07.12.2013 [12:08] - DAVAMın yazıları
Sevgili okuyucularım, Trakya gezisine çıkıp yine “Toplu açılışlar (!)” yapan Tayyip dün Pınarhisar ilçesini de ziyaret etti. Yıllar önce o küçük cezaevinde birkaç ay istirahat etmişti.
Geçmişte verilen yargı kararlarını dün Pınarhisar’da yine gündeme getirdi, hapis yattığı günleri anımsatıp “Burası benim yolculuğumda önemli bir yere sahip. Ben Ak Parti’yi kurma çalışmalarını burada başlattım” falan gibi laflar etti.
Nereye gitse kendisine bir bahane yaratmayı iyi biliyor!
O yargı kararlarını kamuoyuna hep “Bir şiir okudum, hapis yattım” diyerek yutturmaya çalışıyor.
Tamamen yalan.
Şiir okuduğu için değil, başka ve çok önemli gerekçelerle hapis cezası almıştı. Okuduğu şiir, mahkum olmasına neden olan sözlerin sadece bir bölümü idi.
Aşağıdaki Yargıtay kararında her şeyi göreceksiniz.
(Yargıtay 8. Ceza Dairesi Esas No 1998/ 10296. Karar No 1998/ 11672.)
Evet, Pınarhisar Cezaevi’nde krallar gibi ağırlandı. Kendisine her gün dışarıdan yemek geldi. Tepsilerle balık, baklava, kebap…
Odasında iki arkadaşıyla birlikte kaldı.
İstediği zaman bahçeye çıkıyor, içeride veya bahçede ziyaretçileriyle görüşüyordu. Yemek ve ziyaretçiler dahil üzerinde hiçbir kısıtlama yoktu.
Adeta tatile çıkmıştı.
Böyle hapisliğe can kurban!
* * *
Şimdi seçim öncesi ya, Türkiye’yi dolanıp oy istiyor… Ve her yerde güya “Toplu açılış (!)” yapıyor.
Yıllar önce hizmete giren ne varsa hepsini, sanki yeni yapılmış gibi açıyor. Elinde makasla kurdele kesiyor, nutuk atıyor.
Trakya bunlara oy vermeyen bir bölgemiz…
Trakya aydınlık, laik Cumhuriyet’in kalesi. İnsanların çoğu Rumeli göçmeni. Ata yurtları olan Balkanlar işgal edilince anavatana gelmişler, vatanı kurtaranlara saygı duyan kitleler.
Trakya bunlara oy verir mi? Bugüne kadar vermemiş, bundan sonra da vereceğini sanmam.
Şimdi Yargıtay kararını özetliyorum. Lütfen dikkatle okuyunuz:
* * *
“Halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmekten sanık Recep Tayyip Erdoğan’ın yapılan yargılaması sonucunda 10 ay hapis ve 716.666 lira ağır para cezasıyla
hükümlülüğüne dair Diyarbakır 3. No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nden verilen hüküm incelenip gereği düşünüldü.
İrticai faaliyetlerin odağı haline geldiği gerekçesiyle hakkında Anayasa Mahkemesi’nde dava açılan ve sonradan kapatılan bir siyasi partinin lider kadrosundan olan sanık, Siirt İl Başkanlığı’nca düzenlenen açık hava toplantısına katılmış ve konuşmasına ‘Minareler süngü/ Kubbeler miğfer/ camiler kışlamız/ Müminler asker’ şiirini okuyarak başlamıştır.
Hiçbir şeyin kendilerini sindiremeyeceğini, gökler yerler açılıp üzerlerine tufanlar yağsa, yanardağlar saçılsa bile kendilerinin susturulamayacağını, yanardağ olup, yıldırım olup ezanları susturanların karşısında patlayacaklarını, referansının İslam olduğunu, bu ülkede inançlara saygı duyulmadığını, yoruma değil yorumcuya bakılması gerektiğini, kula kulluk
edilmeyeceğini ve Hakk’a kulluk edenlerden oldukları tablosunu çizmiştir.
Konuşması hemen şiir sonrasında başlayan tekbirsesleri arasında sürüp gitmiştir.
Sanık konuşmasına büyük Türk milliyetçisi Ziya Gökalp’in eserinden alınan Romanos Diojen ile Alpaslan arasındaki yaklaşık bin yıl geride kalmış ve o çağın gereklerine göre yazılmış atışmayı yansıtmaktadır.
Sanık şiirin ilk kıtasını gizleyip soyutlayarak, ikinci kıtayı okumakla başlamıştır.
Bu şiir örneğin 1071 Malazgirt Savaşı yıldönümünde bir öğrenci tarafından okunsa, ancak tamamının okunması kaydıyla olağan kabul edilebilir.”
* * *
“Sanık, anti laik odaklaşması nedeniyle sonradan kapatılan bir partinin önde gelen
isimlerindendir. Siirt’te eşi nedeniyle hemşehrilik beratı almıştır.
Yığınları etkileme özelliğinde mevki sahibi bir kişidir.
Sanığın ‘Kula Kulluk edenler’ sözleriyle, Atatürkçü laik kesimi, Hakka kulluk edenler sözleriyle İslam ve şeriatla bütünleşen Müslümanları amaçladığı anlaşılmaktadır.
İslam barış ve kardeşlik dinidir. Müslümanlar arasında ayırım yapmaz. Allah nezdinde kimin daha makbul Müslüman olduğu sanığın takdirinde değildir.
Sanık bir kesimi diğeri aleyhine kışkırtmaktadır.
Anayasanın 24. maddesi din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almakla beraber, 14. maddeye atıfta bulunarak bu özgürlüğün dil, ırk, mezhep ayırımı yaratmak amacıyla kullanılamayacağını, din ve din duygularının istismar edilemeyeceğini öngörmektedir.”
* * *
“Her rejim gibi demokratik rejimlerin de kendini savunma hakkı vardır.
Özgürlüklerin, özgürlükleri yok etme amacıyla kullanılmasını yasaklayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir ve 17. maddesinde bu hüküm vardır.
Anayasamız laik Cumhuriyeti demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olarak kabul etmiştir.
Demokratik hak ve özgürlükler demokrasiyi yok etmek için kullanılamaz.
Sanık savaş çağrısı yapmaktadır…
Sonuç ve karar:
Ceza uygulaması yerinde görülmüş, hükmün onanmasına karar verilmiştir.”
* * *
Gerek mahkemenin, gerekse Yargıtay’ın kararı açık ve net. Sanık Recep Tayyip Erdoğan o konuşmasında şiir okuduğu için değil, halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmekten mahkûm edilmiştir.
İşte size belgeyi sundum.
Recep’e bundan sonra düşen, “Bir şiir okudum, mahkûm oldum” palavrasını bırakmaktır.
Bazılarını bu sözleriyle kandırabilir ama belgeler ortada. Arşiv unutmuyor!
Evet, şiir okumuştur da, işin biraz ayrıntısına girince olayın ne olduğu yargı belgeleriyle ortaya çıkmaktadır.
Kendisini bu gibi sözlerle acındırmaktan artık vazgeçsin, biraz ayıp oluyor.
Müjdat Gezen Ankara’da
Müjdat Gezen Tiyatrosu çok ilginç bir oyun sergiliyor.
“Olmasaydı!”
48 kişilik kadronun yer aldığı oyunun ilk bölümü sadece dört dakika sürüyor.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 günü arkadaşlarıyla Samsun’a çıkmadan önce İngilizler tarafından şehit ediliyor.
Bu kısa bölümden sonra izleyenlere soruluyor:
“Devam edelim mi?”
Salondan doğal olarak “Eveeet” sesleri yükseliyor ve akış devam ediyor.
Mustafa Kemal Paşa olmasaydı neler olurdu, başımıza neler gelirdi?
Müjdat Gezen Tiyatrosu 10 Aralık Salı, sadece bir gece için Ankara’da olacak.
Yenimahalle Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki oyun saat 20.30’da başlayacak.
Bizler orada olacağız, bu ilginç tiyatro eserini izlemek için siz de gelin
Geçmişte verilen yargı kararlarını dün Pınarhisar’da yine gündeme getirdi, hapis yattığı günleri anımsatıp “Burası benim yolculuğumda önemli bir yere sahip. Ben Ak Parti’yi kurma çalışmalarını burada başlattım” falan gibi laflar etti.
Nereye gitse kendisine bir bahane yaratmayı iyi biliyor!
O yargı kararlarını kamuoyuna hep “Bir şiir okudum, hapis yattım” diyerek yutturmaya çalışıyor.
Tamamen yalan.
Şiir okuduğu için değil, başka ve çok önemli gerekçelerle hapis cezası almıştı. Okuduğu şiir, mahkum olmasına neden olan sözlerin sadece bir bölümü idi.
Aşağıdaki Yargıtay kararında her şeyi göreceksiniz.
(Yargıtay 8. Ceza Dairesi Esas No 1998/ 10296. Karar No 1998/ 11672.)
Evet, Pınarhisar Cezaevi’nde krallar gibi ağırlandı. Kendisine her gün dışarıdan yemek geldi. Tepsilerle balık, baklava, kebap…
Odasında iki arkadaşıyla birlikte kaldı.
İstediği zaman bahçeye çıkıyor, içeride veya bahçede ziyaretçileriyle görüşüyordu. Yemek ve ziyaretçiler dahil üzerinde hiçbir kısıtlama yoktu.
Adeta tatile çıkmıştı.
Böyle hapisliğe can kurban!
* * *
Şimdi seçim öncesi ya, Türkiye’yi dolanıp oy istiyor… Ve her yerde güya “Toplu açılış (!)” yapıyor.
Yıllar önce hizmete giren ne varsa hepsini, sanki yeni yapılmış gibi açıyor. Elinde makasla kurdele kesiyor, nutuk atıyor.
Trakya bunlara oy vermeyen bir bölgemiz…
Trakya aydınlık, laik Cumhuriyet’in kalesi. İnsanların çoğu Rumeli göçmeni. Ata yurtları olan Balkanlar işgal edilince anavatana gelmişler, vatanı kurtaranlara saygı duyan kitleler.
Trakya bunlara oy verir mi? Bugüne kadar vermemiş, bundan sonra da vereceğini sanmam.
Şimdi Yargıtay kararını özetliyorum. Lütfen dikkatle okuyunuz:
* * *
“Halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmekten sanık Recep Tayyip Erdoğan’ın yapılan yargılaması sonucunda 10 ay hapis ve 716.666 lira ağır para cezasıyla
hükümlülüğüne dair Diyarbakır 3. No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nden verilen hüküm incelenip gereği düşünüldü.
İrticai faaliyetlerin odağı haline geldiği gerekçesiyle hakkında Anayasa Mahkemesi’nde dava açılan ve sonradan kapatılan bir siyasi partinin lider kadrosundan olan sanık, Siirt İl Başkanlığı’nca düzenlenen açık hava toplantısına katılmış ve konuşmasına ‘Minareler süngü/ Kubbeler miğfer/ camiler kışlamız/ Müminler asker’ şiirini okuyarak başlamıştır.
Hiçbir şeyin kendilerini sindiremeyeceğini, gökler yerler açılıp üzerlerine tufanlar yağsa, yanardağlar saçılsa bile kendilerinin susturulamayacağını, yanardağ olup, yıldırım olup ezanları susturanların karşısında patlayacaklarını, referansının İslam olduğunu, bu ülkede inançlara saygı duyulmadığını, yoruma değil yorumcuya bakılması gerektiğini, kula kulluk
edilmeyeceğini ve Hakk’a kulluk edenlerden oldukları tablosunu çizmiştir.
Konuşması hemen şiir sonrasında başlayan tekbirsesleri arasında sürüp gitmiştir.
Sanık konuşmasına büyük Türk milliyetçisi Ziya Gökalp’in eserinden alınan Romanos Diojen ile Alpaslan arasındaki yaklaşık bin yıl geride kalmış ve o çağın gereklerine göre yazılmış atışmayı yansıtmaktadır.
Sanık şiirin ilk kıtasını gizleyip soyutlayarak, ikinci kıtayı okumakla başlamıştır.
Bu şiir örneğin 1071 Malazgirt Savaşı yıldönümünde bir öğrenci tarafından okunsa, ancak tamamının okunması kaydıyla olağan kabul edilebilir.”
* * *
“Sanık, anti laik odaklaşması nedeniyle sonradan kapatılan bir partinin önde gelen
isimlerindendir. Siirt’te eşi nedeniyle hemşehrilik beratı almıştır.
Yığınları etkileme özelliğinde mevki sahibi bir kişidir.
Sanığın ‘Kula Kulluk edenler’ sözleriyle, Atatürkçü laik kesimi, Hakka kulluk edenler sözleriyle İslam ve şeriatla bütünleşen Müslümanları amaçladığı anlaşılmaktadır.
İslam barış ve kardeşlik dinidir. Müslümanlar arasında ayırım yapmaz. Allah nezdinde kimin daha makbul Müslüman olduğu sanığın takdirinde değildir.
Sanık bir kesimi diğeri aleyhine kışkırtmaktadır.
Anayasanın 24. maddesi din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına almakla beraber, 14. maddeye atıfta bulunarak bu özgürlüğün dil, ırk, mezhep ayırımı yaratmak amacıyla kullanılamayacağını, din ve din duygularının istismar edilemeyeceğini öngörmektedir.”
* * *
“Her rejim gibi demokratik rejimlerin de kendini savunma hakkı vardır.
Özgürlüklerin, özgürlükleri yok etme amacıyla kullanılmasını yasaklayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir ve 17. maddesinde bu hüküm vardır.
Anayasamız laik Cumhuriyeti demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olarak kabul etmiştir.
Demokratik hak ve özgürlükler demokrasiyi yok etmek için kullanılamaz.
Sanık savaş çağrısı yapmaktadır…
Sonuç ve karar:
Ceza uygulaması yerinde görülmüş, hükmün onanmasına karar verilmiştir.”
* * *
Gerek mahkemenin, gerekse Yargıtay’ın kararı açık ve net. Sanık Recep Tayyip Erdoğan o konuşmasında şiir okuduğu için değil, halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmekten mahkûm edilmiştir.
İşte size belgeyi sundum.
Recep’e bundan sonra düşen, “Bir şiir okudum, mahkûm oldum” palavrasını bırakmaktır.
Bazılarını bu sözleriyle kandırabilir ama belgeler ortada. Arşiv unutmuyor!
Evet, şiir okumuştur da, işin biraz ayrıntısına girince olayın ne olduğu yargı belgeleriyle ortaya çıkmaktadır.
Kendisini bu gibi sözlerle acındırmaktan artık vazgeçsin, biraz ayıp oluyor.
Müjdat Gezen Ankara’da
Müjdat Gezen Tiyatrosu çok ilginç bir oyun sergiliyor.
“Olmasaydı!”
48 kişilik kadronun yer aldığı oyunun ilk bölümü sadece dört dakika sürüyor.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 günü arkadaşlarıyla Samsun’a çıkmadan önce İngilizler tarafından şehit ediliyor.
Bu kısa bölümden sonra izleyenlere soruluyor:
“Devam edelim mi?”
Salondan doğal olarak “Eveeet” sesleri yükseliyor ve akış devam ediyor.
Mustafa Kemal Paşa olmasaydı neler olurdu, başımıza neler gelirdi?
Müjdat Gezen Tiyatrosu 10 Aralık Salı, sadece bir gece için Ankara’da olacak.
Yenimahalle Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki oyun saat 20.30’da başlayacak.
Bizler orada olacağız, bu ilginç tiyatro eserini izlemek için siz de gelin
Bu xəbər oxucular tərəfindən 883 dəfə izlənilmişdir!
Yahoo | |||||||
Del.icio.us | Digg | StumbleUpon | FriendFeed |