Şrift:
Emin Çölaşan: - Yazık oldu Abdullah’a!
22.08.2014 [11:20] - Gündəm, Türk dünyası-Turan
Sevgili okuyucularım, Tayyip’in Abdullah’ı saf dışı bırakıp çürüğe ayırmasına, emeklilik yaşamına itmesine ben gerçekten çok üzülmüş durumdayım!
Yazık oldu bizim Abdullah’a!
Oysa Çankaya’da yedi yıl boyunca ne güzel hizmetler vermişti.
Tayyip’in sözünden bir gün olsun çıkmamış, önüne gönderilen her şeyi otomatik olarak imzalamış, bunca hukuksuzluk ve rezalet karşısında sesini bir gün olsun yükseltip tavır koyması mümkün olmamıştı.
İşleri kardeş kardeş götürdüler.
Abdullah o makama çıkarken “Namusu ve şerefi” üzerine yemin etmiş, tarafsız kalacağını falan vurgulamıştı.
Hangi tarafsızlık?
Görevinin özellikle son aylarında bir miktar hidayete erdi, iyi polis rolü oynayıp kendisini şirin, aklı başında bir adam gibi göstermeye kalkıştı!
* * * *
Görev sonrası için güzel planları vardı. Tayyip Çankaya’ya zıplamadan önce partiyi ona teslim edecek, genel başkan seçtirecek ve Temmuz 2015 seçimlerinde milletvekili seçilip yeniden başbakan olacaktı!
Tayyip bu numaraları yemedi ama Abdullah’ı yedi.
Bu kez Hayrünnisa-Abdullah ikilisi Çankaya’da resepsiyon düzenleyip tavır koymaya başladı:
“Dindar Müslüman camiadan yapılan saldırılar bizi çok üzdü. 28 Şubat’ta bile bu kadarı yapılmadı. Her şeyin farkındayız. Şimdi susuyorum ama fazla susmayacağım. Asıl intifadayı (ayaklanmayı) ben başlatacağım…”
Konuşma sırası karısına gelmişti!
Bunların parti vesaire ilişkisi işte budur.
Makam olduğu sürece iyidirler, elden gittiğinde kapışırlar.
Şimdi pasta paylaşıldı, mama bitti ve kapışma zamanı geldi.
* * * *
Biliyorsunuz, bu süreçte Emine-Hayrünnisa ikilisi sürekli kavgalıydı. Birbirlerine yıllar önce küsmüşlerdi. Emine’nin bütün isteği kocasını Çankaya’da görmekti ve dileğine kavuştu.
Şimdi partileri de Tayyipçi-Abdullahçı olarak bölünecek ve ortaya daha neler neler saçılacak.
Abdullah sesini fazla çıkarmasın diye şimdi emrine bir saray gibi olan devletin Ayazağa kasrını tahsis ettiler. Çalışmalarını orada sürdürecekmiş!
Eski cumhurbaşkanlarından Kenan Evren, Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer hayatta. İlki hastanede, ötekiler mütevazı evlerinde yaşıyor.
Hiçbirinin aklına görevde iken veya ayrıldıktan sonra saraylarda yaşamak gelmemişti.
* * * *
Yarabbim, bunlardaki lüks, gösteriş ve şatafat merakını anlamak mümkün değil.
Zannedersiniz ki bunlar çok asil ve zengin aile çocukları!..
Yaşamları hep böyle saraylarda, gösterişli yerlerde geçmiş.
Maşallah, makam sahibi olunca kabak çiçeği gibi açıldılar ve devletin olanaklarıyla sonsuz bir lüks yaşamın içine yuvarlandılar… Ve bu şatafatın tadına vardıkları için artık bırakmaları söz konusu değil.
Neyse, birbirlerini iğneleme ve kazık atma döneminin henüz çok başındayız.
Bu pilav daha çoook su kaldıracak!
Panzerler eşliğinde heykel
Sevgili okuyucularım, Lice’de dikilen terörist Mahsum Korkmaz heykeli konusunda dün bir okuyucumdan gelen haber çok vahimdi. Eğer doğruysa büyük olay yaratır.
Okuyucum Güneydoğu’da görevli. Sözlerini özetliyorum:
“Emin Bey, biz bu heykel olayını tam 10 gün öncesinden biliyorduk da baştaki kokuşmuşların bilmemesi mümkün mü?
Sayın ağabeyim, heykel dikileceği alana üç TIR’a yüklenip getirildi. İlkinde heykel, ikincisinde çeşitli malzemeler ve üçüncüsünde ise heykeli kaidenin üzerine yerleştirecek olan vinç yüklüydü.”
Son cümle epeyce iddialı:
“TIR’lar ve heykel buraya iki panzerin koruması altında getirildi.”
* * * *
Görmediğim ve tanık olmadığım bir olayla ilgili olarak bunun doğru olduğunu iddia edecek durumda değilim. Ancak gelişmeler bu sözlerin doğru olduğunu gösteriyor.
Örneğin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay şöyle demişti:
“Valilik ve kaymakamlığın (Diyarbakır Valiliği ile Lice Kaymakamlığı’nın) konuyla ilgili fazla bir bilgisi yok. Jandarmanın da yok. Zaten bilgi olunca gereği yapıldı.”
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın dün yandaş gazetede çıkan sözleri vardı:
“Bu olay, sürecin olumlu sonuçlanmasını istemeyen derin yapılar (?) ile derin PKK’nın (?) işbirliği sonucudur. Bu provokasyondan medet uman ucuz siyasetin Türkiye’ye kazandıracağı hiçbir şey yoktur. Bu heykelin dikilmesine kadar geçen süreçte ihmali görülenler ve görevini yerine getirmeyen yetkililer hakkında tarafımdan soruşturma açılmış ve iki Mülkiye Başmüfettişi görevlendirilmiştir.”
* * * *
Ne biçim devletsin sen, ne aciz bir devletsin!.. Senin gözlerinin önünde terörist heykeli dikiliyor ve suçu başkalarının üzerine atıp soruşturma başlattığını söylüyorsun.
Kimi soruşturacaksın? Bu olayı ıskalayan kamu görevlileri kimdir?
Diyarbakır Valisi, Lice Kaymakamı, emniyet yetkilileri ve yöredeki komutanlar…
Kimden nasıl soracaksın bu rezilliğin hesabını!
Olayın öncesinde yöredeki görevlilere Ankara’dan emir gitmişti:
“Heykeli görmezden gelin, örgütle aramızda sorun çıkarmayın!”
Bu emir üzerine hangi görevli işin üzerine gidebilir!
Aksi takdirde iş hemen hükümetin elindeki hazır kılıfa uydurulur, cemaatçi, paralel devlet falan dümenleriyle o kişiler görevden alınır, üstelik mahkemeye verilir ve kendilerinden hesap sorulurdu.
İş medyaya yansımış olmasaydı o heykel orada kalacaktı.
Korktular ve yıktırmak zorunda kaldılar. Oysa heykel oraya hükümetin gözleri önünde taşınmış ve dikilmişti…
Ve iddiaya göre panzerler eşliğinde!
* * * *
Dün bir başka okuyucumdan gelen mesaj ise tam bir kara mizah örneği idi:
“Emin Bey yanılıyorsunuz! Lice’ye aslında Mahsum Korkmaz değil “Sayın” Abdullah Öcalan’la el ele tutuşmuş durumda Tayyip heykeli dikilecekti.
PKK-Tayyip işbirliği bu çift kişilikli heykelle gündeme getirilecekti.
Resmi izin bu heykel için alınmıştı.
Ancak örgüt son anda su koyverip Mahsum heykeli dikince hükümetimiz haklı olarak bozuldu ve heykeli yıktırmak zorunda kaldı!”
Bu xəbər oxucular tərəfindən 940 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed