27.07.2013 [12:26] - Gündəm, Türk dünyası-Turan
Sevgili okuyucularım, herhangi bir insana bela okumak hoş bir şey değildir.
Ama bazen sinirlendiğimizde hepimiz “Allah belanı versin” deriz.
Bu sözlerde hakaret yoktur. Sadece bir iç dökmedir.
İstanbul Beşiktaş’ta Tayyip’in konvoyu geçerken vatandaşın biri yere tükürmüş, bir başkası da “Allah belanı versin” demiş.
Malum şahsın korumaları bu sözleri konvoydan duymuşlar, hemen araçlarından inip bela okuyan kişiyi yaka paça karakola götürmüşler!
Bunlar olurken devreye çevredeki başkaları girmiş, korumalarla aralarında tartışma çıkmış. Sonuçta onlar da hep birlikte gözaltına alınmışlar, sonra da tutuksuz yargılanmak üzere mahkemece serbest bırakılmışlar.
Şimdi şu olanlara bir bakınız!
Bir vatandaş içinden geldiği gibi davranıp Tayyip’e “Allah belanı versin” deyince bunun neresi “Hakaret (!)” oluyor?
Bu ülkede yaşayan herkes bu şahsı övmekle mi yükümlü?
Sen koskoca bir ülkeyi o kafanla yönetiyorsan birileri sana övgü düzecek, birileri de elbette bağıracak:
“Allah belanı versin!”
Eğer iş bu sözlerde suç aramaya kaldıysa, ülke nüfusunun en az yarısının gözaltına alınması gerekir.
Ben size açıkça söyleyeyim, yukarıdaki sözler “Birilerine” gerçek hayatta edilen beddua ve küfürlerin yanında solda sıfır kalır.
Diktatörlük kurdular, korku toplumu yarattılar, insanları polis yöntemleriyle sindirmeye kalkıştılar, şimdi sıra bela okuyanların gözaltına alınmasına geldi.
Bunlar çok korkuyor, gerçekten korkuyorlar…
Vatandaşın demokratik hakkı olan iç dökmesinden bile böylesine işkilleniyorlar.
Aman aklınızda olsun… Siz siz olun, Tayyip geçerken “Allah belanı versin” diyecek olursanız bunu yüksek sesle değil, içinizden söyleyin!
Necdet Bey’in iftarı
Harp Akademileri Komutanlığı’nda diploma töreni düzenlendi. Kurmay subaylara diplomalarını Abdullah-Tayyip ikilisi başta olmak üzere tüm AKP kadrosu verdi.
Akademi diploma töreninde düne kadar belli gelenekler vardı.
Tören her yıl saat 17’de düzenlenirdi.
Tayyipgillerin istemesi ve Genelkurmay Başkanı Necdet Bey’in doğal olarak kabul etmesiyle tören bu yıl saat 19’da düzenlendi…
Çünkü iftar saatine yakındı… Necdet Bey ve iktidar kadrosu tarihte ilk kez Harp Akademileri Komutanlığı’nda topluca iftar açacaktı.
Tören sona erdi, Necdet Bey ve Tayyipgiller topluca iftar sofrasına oturdular.
Niyetli veya niyetsiz, karınlarını güzelce doyurdular.
Sofranın bütün harcamaları doğal olarak devletin -yani bizlerin- parasıyla yapılmıştı.
* * *
Bunlar olurken Kuzey Irak’taki terör üssünden yine savaş tehditleri geliyordu.
Gelmiş geçmiş en büyük Kürtçülerden biri olan Şerafettin Elçi’nin adı dün açılan Şırnak havaalanına veriliyordu.
Suriye’de sınırımızın hemen 50 metre yakınına Kürtçü örgütlerin bayrakları çekilmişti.
Terörist kafileleri açıklama yapıyordu:
“Belli miktarda gerillamız uzun yürüyüş sonrasında sınıra varmış ve Kuzey Irak’taki üslerimizde törenle karşılanmıştır.”
Türk Devleti iki paralık bir terör örgütünün karşısında aciz kalmış, aşağılandıkça aşağılanıyordu.
Necdet Bey’in güya silah arkadaşları olangeneraller, amiraller ve nice subaylar büyük bir komploya uğramış, ağır hapis cezalarıyla boğuşuyor…
Ve iktidar mensuplarına iftar sofraları düzenleyen Necdet Bey’den ses seda çıkmıyordu…
Çıkmaz kardeşim çıkmaz!.. Çünkü onun keyfi gıcır.
Türk Ordusu’nu Tayyipgiller’e teslim etmiş, ulusal kavramların, ulusal bayramların bile yasaklanmasına göz yummuş…
Necdet Bey, Tayyip’in en büyük şansı. Loto’dan çıkan büyük ikramiyesi!
Helal olsun!
Sıra Koç’a geldi
Sevgili okuyucularım, Tayyip iktidarının en önemli vurucu gücü her kesimde “Korku” yaratmak. Kim olursa olsun her işadamının kabusu ise bu korkunun altında kalıp yok olmak.
Direnişçiyi polis gücüyle, işadamını vergi memurlarıyla sindirip kucağa oturtacaksın!
Taktik böyle.
Vergi azabını birkaç yıl önce medya patronu Aydın Doğan’a çektirdiler.
Tamamı haksız olan katrilyonluk vergi cezaları kestiler.
Aydın Doğan’ı eşekten düşmüş karpuza döndürdüler.
Danıştay bu cezaları yasaya aykırı bulup iptal etti.
Şimdi Danıştay’ın bu kararlar altında imzaları bulunan ve bazıları emekliye ayrılmış olan 4. Daire başkan ve üyeleri hakkında soruşturma açılmış durumda.
Bu da yargıya verilen gözdağı mesajı:
“Bakın haaa, bize ters gelen kararlar verirseniz, bunun bile hesabını sizden sorarız!…”
* * *
Şimdi sırada Koç Ailesi ve Koç şirketleri var. Tayyip’in baskısı onların üzerinde yoğunlaşıyor. Vergicilere emir verildi:
“TÜPRAŞ falan Koç’lara ait neresi varsa basın, belgeleri inceleyin.”
Bunlar Türkiye’nin en büyük şirketleri. TÜPRAŞ vergi sıralamasında birinci, ülkemizin en büyük sanayi kuruluşu.
Amaç vergi incelemesi değil, Koç’a bu yolla gözdağı verip korkutmak. Aynen Aydın Doğan yöntemi.
Tayyip’in Koç’lara gıcık olduğu öteden beri bilinir. Bu gıcıklık son gezi olaylarında doruk noktasına çıkmış, polisten kaçanların Divan Oteli’ne sığınması Tayyip’i çıldırtmış, “Hesap sorarız” demişti. Hesap işte şimdi soruluyor.
* * *
Koç İslamcı değildir, yeşil sermaye hiç değildir.
Koç acaba niçin korkar, niçin sesini çıkaramaz? Niçin düşündüklerini açıktan söyleyemez?
Bu ülkede bir değil bin Tayyip bile olsa, Koç’un o büyük sanayi kuruluşlarına hangi zararı verebilir?
En büyüklerde birincisin, vergide birincisin, neden korkacaksın?
Seni kim nasıl batıracak? Ekmek verdiğin on binlerce kişiyi işsiz bırakmaya, o sanayi tesislerini üretimden çekmeye Tayyip’in gücü yeter mi?
Yetmez.
Türkiye’nin sorunu işte tam burada yatıyor. Ülke ekonomisinin bir numaralı şirketler
topluluğu bile korkutulmuş durumda.
Onlara şu mesaj veriliyor:
“Bizden yana olmazsan başına gelecekleri düşün!.. Seni mahvederiz.”
Burada Koç Ailesi’ni kutluyorum.
Ses çıkarmaları mümkün olmasa bile, hiç değilse bunların kucağına oturmak, yandaş olmak gibi bir onursuzluğa katlanmıyorlar.
Merak etmesinler, bu da geçecek.
Herkes ve her kuruluş gibi onların da biraz daha sabretmesi gerekiyor.
Ama bazen sinirlendiğimizde hepimiz “Allah belanı versin” deriz.
Bu sözlerde hakaret yoktur. Sadece bir iç dökmedir.
İstanbul Beşiktaş’ta Tayyip’in konvoyu geçerken vatandaşın biri yere tükürmüş, bir başkası da “Allah belanı versin” demiş.
Malum şahsın korumaları bu sözleri konvoydan duymuşlar, hemen araçlarından inip bela okuyan kişiyi yaka paça karakola götürmüşler!
Bunlar olurken devreye çevredeki başkaları girmiş, korumalarla aralarında tartışma çıkmış. Sonuçta onlar da hep birlikte gözaltına alınmışlar, sonra da tutuksuz yargılanmak üzere mahkemece serbest bırakılmışlar.
Şimdi şu olanlara bir bakınız!
Bir vatandaş içinden geldiği gibi davranıp Tayyip’e “Allah belanı versin” deyince bunun neresi “Hakaret (!)” oluyor?
Bu ülkede yaşayan herkes bu şahsı övmekle mi yükümlü?
Sen koskoca bir ülkeyi o kafanla yönetiyorsan birileri sana övgü düzecek, birileri de elbette bağıracak:
“Allah belanı versin!”
Eğer iş bu sözlerde suç aramaya kaldıysa, ülke nüfusunun en az yarısının gözaltına alınması gerekir.
Ben size açıkça söyleyeyim, yukarıdaki sözler “Birilerine” gerçek hayatta edilen beddua ve küfürlerin yanında solda sıfır kalır.
Diktatörlük kurdular, korku toplumu yarattılar, insanları polis yöntemleriyle sindirmeye kalkıştılar, şimdi sıra bela okuyanların gözaltına alınmasına geldi.
Bunlar çok korkuyor, gerçekten korkuyorlar…
Vatandaşın demokratik hakkı olan iç dökmesinden bile böylesine işkilleniyorlar.
Aman aklınızda olsun… Siz siz olun, Tayyip geçerken “Allah belanı versin” diyecek olursanız bunu yüksek sesle değil, içinizden söyleyin!
Necdet Bey’in iftarı
Harp Akademileri Komutanlığı’nda diploma töreni düzenlendi. Kurmay subaylara diplomalarını Abdullah-Tayyip ikilisi başta olmak üzere tüm AKP kadrosu verdi.
Akademi diploma töreninde düne kadar belli gelenekler vardı.
Tören her yıl saat 17’de düzenlenirdi.
Tayyipgillerin istemesi ve Genelkurmay Başkanı Necdet Bey’in doğal olarak kabul etmesiyle tören bu yıl saat 19’da düzenlendi…
Çünkü iftar saatine yakındı… Necdet Bey ve iktidar kadrosu tarihte ilk kez Harp Akademileri Komutanlığı’nda topluca iftar açacaktı.
Tören sona erdi, Necdet Bey ve Tayyipgiller topluca iftar sofrasına oturdular.
Niyetli veya niyetsiz, karınlarını güzelce doyurdular.
Sofranın bütün harcamaları doğal olarak devletin -yani bizlerin- parasıyla yapılmıştı.
* * *
Bunlar olurken Kuzey Irak’taki terör üssünden yine savaş tehditleri geliyordu.
Gelmiş geçmiş en büyük Kürtçülerden biri olan Şerafettin Elçi’nin adı dün açılan Şırnak havaalanına veriliyordu.
Suriye’de sınırımızın hemen 50 metre yakınına Kürtçü örgütlerin bayrakları çekilmişti.
Terörist kafileleri açıklama yapıyordu:
“Belli miktarda gerillamız uzun yürüyüş sonrasında sınıra varmış ve Kuzey Irak’taki üslerimizde törenle karşılanmıştır.”
Türk Devleti iki paralık bir terör örgütünün karşısında aciz kalmış, aşağılandıkça aşağılanıyordu.
Necdet Bey’in güya silah arkadaşları olangeneraller, amiraller ve nice subaylar büyük bir komploya uğramış, ağır hapis cezalarıyla boğuşuyor…
Ve iktidar mensuplarına iftar sofraları düzenleyen Necdet Bey’den ses seda çıkmıyordu…
Çıkmaz kardeşim çıkmaz!.. Çünkü onun keyfi gıcır.
Türk Ordusu’nu Tayyipgiller’e teslim etmiş, ulusal kavramların, ulusal bayramların bile yasaklanmasına göz yummuş…
Necdet Bey, Tayyip’in en büyük şansı. Loto’dan çıkan büyük ikramiyesi!
Helal olsun!
Sıra Koç’a geldi
Sevgili okuyucularım, Tayyip iktidarının en önemli vurucu gücü her kesimde “Korku” yaratmak. Kim olursa olsun her işadamının kabusu ise bu korkunun altında kalıp yok olmak.
Direnişçiyi polis gücüyle, işadamını vergi memurlarıyla sindirip kucağa oturtacaksın!
Taktik böyle.
Vergi azabını birkaç yıl önce medya patronu Aydın Doğan’a çektirdiler.
Tamamı haksız olan katrilyonluk vergi cezaları kestiler.
Aydın Doğan’ı eşekten düşmüş karpuza döndürdüler.
Danıştay bu cezaları yasaya aykırı bulup iptal etti.
Şimdi Danıştay’ın bu kararlar altında imzaları bulunan ve bazıları emekliye ayrılmış olan 4. Daire başkan ve üyeleri hakkında soruşturma açılmış durumda.
Bu da yargıya verilen gözdağı mesajı:
“Bakın haaa, bize ters gelen kararlar verirseniz, bunun bile hesabını sizden sorarız!…”
* * *
Şimdi sırada Koç Ailesi ve Koç şirketleri var. Tayyip’in baskısı onların üzerinde yoğunlaşıyor. Vergicilere emir verildi:
“TÜPRAŞ falan Koç’lara ait neresi varsa basın, belgeleri inceleyin.”
Bunlar Türkiye’nin en büyük şirketleri. TÜPRAŞ vergi sıralamasında birinci, ülkemizin en büyük sanayi kuruluşu.
Amaç vergi incelemesi değil, Koç’a bu yolla gözdağı verip korkutmak. Aynen Aydın Doğan yöntemi.
Tayyip’in Koç’lara gıcık olduğu öteden beri bilinir. Bu gıcıklık son gezi olaylarında doruk noktasına çıkmış, polisten kaçanların Divan Oteli’ne sığınması Tayyip’i çıldırtmış, “Hesap sorarız” demişti. Hesap işte şimdi soruluyor.
* * *
Koç İslamcı değildir, yeşil sermaye hiç değildir.
Koç acaba niçin korkar, niçin sesini çıkaramaz? Niçin düşündüklerini açıktan söyleyemez?
Bu ülkede bir değil bin Tayyip bile olsa, Koç’un o büyük sanayi kuruluşlarına hangi zararı verebilir?
En büyüklerde birincisin, vergide birincisin, neden korkacaksın?
Seni kim nasıl batıracak? Ekmek verdiğin on binlerce kişiyi işsiz bırakmaya, o sanayi tesislerini üretimden çekmeye Tayyip’in gücü yeter mi?
Yetmez.
Türkiye’nin sorunu işte tam burada yatıyor. Ülke ekonomisinin bir numaralı şirketler
topluluğu bile korkutulmuş durumda.
Onlara şu mesaj veriliyor:
“Bizden yana olmazsan başına gelecekleri düşün!.. Seni mahvederiz.”
Burada Koç Ailesi’ni kutluyorum.
Ses çıkarmaları mümkün olmasa bile, hiç değilse bunların kucağına oturmak, yandaş olmak gibi bir onursuzluğa katlanmıyorlar.
Merak etmesinler, bu da geçecek.
Herkes ve her kuruluş gibi onların da biraz daha sabretmesi gerekiyor.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1043 dəfə izlənilmişdir!
Yahoo | |||||||
Del.icio.us | Digg | StumbleUpon | FriendFeed |