı başaran kalabalık mutlu ve gururlu olmanın yanı sıra Cumhuriyet’in sahipsiz olmadığını bir kez daha göstermiş oldu. Cumhuriyet cumhurundur, diye yer gök inledi. Ülkesi için canını vermeye hazır olan yaşlı bir beyin elindeki pankart dikkatimi çekti: “Cumhuriyet bayramı yasaklanmasa gelmeyecektim… Bıçak kemiğe dayandı. Ülkemize sahip çıkalım. Ülkesi için can verenler. Atatürk’ü Allah’a, ondan sonraki değerleri Atatürk’e borçluyuz.” Cumhuriyet İçin Seferberlik Yürüyüşü olaysız bir şekilde sona ermişti. Ankara dışından gelmek isteyip de gelemeyen, otobüsleri sudan bahanelerle engellenen vatandaşlar katılamamıştı yürüyüşe, Atalarına kavuşamamıştı. Ceset torbası yok, kar lastiği yok, evrak eksik vs. bahaneler elbette ki inandırıcı değildir Bu olay ister istemez Putin’in Rusya’sını anımsattı. Rusya’da, bilhassa Tataristan’da miting öncesi arabalar durdurulur, vatandaşların gitmeleri engellenir, o da yetmiyormuş gibi polis götürülüp sorgulanırlar. Bugüne kadar Putin-Erdoğan benzetmesi vardı, bundan sonra Rusya-Türkiye benzetmesi de yapılır. Eve döndüğümde televizyona baktım, haberlerde ne vardır, yürüyüş nasıl yansımıştır diye. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, yürüyüşle ilgili anarşi, marjinal gruplar, anarşist, provokasyon şeklinde kelimeler kullanarak battıkça batıyordu. Madem hükümet haklıydı neden açıklama yapma zorunluluğunu duymuştu, anlayamadım doğrusu. Az kalsın Cumhuriyet yürüyüşüne katılanları “terörist” ilan edecekti. Bu izinsiz yürüyüş, Cumhuriyet mitinglerinin uzantısı, İşçi Partisi ve CHP’nin organize ettiği yürüyüş dedi. Cumhuriyet Yürüyüşü sadece o veya bu partiye mal edilmeyecek kadar büyük, partiler üstü bir yürüyüştü. Tek cümle ile ifade etmek gerekirse, Çelik’e göre, yüz binler haksız, onların Cumhuriyet Bayramını kutlamaya hakları yok, bir tek hükümet haklı. Pes doğrusu. Kendi vatandaşını düşman bellemek, üzerine gaz bombası atarak, tazyikli su sıkarak müdahale etmek hangi akla hizmet? Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, tüm dünyada, bilhassa Türk Dünyası’nda sayılan ve sevilen bir liderdir. Onun içindir ki Cumhuriyet İçin Seferberlik Yürüyüşüne Türk, Kürt, Çerkez, Tatar, Laz bir arada katıldı ve tüm engelleri aşarak, yasaklara, barikatlara rağmen Ata’sına koştu. Mustafa Kemal’in Askerleriyiz sloganıyla yeri göğü inleten yüz binler, savaşmadan teslim olmayacaklarını göstermiştir. Bu böyle biline! Geri dön |