Şrift:
Yangına benzinle giden adayımız
24.05.2014 [09:38] - Gündəm, Türk dünyası-Turan, DAVAMın yazıları
Sevgili okuyucularım, “Cumhurbaşkanı adayımız” bugün Almanya gezisinde nutuk atıp bu kez gurbetçi vatandaşlarımızı kışkırtıp birbirine düşürmeye yeltenecek.
Alman Hükümeti kendisini istemediğini kibarca bildirdi, “Olay çıkarmayacağını umarız” dedi.
Alman medyası eleştirdi, hakaretler yağdırdı, kendisini istenmeyen adam ilan etti.
Ama gidecek!.. Türkiye’dekiler yetmezmiş gibi Almanya’da miting düzenleyip yine bağırıp çağıracak, sağa sola posta koyacak, kendisinden olmayanlara hakaretler yağdıracak…

Çünkü önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde yurt dışında yaşayan vatandaşlar da oy kullanacak… Şimdi onları kafakola alma zamanıdır!
Dünkü konuşmasında diyor ki “Mitingimizde Diyanet’in desteği ile Almanya’da hatim indirteceğiz!”
Yine din sömürüsü, din ticareti yapıyor da, imam hatip mezunu olmasına karşın dinimizin bazı kurallarından haberi yok! Ya da bilmeyenlere yutturmaya çalışıyor.
Hatim öyle beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle siyasi parti mitinglerinde indirilmez. Hatim, Kuran-ı Kerim’in baştan sona okunmasıdır ki, biraz zaman alır.
O halde neyin hatmini indirtecektir, iktidarının arka bahçesi olan Diyanet bu konuda kendisine nasıl destek verecektir, bilen yok!
Almanya mitingi öncesinde ve sonrasında gurbetçi vatandaşlarımız arasında en küçük bir olay bile çıktığında, aralarına nifak sokulduğunda sorumlusu bu şahıs olacaktır.
* * * *
Evet, bu şahıs “Cumhurbaşkanı adayımız!” fevkalade düzgün, yetenekli, insanlara saygılı, eleştirilere hoşgörüyle yaklaşan biri!
Dün partisinin il başkanları toplantısında konuşurken, kendisini eleştirenler için söylediği şu sözlerin düzeyine bakar mısınız:
- Onlar Soma’nın haritadaki yerini bile bilmezler…
- Deniz gören yalılarında otururlar… (Demek ki deniz görmeyen yalılar da varmış!)
- Ellerindeki akıllı telefonlarla ahkam keser, yalan söylerler…
- Bir yoksul ailenin sofrasına diz çöküp oturamazlar… (Kendisi oğluna evdeki paraları boşalt derken, tam da yoksul bir ailenin sofrasında idi!)
- Bir fakirin evine ayakkabılarını çıkarıp giremezler… Kendi evlerine öyle giriyorlar…
- (Soma için) Birileri ölünce ellerini ovuşturan zihniyet bizi anlayamaz…
- Bunlar varsın demlensinler…
- 77 milyonun bu gazetecilerin suratına tükürmesi gerekir…
- Berkin Elvan ölmüştür, geçmiştir…
- Polis nasıl sabrediyor anlamıyorum…
Evet, adamın düzeyi ne yazık ki bu kadar… Çünkü onun görevi toplumu birbirine düşürmek, kin ve nefret aşılamak.
* * * *
Kendisi bu vıcık vıcık sözleri hiç utanmadan ve hiç sıkılmadan söylerken, İstanbul Okmeydanı olaylarında ölü sayısı iki olmuştu.
Aslında dünkü sözleriyle polisimizi halka karşı kışkırttığının belki farkında bile değildi…
Yandaşlar-yalakalar korosu şimdi diyecektir ki, bizim değerli başbakanımız hiç farkında olmadan konuşur mu, ağzından çıkanı kulağı duymaz mı!..
Ama hep söylüyorum sayın yandaş-yalaka kardeşlerim, bu şahsın ruhsal sağlığı bozuk. Bunları ruh ve sinir hastalıkları uzmanı hekimlerden duyduğum için sizlere de iletiyorum.
Kendisinin zor durumda olduğunu dünya alem biliyor.
* * * *
Şimdi başka bir “Düzey” olayına bakalım ve bir kez daha ibret alalım!
Hani Tayyip’in şu meşhuuur Ulaştırma Bakanı Binali vardı ya!..
Hani onu İzmir’de Büyükşehir Belediyesi için aday göstermişti ya!..
Sonracığıma Binali, İzmir’den nasihat alıp Ankara’ya kös kös geri dönmüştü ya!..
Onun bir de kardeşi varmış. Adı İlhami Yıldırım. AKP’nin bir başka arka bahçesi olan Kızılay’ın İstanbul Şubesi Başkanı imiş.
Adamın dün attığı tweetlere bakınız:
“Biz bu ülkeyi molotofla, havai fişekle, taş ve sopayla değil, Nene Hatunlarla, yırtık ayakkabıyla savaşarak kurduk. Size mi vereceğiz.”
Ülkeyi onlar kurtarmış!
İkincisi:
“Eğer arpanız fazla geldiyse o arpayı önünüzden almayı da biliriz. Arpa taşıyanları da biliriz.”
Helal olsun!
Üçüncü tweet daha da muhteşem:
“Ya bu ülkede eşek gibi sessizce yaşayacaksınız, ya da defolup gideceksiniz. Sizlere her kim destek oluyor, yüz veriyorsa o da şerefsizdir.”
Ne demeli bilmem ki!
Yardımlar kime gidecek?
Sevgili okuyucularım, Soma faciası sonrasında çeşitli kişi ve kuruluşlar yardım toplamaya girişti. Örneğin yandaş Milliyet gazetesi bir kampanya başlattı ve ilk bağışı patronu Erdoğan Demirören’in yaptığını duyurdu.
Hem de birinci sayfada sürmanşetten.
Böylesine bir patron reklamcılığına Türkiye’de ilk kez tanık olduk. Fakat gelin görün ki kampanya ilgi görmedi. Keşke görmüş olsaydı.
Şimdi bu yardımlarla ilgili olarak kamuoyunun kafasında çeşitli sorular ve kuşkular var:
- Toplanan paralar hangi ailelere hangi ölçülerde dağıtılacak?
- İşverenin acılı ailelere ödeyeceği tazminat var mıdır? Varsa, bu paradan mı düşülecek?
- Devletin ödeyeceği tazminat var mıdır, varsa ne zaman ödenecektir?
- Toplanan yardımlar sadece Soma’ya mı, yoksa bundan önce başka madenlerde can verenlerin ailelerine de ödenecek midir?
Bakın, bu soruların yanıtını hiç kimse bilmiyor. Birileri paraları topluyor, sonrası belli değil.
Bu arada akla başka sorular da geliyor:
- Yakın geçmişte evlerinde ayakkabı kutularında servet bulunanlar, para sayma makinelerinin sahibi olanlar, Reza’nın gönderdiği avantaları hizmetçileri eliyle teslim alanlar, “Ne yaptıysam başbakanın talimatıyla yaptım” diyenler, bilumum hırsızlar, rüşvetçiler ve namussuzlar, acaba bu kampanyalara katılacak mıdır?
- Katıldıkları takdirde, onların katkısı haram mı olacaktır, helal mi kabul edilecektir?
- Türkiye’ye 25 milyar dolar para kazandıran, dış ticaret açığının yüzde 15’ini tek başına kapattığını söyleyen İranlı Reza, Tayyip abisinin hatırına kampanyalara bir çıkma yapacak mıdır? (Belki de yapmıştır!)
Tayyip bugün Almanya’da nutuk atarken belki bu konulara da değinir, açıklık getirir!
Evet evet, mutlaka değinir!
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1128 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed