29.01.2012 [18:25] - Gündəm
“Hepimiz Dink’iz... Hepimiz Ermeniyiz” çığlıkları dinmeyecek... Rahmetli Denktaş’ın kutsanmasına karşı çıkıp Hrant Dink’i kutsallaştıranlara karşı ben de ölümü Denktaş’ınkine rastlayan “rahmetli” (evet “rahmetli” ) Lefter Küçükandonyadis’i kutsamak, “Hepimiz Lefteriz- Hepimiz Türküz” diye bağırmak istedim. Çünkü Lefter, “Ne mutlu Türküm diyene” inancının sembolü idi. Torunundan da belli!
Lefter’in torunlarından Özlem Katmer anlatmış: “Atatürk Büyükada’ya geldiği zaman çocukluk arkadaşı Emin Adakan’la, Atatürk’ün elini tutma veya elbisesine değme yarışı yapardı. Bir keresinde de bunu başarmıştı ve Atatürk’ün onun başını okşaması, onun hiçbir zaman unutamadığı en özel çocukluk anısıydı.”
***
Şimdi bir de bütün bunlardan çok önce, 1954’te zamanın Devir dergisindeki kapak yazısını okuyalım:
“Fenerbahçenin Lefter’i:
Türkiye’de otuz kadar sene çalışıp didindikten sonra birinci derece bir memurun (o da yüksek mektep mezunu ise, şansı yaver gitmişse, normal şekilde terfi etmişse) herhalde bu en aşağıdan bir Umum Müdür filândı değil eline ayda bin lira güçlükle geçer. Cüz’i bir para geçer ama her işi ciddiyetle yapar. Antrenmanda top, onun için oyuncak...
Oysa Fenerbahçe ve millî takımımızın kıymetli futbolcusu Lefter yirmi sekiz yaşında olduğu halde bu parayı kolayca kazanıyor. (600 lira kadar kulüpten alır, 400 lira da iki dokuma tezgâhından gelir). Bizde futbolcunun tatmin edilmediğini iddia edenlere bu iyi bir cevaptır. Ama bugün bu sporu profesyonel olarak yapanların istikbali garanti altına alınmadığı gibi içlerinde Lefter’in vaziyetinde bulunan da pek azdır. Aylık kazancı bin liraya yaklaşan Lefter, sayısı az olan talihli futbolcularımızdan biridir. Sade kazançta mı?.. Avrupalıların, Bizanslılardan alarak hâlâ Prens Adaları adını verdikleri (zira güzelliğinden orayı sade Prenslere layık görmektedirler) adalardan en büyüğünde, yâni Büyükada’da babasının yedinci çocuğu olarak dünyaya gelen Lefter’in futbolcularımız içindeki talih payı sadece kazancı ile ölçülmez. O, Türk futbolcuları içindeki eşsiz yerini fevkalâde kıvrak ve teknik futboluna, Fransa ve İtalya gibi bu sporda ileri gitmiş iki memleketin takımlarında (Fiorentina ve Nice) yer almakla, Ay - Yıldızlı formayı yirmi beş defa giymekle de büyük talih kuşunu omuzunda taşımaktadır. Memleketimizin en popüler kulübü Fenerbahçe’de 1947’de yer almaya başlayan Lefter meşin top pe-şinde küçük yaşlarından beri koşarken, Büyükada’nın Tepeköy’ünde daha minnacıkken dikkati çekerdi. Biraz büyüyüp serpildikten sonra kendisini yetiştiren ağabeysi Panayi’nin oynadığı Beyoğluspor’a girmeyip onun ezelî rakibi (tıpkı Galatasaray’la Fenerbahçe gibi) Taksim’e kayıt olmuştur. Fener’in kurt idarecileri bu eşsiz kıymeti daha o zaman fark ederek yuvalarına celp etmesini bilmişlerdir. O klüp değiştirme, belki Lefter Küçük-andonyadis’in hayatında büyük bir değişiklik olmuş, belki Lefter bu sayede ve az zamanda büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Fakat, hiç şüphesiz Fenerbah-çe de bu emsalsiz yaradılıştaki asından fazlası ile istifade etmiş, birçok maçlarda sırf Lefter’in tek başına gayreti ile sahadan galip ayrılmıştır. Fedakâr sporcu Adasına, daha pek küçük yaşta iken sevmeye başladığı karısına, iki çocuğu (Rula ve Eleniça)ya âşık olan Küçükandonyadis, yüksek klastaki futbolu kadar yüksek fedakârlığı da olan bir insandır. Daha 14 yaşında, evinde 39 derece ateşle yatarken Büyükada’nın Burgaz’la yaptığı maçta, oynamak için evden gizlice kaçtı. Fenerbahçe - Vefa’ya karşı oynarken annesinin hayata göz yumduğunu haber almış, babası toprağa verildiğinin ertesi günü, yine sahalarda klübünü korumuştur. En çok beğenilen, çelimsiz vücuduna rağmen peşine en cüsselileri takarak, rakip kalecilere bombalarla nefes aldırmayan, terleten, oynadığı milli maçlarda -fazla oynadığı maçlar müstesna- daima faikıyete koşmuş ve bunlarda tam tur atmıştır. Geçen yıl bir gazetenin yaptığı ankette en sevilen ve beğenilen unvanını kazanan Lefter Küçükandonyadis bir sporcunun erişebilececeği yüksek payeyi Dünya Kupasında yaptığımız maçta takımına kazandırmakla elde etmiştir. Milli üniforma Lefter’e onur veriyor... Lefter de milli üniformamıza...”
Bu yazıyı kim yazmış? Millî üniformamızı beraber giydikleri Galatasaraylı “Baba” Gündüz!
Lefter’in torunlarından Özlem Katmer anlatmış: “Atatürk Büyükada’ya geldiği zaman çocukluk arkadaşı Emin Adakan’la, Atatürk’ün elini tutma veya elbisesine değme yarışı yapardı. Bir keresinde de bunu başarmıştı ve Atatürk’ün onun başını okşaması, onun hiçbir zaman unutamadığı en özel çocukluk anısıydı.”
***
Şimdi bir de bütün bunlardan çok önce, 1954’te zamanın Devir dergisindeki kapak yazısını okuyalım:
“Fenerbahçenin Lefter’i:
Türkiye’de otuz kadar sene çalışıp didindikten sonra birinci derece bir memurun (o da yüksek mektep mezunu ise, şansı yaver gitmişse, normal şekilde terfi etmişse) herhalde bu en aşağıdan bir Umum Müdür filândı değil eline ayda bin lira güçlükle geçer. Cüz’i bir para geçer ama her işi ciddiyetle yapar. Antrenmanda top, onun için oyuncak...
Oysa Fenerbahçe ve millî takımımızın kıymetli futbolcusu Lefter yirmi sekiz yaşında olduğu halde bu parayı kolayca kazanıyor. (600 lira kadar kulüpten alır, 400 lira da iki dokuma tezgâhından gelir). Bizde futbolcunun tatmin edilmediğini iddia edenlere bu iyi bir cevaptır. Ama bugün bu sporu profesyonel olarak yapanların istikbali garanti altına alınmadığı gibi içlerinde Lefter’in vaziyetinde bulunan da pek azdır. Aylık kazancı bin liraya yaklaşan Lefter, sayısı az olan talihli futbolcularımızdan biridir. Sade kazançta mı?.. Avrupalıların, Bizanslılardan alarak hâlâ Prens Adaları adını verdikleri (zira güzelliğinden orayı sade Prenslere layık görmektedirler) adalardan en büyüğünde, yâni Büyükada’da babasının yedinci çocuğu olarak dünyaya gelen Lefter’in futbolcularımız içindeki talih payı sadece kazancı ile ölçülmez. O, Türk futbolcuları içindeki eşsiz yerini fevkalâde kıvrak ve teknik futboluna, Fransa ve İtalya gibi bu sporda ileri gitmiş iki memleketin takımlarında (Fiorentina ve Nice) yer almakla, Ay - Yıldızlı formayı yirmi beş defa giymekle de büyük talih kuşunu omuzunda taşımaktadır. Memleketimizin en popüler kulübü Fenerbahçe’de 1947’de yer almaya başlayan Lefter meşin top pe-şinde küçük yaşlarından beri koşarken, Büyükada’nın Tepeköy’ünde daha minnacıkken dikkati çekerdi. Biraz büyüyüp serpildikten sonra kendisini yetiştiren ağabeysi Panayi’nin oynadığı Beyoğluspor’a girmeyip onun ezelî rakibi (tıpkı Galatasaray’la Fenerbahçe gibi) Taksim’e kayıt olmuştur. Fener’in kurt idarecileri bu eşsiz kıymeti daha o zaman fark ederek yuvalarına celp etmesini bilmişlerdir. O klüp değiştirme, belki Lefter Küçük-andonyadis’in hayatında büyük bir değişiklik olmuş, belki Lefter bu sayede ve az zamanda büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Fakat, hiç şüphesiz Fenerbah-çe de bu emsalsiz yaradılıştaki asından fazlası ile istifade etmiş, birçok maçlarda sırf Lefter’in tek başına gayreti ile sahadan galip ayrılmıştır. Fedakâr sporcu Adasına, daha pek küçük yaşta iken sevmeye başladığı karısına, iki çocuğu (Rula ve Eleniça)ya âşık olan Küçükandonyadis, yüksek klastaki futbolu kadar yüksek fedakârlığı da olan bir insandır. Daha 14 yaşında, evinde 39 derece ateşle yatarken Büyükada’nın Burgaz’la yaptığı maçta, oynamak için evden gizlice kaçtı. Fenerbahçe - Vefa’ya karşı oynarken annesinin hayata göz yumduğunu haber almış, babası toprağa verildiğinin ertesi günü, yine sahalarda klübünü korumuştur. En çok beğenilen, çelimsiz vücuduna rağmen peşine en cüsselileri takarak, rakip kalecilere bombalarla nefes aldırmayan, terleten, oynadığı milli maçlarda -fazla oynadığı maçlar müstesna- daima faikıyete koşmuş ve bunlarda tam tur atmıştır. Geçen yıl bir gazetenin yaptığı ankette en sevilen ve beğenilen unvanını kazanan Lefter Küçükandonyadis bir sporcunun erişebilececeği yüksek payeyi Dünya Kupasında yaptığımız maçta takımına kazandırmakla elde etmiştir. Milli üniforma Lefter’e onur veriyor... Lefter de milli üniformamıza...”
Bu yazıyı kim yazmış? Millî üniformamızı beraber giydikleri Galatasaraylı “Baba” Gündüz!
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1494 dəfə izlənilmişdir!
Yahoo | |||||||
Del.icio.us | Digg | StumbleUpon | FriendFeed |