25.09.2014 [00:09] - Gündəm, DAVAMın yazıları
Sevgili okurlarım,
Aşağıdaki satırları “Bunları zaten biliyoruz…” demeden lütfen sabırla ve sonuna kadar okuyun.
Çünkü yazının sonunda çarpıcı bir gerçek sizi bekliyor.
* * * *
Suriye’de yaşanan iç savaşta Türkiye’nin çetelere yardım ettiği iddiaları tartışılırken, başta Adıyaman olmak üzere Bingöl, Batman, Urfa, Diyarbakır ve Bitlis’ten 18 ile 30 yaş arasındaki gençlerin savaşmak üzere Suriye’ye götürüldüğü ortaya çıktı. Adıyaman’da şehir merkezine yerleşen El-Kaide, El Nusra, Ashar Es Şam ve Esad yanlısı gruplar, “cihat” ya da para karşılığında gençleri Kilis, Hatay ve Şanlıurfa üzerinden 15 kişilik gruplar halinde Suriye’ye götürüyor. Çete liderleri çocuklarını almaya gelen ailelerden fidye istiyor, çocuklarını öldürmekle tehdit ediyor. Fidye ödeyip oğlunu geri getirmeyi başaranlar da var. Günlerdir iz sürerek yaptığımız araştırma sonucunda çocukları Adıyaman’dan Suriye’ye giden dört aile bulduk. İlk görüşmeyi, Halep’e giden ikizler Ö.D. ile M.G.D.’nin babası M.D.’yle yapıyoruz. Şunları anlatıyor:
* * * *
“Geçen sene çocuklarım üniversite sınavına hazırlanırken geceleri ders çalışma bahanesiyle evden çıkıyorlardı. Zaman geçtikçe hareketleri değişmeye başladı. Önce sakal bıraktılar, daha sonra kız kardeşlerine kapanmalarını söylediler. Suriye’deki iç savaşı tartışırken bana, ‘Anlamadığınız şeyler var, İslamiyet’i anlamıyorsunuz. Bu, bir cihat ve herkes bu cihat uğruna savaşmalı’ diyerek kızıyorlardı. Bir gün takip ettim. Mahallede bulunan ‘Kasap Hacı’ adında birisinin evine gittiklerini gördüm. Geri geldiklerinde neden oraya gittiklerini sordum. Din hakkında sohbet etmek için ‘Redd-i Cuma’ adında 5-6 kişilik bir grupla buluştuklarını, Müslümanlarla ilgili videolar izlediklerini söylediler. Bir daha gitmemeleri için tembihledim. Çocuklar bir yandan sürekli namaz kılıp dua ederken, diğer yandan hiç camiye gitmiyorlardı. Mesela cuma namazını kılmıyorlardı, reddediyorlardı. Bu adamlar çocuklarıma şiddet içerikli videolar izletip onları kandırdılar.”
* * * *
Yüreği yanık baba devam ediyor:
“Bir gün çocuklarım evi arayıp Suriye’de olduklarını ve savaştıklarını söyledi. Cihat için gittiklerini ve peşlerine düşmememi söylediler. Emniyete başvurup durumu anlattım. Ancak emniyet çocukların reşit olduğunu belirterek karışmadı. Çocukları geri getirmek için rehberle Halep’e gidip dört gün boyunca altı tane kamp gezdim. Kamplarda Adıyamanlı, Bitlisli ve Bingöllü gençler vardı. Halep’te bir kampta ikisini de buldum. Çete liderlerine çocuklarımı almaya geldiğimi söyleyince bana, ‘Bu çocuklar burada cihat için savaşıyorlar. Sen kafir misin onları cihattan alıkoyuyorsun? Bir daha buraya gelirsen seni vurup buraya gömeriz’ dedi.”
* * * *
Gaziantep Nizipli Cemal Kılıçparlar’ın oğlu Mehmet Yılmaz’ın Suriye macerası ise iki yıl önce başlamış:
“İki yıl önce oğlum buradaki bir derneğe sık sık gitmeye başladı. Bir ara bilmediğim bir sebepten dolayı Ankara’ya gidip 20 gün kaldı. Daha sonra Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine katılmak için Gaziantep’e gitti. Bir daha kendisinden haber alamayınca, emniyete başvurdum. Emniyet bana oğlumun gittiği derneğin El-Kaide ile bağlantılı olduğunu söyledi. Ben de kendilerine neden bu konuda beni uyarmadıklarını sorduğumda bana, ‘Antep bölgesinden 170 kişinin Suriye’ye gittiğini tespit ettik. Ancak bu çocuklar kendi isteğiyle gittiği için hiçbir şey yapamayız. Bu tarz şeylerden aileleri uzak tutmaya çalışıyoruz’ dediler. Bunu duyunca kendimi damdan düşmüş gibi hissettim. Nasıl olur da oğlum El-Kaide bağlantılı bir derneğe gider de emniyet bana haber vermez?”
Cemal Kılıçparlar, El-Kaide’ye katıldıktan sonra oğlunun birçok kez Türkiye’ye giriş çıkış yaptığını, ancak oğlunun tutuklanması için emniyetin bir girişimde bulunmadığını öğrenmiş:
“Bir gün oğlum arayıp Suriye’de olduğunu söyledi. Halep kentindeymiş. Geri gelmesini istediğimde, ‘Artık çok geç. Ben buraya kendi isteğimle geldim. Bir daha geri dönmeyeceğim’ dedi. Ben de savcılığa başvuruda bulundum. Savcılık bana oğlumun üç kez Türkiye’ye giriş çıkış yaptığını ve bir kez de kolundan yaralandığını söyledi. Türkiye’ye giriş çıkış yapan oğlumu neden tutuklayamadıklarını sorduğumda bana bir cevap vermediler. Sesimizi duyurmak için annesiyle Ankara Güven Park’ta açlık grevi yaptık. Ama biz grevin 38. saatinde emniyet tarafından gözaltına alınarak Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldük. İfademiz alındıktan sonra serbest bırakıldık. Şu anda perişan haldeyiz. Sesimizi duyurmaya çalıştık ama kimse duymadı. Benim oğlum uçuruma gitti. Açıkçası ben artık oğlumdan umudumu kestim ancak başka çocukların kandırılıp Suriye’ye götürülmemesi için yetkililerin bir an önce üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi lazım.”
* * * *
Sevgili okurlarım,
Bazı kısaltmalarla alıntıladığım bu tüyler ürperten röportajlar, başarılı meslektaşımız İdris Emen tarafından tam bir yıl önce yapılıp, Radikal’de yayınlandı.
Gördüğünüz gibi Türkiye’nin, El Kaide ile, uzantısı olan IŞİD ve El Nusra terör örgütlerine yardım ve yataklık etmesi, yeni değil. Terör çetelerinin ülkemizden militan devşirmesinin öyküsü yaklaşık üç yıl öncesine dayanıyor.
Çeteler, Güneydoğu’daki kentlerimizin göbeğindeki “terörist devşirme merkezlerini” buna “dur” demesi gereken polis ve savcıların bilgisi dahilinde açıyor.
Militanlar bir bakıma onların onayıyla sınırı geçiyor, yaralandıklarında yurda gelip tedavilerini yaptırıyor.
Ve devlet bu trafiğe asla mani olmadığı gibi, göz yumarak bir bakıma teşvik ediyor.
Sonra da New-York Times, Ankara’dan IŞİD’e terörist devşirildiğini yazınca muktedir ağzına geleni söylüyor.
Kestirmeden yazalım:
Aslında aynaya bakıp, oraya veryansın etmesi gerekiyor.
Aşağıdaki satırları “Bunları zaten biliyoruz…” demeden lütfen sabırla ve sonuna kadar okuyun.
Çünkü yazının sonunda çarpıcı bir gerçek sizi bekliyor.
* * * *
Suriye’de yaşanan iç savaşta Türkiye’nin çetelere yardım ettiği iddiaları tartışılırken, başta Adıyaman olmak üzere Bingöl, Batman, Urfa, Diyarbakır ve Bitlis’ten 18 ile 30 yaş arasındaki gençlerin savaşmak üzere Suriye’ye götürüldüğü ortaya çıktı. Adıyaman’da şehir merkezine yerleşen El-Kaide, El Nusra, Ashar Es Şam ve Esad yanlısı gruplar, “cihat” ya da para karşılığında gençleri Kilis, Hatay ve Şanlıurfa üzerinden 15 kişilik gruplar halinde Suriye’ye götürüyor. Çete liderleri çocuklarını almaya gelen ailelerden fidye istiyor, çocuklarını öldürmekle tehdit ediyor. Fidye ödeyip oğlunu geri getirmeyi başaranlar da var. Günlerdir iz sürerek yaptığımız araştırma sonucunda çocukları Adıyaman’dan Suriye’ye giden dört aile bulduk. İlk görüşmeyi, Halep’e giden ikizler Ö.D. ile M.G.D.’nin babası M.D.’yle yapıyoruz. Şunları anlatıyor:
* * * *
“Geçen sene çocuklarım üniversite sınavına hazırlanırken geceleri ders çalışma bahanesiyle evden çıkıyorlardı. Zaman geçtikçe hareketleri değişmeye başladı. Önce sakal bıraktılar, daha sonra kız kardeşlerine kapanmalarını söylediler. Suriye’deki iç savaşı tartışırken bana, ‘Anlamadığınız şeyler var, İslamiyet’i anlamıyorsunuz. Bu, bir cihat ve herkes bu cihat uğruna savaşmalı’ diyerek kızıyorlardı. Bir gün takip ettim. Mahallede bulunan ‘Kasap Hacı’ adında birisinin evine gittiklerini gördüm. Geri geldiklerinde neden oraya gittiklerini sordum. Din hakkında sohbet etmek için ‘Redd-i Cuma’ adında 5-6 kişilik bir grupla buluştuklarını, Müslümanlarla ilgili videolar izlediklerini söylediler. Bir daha gitmemeleri için tembihledim. Çocuklar bir yandan sürekli namaz kılıp dua ederken, diğer yandan hiç camiye gitmiyorlardı. Mesela cuma namazını kılmıyorlardı, reddediyorlardı. Bu adamlar çocuklarıma şiddet içerikli videolar izletip onları kandırdılar.”
* * * *
Yüreği yanık baba devam ediyor:
“Bir gün çocuklarım evi arayıp Suriye’de olduklarını ve savaştıklarını söyledi. Cihat için gittiklerini ve peşlerine düşmememi söylediler. Emniyete başvurup durumu anlattım. Ancak emniyet çocukların reşit olduğunu belirterek karışmadı. Çocukları geri getirmek için rehberle Halep’e gidip dört gün boyunca altı tane kamp gezdim. Kamplarda Adıyamanlı, Bitlisli ve Bingöllü gençler vardı. Halep’te bir kampta ikisini de buldum. Çete liderlerine çocuklarımı almaya geldiğimi söyleyince bana, ‘Bu çocuklar burada cihat için savaşıyorlar. Sen kafir misin onları cihattan alıkoyuyorsun? Bir daha buraya gelirsen seni vurup buraya gömeriz’ dedi.”
* * * *
Gaziantep Nizipli Cemal Kılıçparlar’ın oğlu Mehmet Yılmaz’ın Suriye macerası ise iki yıl önce başlamış:
“İki yıl önce oğlum buradaki bir derneğe sık sık gitmeye başladı. Bir ara bilmediğim bir sebepten dolayı Ankara’ya gidip 20 gün kaldı. Daha sonra Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine katılmak için Gaziantep’e gitti. Bir daha kendisinden haber alamayınca, emniyete başvurdum. Emniyet bana oğlumun gittiği derneğin El-Kaide ile bağlantılı olduğunu söyledi. Ben de kendilerine neden bu konuda beni uyarmadıklarını sorduğumda bana, ‘Antep bölgesinden 170 kişinin Suriye’ye gittiğini tespit ettik. Ancak bu çocuklar kendi isteğiyle gittiği için hiçbir şey yapamayız. Bu tarz şeylerden aileleri uzak tutmaya çalışıyoruz’ dediler. Bunu duyunca kendimi damdan düşmüş gibi hissettim. Nasıl olur da oğlum El-Kaide bağlantılı bir derneğe gider de emniyet bana haber vermez?”
Cemal Kılıçparlar, El-Kaide’ye katıldıktan sonra oğlunun birçok kez Türkiye’ye giriş çıkış yaptığını, ancak oğlunun tutuklanması için emniyetin bir girişimde bulunmadığını öğrenmiş:
“Bir gün oğlum arayıp Suriye’de olduğunu söyledi. Halep kentindeymiş. Geri gelmesini istediğimde, ‘Artık çok geç. Ben buraya kendi isteğimle geldim. Bir daha geri dönmeyeceğim’ dedi. Ben de savcılığa başvuruda bulundum. Savcılık bana oğlumun üç kez Türkiye’ye giriş çıkış yaptığını ve bir kez de kolundan yaralandığını söyledi. Türkiye’ye giriş çıkış yapan oğlumu neden tutuklayamadıklarını sorduğumda bana bir cevap vermediler. Sesimizi duyurmak için annesiyle Ankara Güven Park’ta açlık grevi yaptık. Ama biz grevin 38. saatinde emniyet tarafından gözaltına alınarak Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldük. İfademiz alındıktan sonra serbest bırakıldık. Şu anda perişan haldeyiz. Sesimizi duyurmaya çalıştık ama kimse duymadı. Benim oğlum uçuruma gitti. Açıkçası ben artık oğlumdan umudumu kestim ancak başka çocukların kandırılıp Suriye’ye götürülmemesi için yetkililerin bir an önce üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi lazım.”
* * * *
Sevgili okurlarım,
Bazı kısaltmalarla alıntıladığım bu tüyler ürperten röportajlar, başarılı meslektaşımız İdris Emen tarafından tam bir yıl önce yapılıp, Radikal’de yayınlandı.
Gördüğünüz gibi Türkiye’nin, El Kaide ile, uzantısı olan IŞİD ve El Nusra terör örgütlerine yardım ve yataklık etmesi, yeni değil. Terör çetelerinin ülkemizden militan devşirmesinin öyküsü yaklaşık üç yıl öncesine dayanıyor.
Çeteler, Güneydoğu’daki kentlerimizin göbeğindeki “terörist devşirme merkezlerini” buna “dur” demesi gereken polis ve savcıların bilgisi dahilinde açıyor.
Militanlar bir bakıma onların onayıyla sınırı geçiyor, yaralandıklarında yurda gelip tedavilerini yaptırıyor.
Ve devlet bu trafiğe asla mani olmadığı gibi, göz yumarak bir bakıma teşvik ediyor.
Sonra da New-York Times, Ankara’dan IŞİD’e terörist devşirildiğini yazınca muktedir ağzına geleni söylüyor.
Kestirmeden yazalım:
Aslında aynaya bakıp, oraya veryansın etmesi gerekiyor.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1129 dəfə izlənilmişdir!
Yahoo | |||||||
Del.icio.us | Digg | StumbleUpon | FriendFeed |