09.08.2014 [18:44] - Gündəm, Türk dünyası-Turan, DAVAMın yazıları
Sevgili okuyucularım, çok ilginç bir ülkede yaşıyoruz. Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Ortada bir anayasa var, kimsenin taktığı yok. Hele Tayyip iktidarının taktığı hiç yok! Örneğin “Yargı bağımsızdır… İdare yargı kararlarını uygulamak zorundadır” hükmü var ama uygulayan yok!
Yasalar var, kevgire döndürülmüş. Meclis’teki AKP’li kelle çoğunluğu tarafından eller kalkıyor, beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle yeni yasalar çıkarılıyor.
Demokrasinin üç ana unsuru olan yasama-yürütme ve yargı bir tek şahsın, bir tek diktatörün emrinde ve hizmetinde.
MİT, polis ve devletin bütün kurumlarını ele geçirmiş durumda.
İş hayatını o belirliyor, kim kime ne kadar bağış verecek, ihaleler kime gidecek, bu avanta paralar hangi vakıflara hortumlanacak, din sömürüsü nasıl yapılacak, hepsini aynı şahıs belirliyor.
Devlet, demokrasi, adalet ve tarafsızlık yok, sadece o var.
* * * *
Toplumun büyük kesimlerinden nefret ediyor. Sevgisiz, hoşgörüden yoksun bir tip.
Yaptığı ve yaptırdığı işler, verdiği emirler, göz yumduğu davranışlar akılları durduruyor.
Bir sürü gerçekler ortaya çıktı, belgelendi. Şimdi o gerçekleri ortaya çıkaran savcıların, hakimlerin ve polislerin peşinde.
Oysa onları geçmişte, hele de Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında ne güzel, dibine kadar kullanmıştı!
Oklar kendisine yönelince kafası dağıldı, bu kez polisleri telefon dinlemekle falan suçlayıp içeri attırdı!
Ama artık korkmaya başladı.
Bu saltanatın, hukuksuzluğun, anayasa ve yasa tanımazlığın bir sınırı olduğunu, günün birinde birilerinin kendisine de “Hop dedik” diyeceğini anladı…
Ve kararını verdi:
Mümkünse Çankaya’ya zıplayacak, inanılmaz bir dokunulmazlık zırhına bürünecek.
Cumhurbaşkanlığı ile kıyaslandığında başbakanlık tehlikeli kalıyordu. Çözümü Çankaya’da buldu.
O yüzden bu kadar bastırıyor, çaba harcıyor.
* * * *
Şimdi anayasayı açıp 105. maddenin son paragrafını okuyalım:
“Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.”
Bunun anlamı ölme eşeğim ölme demektir!
Cumhurbaşkanının işleyeceği “Vatana ihanet (!)” suçu nedir?
Askeri belgeleri yabancı devletlere satmak?
Vatanı böldürmek?
Terör örgütleriyle işbirliği yapmak?..
Nedir vatana ihanet?
Böyle bir suçun yasalarımızda tanımı yok. Açın Türk Ceza Yasası’nı, bulamazsınız. Anayasaya bakın, yoktur.
O halde vatana ihanet suçu oluştuğuna kim, nasıl karar verecek!
* * * *
Şimdi bir düşünelim:
Herhangi bir şahıs cumhurbaşkanı seçildi ve kendisini yine dev aynasında görmeye başladı.
Varsayalım aile boyu soygun, vurgun, avanta kapma peşine düştü.
Devletin ve milletin parasını kendi çıkarları için kullandı, yandaşlara hortumladı.
Din ticaretine iyice soyundu.
Mezhepçilik yaptı.
Toplumun içine nifak tohumları ekti.
İnsanlara hakaretler yağdırdı, makamını kullanarak onları aşağıladı.
Eeeee?..
Ama bunlar vatana ihanet sayılmaz ki abicim, yap yapabildiğini!
* * * *
Yarın seçim var. Adaylardan biri cumhurbaşkanı seçilecek. Hangisi seçilecek olursa olsun, bu aşamadan sonra muhalefet partilerine çok önemli bir görev düşüyor:
Bütün güçleriyle bastırıp, dokunulmazlık konusunda cumhurbaşkanının durumunu başbakan ve milletvekilleri ile aynı konuma getirmek.
Bunlar elbette ki anayasa ve yasalarda değişiklik yapmayı gerektirir.
Tahmin ediyorum, Tayyip bile buna razı olur!
Seçimden sonra muhalefet partileriyle birlikte bütün sivil toplum kuruluşlarının da bu öneri üzerinde duracağını ümit ediyorum.
Bir düşünün, herhangi biri Çankaya’ya seçilecek, hemen ardından yolsuzluk yapacak, mezhepçilik yapacak, ona buna hakaretler yağdıracak, “Vatana ihanet sayılmaz” diye bütün suçlarından arınacak ve hakkında hiçbir soruşturma açılmayacak!
Benim gözümde Mustafa Kemal Atatürk’ün makamı olan cumhurbaşkanlığı, hiçbir şahsın siyasal, kişisel ve ailesel kaprislerine terk edilemez, onun aile bireyleri ile yandaşlarına sunulacak çıkarların oyuncağı yapılamaz.
İşi gücü hakaret etmek
Sevgili okuyucularım, adı Tayyip olan şahıs kendisini dev aynasında görüyor ve bu nedenle önüne gelen herkese hakaretler yağdırıyor.
Sinirleri bozuk.
Hastalığının ne olduğunu bilemiyorum çünkü doktor değilim.
Ama onun sinirlerinin bozukluğu toplumu geriyor ve bu kez milyonlarca insanımızın asabı bozuluyor.
Amberin Zaman isimli bayan bir gazeteci meslekdaşımız var. Geçenlerde bir yazı yazmış veya ekranda bir şeyler söylemiş. Yazdığını okumadım, programı izlemedim.
Tayyip Malatya mitinginde bağırıyor:
“Edepsiz kadın… Haddini bil haddini… Haddini bil edepsiz kadın…”
Demek ki Tayyip’in hoşuna gitmeyen bir şey söylemiş veya yazmış.
Yazar mı yazar!
Herkes satılık değil.
Herkes sana yalakalık yapacak değil.
Sen hangi hakla bir gazeteciye böyle seslenirsin, onu böylesine tehdit edersin?
Dikkat ediniz, bu sözleriyle gazeteciyi aynı zamanda kendi yandaşlarına hedef gösteriyor.
Amberin Zaman’ın başına bir iş geldiği takdirde sorumlusu Tayyip olacaktır.
Burada açıkça söylüyorum.
Bizlerin de başına bir iş gelirse, sorumlusu ülkemizi kızıştıran ve karıştıran aynı şahıstır.
* * * *
Seçim öncesinde bu son yazım. Yarın gidip oy kullanacağız.
Bir kez daha anımsatmak isterim, “Ekmel benim içime sinmedi, ona ısınamadım” gibi gerekçelerle sandık başına gitmeyen, ya da boş oy kullanan herkes Tayyip’e oy vermiş olacaktır.
Onun istediği de zaten budur.
Sonuç şöyle olur, böyle olur…
Ama biz yurttaşlık görevimizi yerine getirmiş oluruz, mücadelemizi sürdürürüz.
Ortada bir anayasa var, kimsenin taktığı yok. Hele Tayyip iktidarının taktığı hiç yok! Örneğin “Yargı bağımsızdır… İdare yargı kararlarını uygulamak zorundadır” hükmü var ama uygulayan yok!
Yasalar var, kevgire döndürülmüş. Meclis’teki AKP’li kelle çoğunluğu tarafından eller kalkıyor, beş dakkada Beşiktaş yöntemiyle yeni yasalar çıkarılıyor.
Demokrasinin üç ana unsuru olan yasama-yürütme ve yargı bir tek şahsın, bir tek diktatörün emrinde ve hizmetinde.
MİT, polis ve devletin bütün kurumlarını ele geçirmiş durumda.
İş hayatını o belirliyor, kim kime ne kadar bağış verecek, ihaleler kime gidecek, bu avanta paralar hangi vakıflara hortumlanacak, din sömürüsü nasıl yapılacak, hepsini aynı şahıs belirliyor.
Devlet, demokrasi, adalet ve tarafsızlık yok, sadece o var.
* * * *
Toplumun büyük kesimlerinden nefret ediyor. Sevgisiz, hoşgörüden yoksun bir tip.
Yaptığı ve yaptırdığı işler, verdiği emirler, göz yumduğu davranışlar akılları durduruyor.
Bir sürü gerçekler ortaya çıktı, belgelendi. Şimdi o gerçekleri ortaya çıkaran savcıların, hakimlerin ve polislerin peşinde.
Oysa onları geçmişte, hele de Ergenekon ve Balyoz operasyonlarında ne güzel, dibine kadar kullanmıştı!
Oklar kendisine yönelince kafası dağıldı, bu kez polisleri telefon dinlemekle falan suçlayıp içeri attırdı!
Ama artık korkmaya başladı.
Bu saltanatın, hukuksuzluğun, anayasa ve yasa tanımazlığın bir sınırı olduğunu, günün birinde birilerinin kendisine de “Hop dedik” diyeceğini anladı…
Ve kararını verdi:
Mümkünse Çankaya’ya zıplayacak, inanılmaz bir dokunulmazlık zırhına bürünecek.
Cumhurbaşkanlığı ile kıyaslandığında başbakanlık tehlikeli kalıyordu. Çözümü Çankaya’da buldu.
O yüzden bu kadar bastırıyor, çaba harcıyor.
* * * *
Şimdi anayasayı açıp 105. maddenin son paragrafını okuyalım:
“Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.”
Bunun anlamı ölme eşeğim ölme demektir!
Cumhurbaşkanının işleyeceği “Vatana ihanet (!)” suçu nedir?
Askeri belgeleri yabancı devletlere satmak?
Vatanı böldürmek?
Terör örgütleriyle işbirliği yapmak?..
Nedir vatana ihanet?
Böyle bir suçun yasalarımızda tanımı yok. Açın Türk Ceza Yasası’nı, bulamazsınız. Anayasaya bakın, yoktur.
O halde vatana ihanet suçu oluştuğuna kim, nasıl karar verecek!
* * * *
Şimdi bir düşünelim:
Herhangi bir şahıs cumhurbaşkanı seçildi ve kendisini yine dev aynasında görmeye başladı.
Varsayalım aile boyu soygun, vurgun, avanta kapma peşine düştü.
Devletin ve milletin parasını kendi çıkarları için kullandı, yandaşlara hortumladı.
Din ticaretine iyice soyundu.
Mezhepçilik yaptı.
Toplumun içine nifak tohumları ekti.
İnsanlara hakaretler yağdırdı, makamını kullanarak onları aşağıladı.
Eeeee?..
Ama bunlar vatana ihanet sayılmaz ki abicim, yap yapabildiğini!
* * * *
Yarın seçim var. Adaylardan biri cumhurbaşkanı seçilecek. Hangisi seçilecek olursa olsun, bu aşamadan sonra muhalefet partilerine çok önemli bir görev düşüyor:
Bütün güçleriyle bastırıp, dokunulmazlık konusunda cumhurbaşkanının durumunu başbakan ve milletvekilleri ile aynı konuma getirmek.
Bunlar elbette ki anayasa ve yasalarda değişiklik yapmayı gerektirir.
Tahmin ediyorum, Tayyip bile buna razı olur!
Seçimden sonra muhalefet partileriyle birlikte bütün sivil toplum kuruluşlarının da bu öneri üzerinde duracağını ümit ediyorum.
Bir düşünün, herhangi biri Çankaya’ya seçilecek, hemen ardından yolsuzluk yapacak, mezhepçilik yapacak, ona buna hakaretler yağdıracak, “Vatana ihanet sayılmaz” diye bütün suçlarından arınacak ve hakkında hiçbir soruşturma açılmayacak!
Benim gözümde Mustafa Kemal Atatürk’ün makamı olan cumhurbaşkanlığı, hiçbir şahsın siyasal, kişisel ve ailesel kaprislerine terk edilemez, onun aile bireyleri ile yandaşlarına sunulacak çıkarların oyuncağı yapılamaz.
İşi gücü hakaret etmek
Sevgili okuyucularım, adı Tayyip olan şahıs kendisini dev aynasında görüyor ve bu nedenle önüne gelen herkese hakaretler yağdırıyor.
Sinirleri bozuk.
Hastalığının ne olduğunu bilemiyorum çünkü doktor değilim.
Ama onun sinirlerinin bozukluğu toplumu geriyor ve bu kez milyonlarca insanımızın asabı bozuluyor.
Amberin Zaman isimli bayan bir gazeteci meslekdaşımız var. Geçenlerde bir yazı yazmış veya ekranda bir şeyler söylemiş. Yazdığını okumadım, programı izlemedim.
Tayyip Malatya mitinginde bağırıyor:
“Edepsiz kadın… Haddini bil haddini… Haddini bil edepsiz kadın…”
Demek ki Tayyip’in hoşuna gitmeyen bir şey söylemiş veya yazmış.
Yazar mı yazar!
Herkes satılık değil.
Herkes sana yalakalık yapacak değil.
Sen hangi hakla bir gazeteciye böyle seslenirsin, onu böylesine tehdit edersin?
Dikkat ediniz, bu sözleriyle gazeteciyi aynı zamanda kendi yandaşlarına hedef gösteriyor.
Amberin Zaman’ın başına bir iş geldiği takdirde sorumlusu Tayyip olacaktır.
Burada açıkça söylüyorum.
Bizlerin de başına bir iş gelirse, sorumlusu ülkemizi kızıştıran ve karıştıran aynı şahıstır.
* * * *
Seçim öncesinde bu son yazım. Yarın gidip oy kullanacağız.
Bir kez daha anımsatmak isterim, “Ekmel benim içime sinmedi, ona ısınamadım” gibi gerekçelerle sandık başına gitmeyen, ya da boş oy kullanan herkes Tayyip’e oy vermiş olacaktır.
Onun istediği de zaten budur.
Sonuç şöyle olur, böyle olur…
Ama biz yurttaşlık görevimizi yerine getirmiş oluruz, mücadelemizi sürdürürüz.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 937 dəfə izlənilmişdir!
Yahoo | |||||||
Del.icio.us | Digg | StumbleUpon | FriendFeed |