27.05.2016 [12:12] - Xəbərlər, Gənclik, Türk dünyası-Turan
Devlet Bahçeli burada yaptığı konuşmada, “ister tek tek, ister alayı birden gelsin; ne gam ne tasa, hepsini birden şehitlerimizden aldığımız feyizle geçeriz. Milliyetçi Hareket Partisi budur.” İfadlerini kullandı.
Mukaddes bir görevi, derin bir vefa duygusu, emsalsiz bir dava şuuruyla bir kez daha yerine getirmenin vicdan huzurunu yaşıyoruz.
Mayıs ayının her 27’sinde fedakârca mücadeleleriyle tarihe mühür vurup gönüllere girmiş kahramanlarımızı hayırla yâd ediyoruz.
Ülkücü şehitlerimizi dua ve özlemle anıyor, geride bıraktıkları hatıraları hürmetle ve hayranlıkla sahipleniyoruz.
Şehitlik yüce bir kavram, mükâfatı ancak Allah tarafından bahşedilmiş yüksek bir makamdır.
Şehidin tarifi Kuran’da, tarih ve yeri inanmış yüreklerde, taltifi ise ilahi kudretin tasarrufundadır.
Allah katında peygamberlerden sonraki en üstün rütbe iman ediyoruz ki şehitliktir.
Müslüman Türk milletinin şerefli mazisinde bir hilal uğruna nice güneşler batmıştır.
Vatan ve millet yolunda nice fedakârlıklar, nice destansı mücadeleler yaşanmıştır.
Her şeyden aziz bildiğimiz bu aziz topraklar şehit kanıyla sulanmıştır.
Milli haysiyetimizin müdafaası şehit nefesiyle sağlanmıştır.
Ve bağımsızlığımızın sembolü ay yıldız al bayrak rengini şehit kanından almıştır.
Biliniz ki, Ülkücü şehitlerimiz üstün bir görev ve mensubiyet bilinciyle batıl hesaplara direnmiştir.
Ülkücü şehitlerimiz;
Zalime meydan okuyan cesaret,
Haine aman vermeyen asalet,
Vatana kol kanat geren hamiyet,
Millete hizmetkârlıkla onurlanan haysiyettir.
Ülkücü şehitlerimiz bizim gururumuz, iftiharımızdır.
Ebediyete kadar da böyle kalacaktır.
Türkiye’nin varlık ve birlik yolunda devamı, Türk ve İslam’ın istikbal ve istiklal rotasında ilerleyebilmesi tarih boyunca birçok engelle karşılaştı.
Bunlar bildiğimiz, tanıdığımız, hatta yaşadığımız gerçeklerdendir.
Tıpkı bugünkü gibi, Türk milletinin önünü kesmek amacıyla asırlarca tuzak kurdular.
Kardeşliğimizi dinamitlemek niyetiyle operasyon yaptılar, oyunlar tertiplediler.
Milli bekamızı yıkmak için kuyruğa girdiler.
Demem odur ki, birbirimize girmemiz, birbirimizden kopmamız planlandı.
Bölünüp parçalanmamız kurgulandı.
Yersiz, yurtsuz ve birbirine yabancı düşmüş yığın haline gelmemiz hedeflendi.
Bu itibarla mandacılar hep devredeydi.
Hazım zorluğu çeken fitneciler hep müsait ortam ve zaman aradılar.
Bozguncu emeller hep fırsat kolladılar.
Ver kurtul diyenler hep teyakkuzdaydı.
İşbirlikçiler hep sırada, ihanet kervanı her zaman aktif ve faal haldeydi.
Zannettiler ki, Türk vatanı sahipsiz, Türk milleti yapayalnızdır.
Beklediler ki, vazgeçelim, boyun bükelim, teslim olalım.
Dayattılar ki, duralım, dönelim, milli ülkülerimize yüz çevirelim.
Çok şükür hevesleri kursaklarında, ümitleri de yarım kaldı.
Çünkü Türk milleti fedakâr evlatları konusunda talihlidir.
Çünkü Türklük; inanmış, nefsini aşmış, dünyevi tutkulardan arınmış sevdalılarıyla her cendereden çıkmış, her kuşatmayı yarmış, her zahmeti alt etmiştir.
Bundan sonra olacak da budur.
Şehitlerimiz;
Mensubiyetten daha fazlasını yapmışlar, mezalimin yuvasını yıkmışlardır.
Hayal kurmaktan daha fazlasını yapmışlar, milli hayata silinmeyecek izler bırakmışlardır.
Vermekten daha fazlasını yapmışlar, canlarını hak ve hakikat yoluna adamışlardır.
Yaşamaktan daha fazlasını yapmışlar, bir ülkü, bir mefkûre, bir inanç uğruna kara toprağın koynuna girmişlerdir.
Şehitlerimiz, hiç kimseye karalatmayacağımız, hiç kimseye çiğnetmeyeceğimiz kutsal bir mirası bizlere tevdi etmişlerdir.
Biz bu mirasın ne kadar mübarek olduğunun bilincindeyiz.
Biz bu mirasın ne kadar anlamlı, değerli, aziz ve önemli olduğunun farkındayız.
Dün olduğu gibi bugün de, mücadele edeceğiz, çalışıp çırpınacağız, gerekirse uykuyu haram görüp, rahatı reddedeceğiz; gerekirse de kendimizi seve seve feda edeceğiz, yine de ülkü sancağını düşürmeyeceğiz.
Tezviratlara karnımız toktur.
Yalan dolana sırtımız dönüktür.
İtham ve iftiralar karşısında yılacağımızı hesaplayanlar ise hüsranla tanışacaklardır.
Biz şehitlerimizin yolundayız.
Biz sinesinden doğduğumuz Türk milletinin yanındayız.
Bize yakışmaz tavizkarlık, bize uymaz korkaklık, bizimle bağdaşmaz eyyamcılık ve entrikacılık.
Biz şehit duasıyla şifa bulan, ecdat yadigarı değerlerle gelecek uman, Allah’tan başkasına kulluğu reddeden, gücünü tarihten alan, kimliğini milli kültür kaynağında bulan Milliyetçi Hareket Partisi’yiz.
Milliyetçi Hareket Partisi, şehidin şühedanın simgesi, sedası hiç dinmeyecek ocağıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi Yusuf yüzlülerin, yunus gönüllerinin, derviş ruhlularının, Mehmetlerden Fatih çıkaran muazzam neferlerin arkası kesilmeyecek milli ve tarihi gerçeğidir.
Bu davanın temelinde kan vardır, kan.
Bu dava şehitlerimizin ödedikleri bedelle bugünlere gelmiştir.
Yurt odalarında, okul binalarında, cami avlularında, yokluk ve mahkumiyet yıllarında çekilen eza, cefa, ıstırap dolu anılar davamızı yoğurmuş, ülkülerimizi buluşturmuştur.
İdam sehpalarında bile diz çökmeyen, darbecilerin mahkemelerine eyvallah demeyen, buz gibi taştan mahpus damlarını medreseye çeviren bir inanmışlığı hangi çılgın, hangi çıldırmış bozguna uğratabilecektir?
Eğer bozgun olur, buna da tepkisiz durursak, bunu mahşerde şehitlerimize nasıl anlatır, bunu tarihe ve millete nasıl açıklarız?
Demezler mi, ne yapıyordunuz, neyle meşguldünüz?
Şehitlerimiz sormaz mı, biz kefensiz yatıyorken, sizler davayı kefenlemek isteyenlere niçin engel olmadınız?
Başkalarının yazdığı senaryolara gönüllü figüranlık yapan, iç ve dış mihraklara maşalıkla görevlendirilen, Türk düşmanlarının beşiğinde sallanıp bizim mahallemizde söz sahibi olmaya çalışan kim olursa olsun, akıbeti utanç, sonu ufalanmaktır.
Oyun oynuyorlarmış, biz de bozarız.
Karşımıza çıkıyorlarmış, biz de yeneriz.
Hisarlarımızı yıkacak, kalemizi düşüreceklermiş, biz de bozkurt gibi üzerlerine üzerlerine gideriz.
İster tek tek, ister alayı birden gelsin; ne gam ne tasa, hepsini birden şehitlerimizden aldığımız feyizle geçeriz.
Milliyetçi Hareket Partisi budur.
Aziz şehitlerimizin bizlere yüklediği milli ve tarihi sorumluluk bunu gerektirmektedir.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Başarının anahtarı öncelikle başarıya duyulan ihtiyaç ve iradedir.
Biz bu inanç ve iradeyle on yılları geride bıraktık.
Sırf büyümek için büyümeyi değil, Türk-İslam ülküsünün var olması, bayraklaşması, Ülkücü nesillerin göğsünü gere gere geleceği kavraması ve Türk milletini hak ettiği mertebelere çıkarmayı amaçladık.
Fırsatları görmek için uyanıklık, yakalamak için yetenek ve hazırlık, bunlardan istifade için kuvvet ve kararlılık isteniyorsa, Milliyetçi Hareket Partisi’nde bunların hepsi vardır.
Daima bir adım ileriye gitmeyi hedefledik.
Türkiye’nin ayak bağlarından kurtulması için söz ve yemin verdik.
İmkansızı imkanlı, imkansızı kolay, kolayı da hemen yapmak bizi bekleyen görevdir.
Toplanan hasat kadar, ekilen tohumda paha biçilmezdir.
Varmak istediğimiz ülküler kadar, geçtiğimiz ve kat ettiğimiz mesafe ve maniler de mühimdir, gözden ve dikkatten kaçmamalıdır.
Şüphe etmeyiniz, biz doğru yerdeyiz, doğru fikirdeyiz.
Doğru çizgideyiz, helal süt içmiş doğru dava insanlarıyız.
Yanlışta ısrar edenlerle vakit kaybedemeyiz.
Şehitlerimiz doğrudan ayrılmadılar, bize düşen de bunu takip etmektir.
Şehitlerimiz, Ülkücü bir ömrün sırrına ulaştılar, arkalarında tarih bıraktılar, katran gecelerde kutup yıldızı olup Türk milletinin bahtını ve alnını parlattılar.
Bizim yapmamız gereken de bunu daha ileri taşımak ve mutlaka Türkiye’nin yönetimine gelerek taşıdığımız vicdan ve dava borcunu bir nebze de olsa ödemektir.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket bu tarihi sorumluluğun gereğini yapmaya hazır, buna tüm yüreğiyle kararlıdır.
Ülkücüler; bir davanın, şuurla benimsenmiş bir ülkünün, tutkuyla sahiplenilmiş bir iddianın yaşaması ve yaşatılması için candan ve serden vazgeçmeyi göze alan insanlık mucizeleridir.
Bu mucize layık olduğu yerde olacaktır.
Toprağı vatan yapan şehit kanı, aynısıyla bir fikri kutsal dava haline getirmiştir.
Ve biz davamıza sımsıkı bağlı ve sadığız.
Tekraren ifade ediyorum, bir kez daha vurguluyorum; oyunu bozacak, sahte kahramanların, kripto paralelcilerin maskesini indireceğiz.
Ülkü kervanı Allah’ın izniyle Türk’ün var oluşuyla asırlar öncesinden yola koyulmuş ve ebediyete kadar da durmayacaktır.
Şehidiyle, gazisiyle ve muhterem mensuplarıyla Milliyetçi-Ülkücü Hareket mutlaka amacına ulaşacak ve milletine hak ettiği güzellikleri inşallah yaşatacaktır.
Aziz milletimizin birliği, bütünlüğü ve devamlılığı için mücadele eden şehitlerimizin aziz hatıraları bundan sonra da yolumuzu aydınlatacak ve mücadelemize güç katacaktır.
Bu düşüncelerle vatan, millet ve bayrak uğruna hayatlarını kaybetmiş binlerce şehit ülküdaşımızı, bütün şehitlerimizi, merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'i ve Gün Sazak Bey’i minnet ve şükran hislerimle yad ediyor, Cenabı-ı Allah'tan hepsine rahmet diliyorum.
Kabirleri nur, mekânları cennet, ruhları şad olsun.
Mukaddes bir görevi, derin bir vefa duygusu, emsalsiz bir dava şuuruyla bir kez daha yerine getirmenin vicdan huzurunu yaşıyoruz.
Mayıs ayının her 27’sinde fedakârca mücadeleleriyle tarihe mühür vurup gönüllere girmiş kahramanlarımızı hayırla yâd ediyoruz.
Ülkücü şehitlerimizi dua ve özlemle anıyor, geride bıraktıkları hatıraları hürmetle ve hayranlıkla sahipleniyoruz.
Şehitlik yüce bir kavram, mükâfatı ancak Allah tarafından bahşedilmiş yüksek bir makamdır.
Şehidin tarifi Kuran’da, tarih ve yeri inanmış yüreklerde, taltifi ise ilahi kudretin tasarrufundadır.
Allah katında peygamberlerden sonraki en üstün rütbe iman ediyoruz ki şehitliktir.
Müslüman Türk milletinin şerefli mazisinde bir hilal uğruna nice güneşler batmıştır.
Vatan ve millet yolunda nice fedakârlıklar, nice destansı mücadeleler yaşanmıştır.
Her şeyden aziz bildiğimiz bu aziz topraklar şehit kanıyla sulanmıştır.
Milli haysiyetimizin müdafaası şehit nefesiyle sağlanmıştır.
Ve bağımsızlığımızın sembolü ay yıldız al bayrak rengini şehit kanından almıştır.
Biliniz ki, Ülkücü şehitlerimiz üstün bir görev ve mensubiyet bilinciyle batıl hesaplara direnmiştir.
Ülkücü şehitlerimiz;
Zalime meydan okuyan cesaret,
Haine aman vermeyen asalet,
Vatana kol kanat geren hamiyet,
Millete hizmetkârlıkla onurlanan haysiyettir.
Ülkücü şehitlerimiz bizim gururumuz, iftiharımızdır.
Ebediyete kadar da böyle kalacaktır.
Türkiye’nin varlık ve birlik yolunda devamı, Türk ve İslam’ın istikbal ve istiklal rotasında ilerleyebilmesi tarih boyunca birçok engelle karşılaştı.
Bunlar bildiğimiz, tanıdığımız, hatta yaşadığımız gerçeklerdendir.
Tıpkı bugünkü gibi, Türk milletinin önünü kesmek amacıyla asırlarca tuzak kurdular.
Kardeşliğimizi dinamitlemek niyetiyle operasyon yaptılar, oyunlar tertiplediler.
Milli bekamızı yıkmak için kuyruğa girdiler.
Demem odur ki, birbirimize girmemiz, birbirimizden kopmamız planlandı.
Bölünüp parçalanmamız kurgulandı.
Yersiz, yurtsuz ve birbirine yabancı düşmüş yığın haline gelmemiz hedeflendi.
Bu itibarla mandacılar hep devredeydi.
Hazım zorluğu çeken fitneciler hep müsait ortam ve zaman aradılar.
Bozguncu emeller hep fırsat kolladılar.
Ver kurtul diyenler hep teyakkuzdaydı.
İşbirlikçiler hep sırada, ihanet kervanı her zaman aktif ve faal haldeydi.
Zannettiler ki, Türk vatanı sahipsiz, Türk milleti yapayalnızdır.
Beklediler ki, vazgeçelim, boyun bükelim, teslim olalım.
Dayattılar ki, duralım, dönelim, milli ülkülerimize yüz çevirelim.
Çok şükür hevesleri kursaklarında, ümitleri de yarım kaldı.
Çünkü Türk milleti fedakâr evlatları konusunda talihlidir.
Çünkü Türklük; inanmış, nefsini aşmış, dünyevi tutkulardan arınmış sevdalılarıyla her cendereden çıkmış, her kuşatmayı yarmış, her zahmeti alt etmiştir.
Bundan sonra olacak da budur.
Şehitlerimiz;
Mensubiyetten daha fazlasını yapmışlar, mezalimin yuvasını yıkmışlardır.
Hayal kurmaktan daha fazlasını yapmışlar, milli hayata silinmeyecek izler bırakmışlardır.
Vermekten daha fazlasını yapmışlar, canlarını hak ve hakikat yoluna adamışlardır.
Yaşamaktan daha fazlasını yapmışlar, bir ülkü, bir mefkûre, bir inanç uğruna kara toprağın koynuna girmişlerdir.
Şehitlerimiz, hiç kimseye karalatmayacağımız, hiç kimseye çiğnetmeyeceğimiz kutsal bir mirası bizlere tevdi etmişlerdir.
Biz bu mirasın ne kadar mübarek olduğunun bilincindeyiz.
Biz bu mirasın ne kadar anlamlı, değerli, aziz ve önemli olduğunun farkındayız.
Dün olduğu gibi bugün de, mücadele edeceğiz, çalışıp çırpınacağız, gerekirse uykuyu haram görüp, rahatı reddedeceğiz; gerekirse de kendimizi seve seve feda edeceğiz, yine de ülkü sancağını düşürmeyeceğiz.
Tezviratlara karnımız toktur.
Yalan dolana sırtımız dönüktür.
İtham ve iftiralar karşısında yılacağımızı hesaplayanlar ise hüsranla tanışacaklardır.
Biz şehitlerimizin yolundayız.
Biz sinesinden doğduğumuz Türk milletinin yanındayız.
Bize yakışmaz tavizkarlık, bize uymaz korkaklık, bizimle bağdaşmaz eyyamcılık ve entrikacılık.
Biz şehit duasıyla şifa bulan, ecdat yadigarı değerlerle gelecek uman, Allah’tan başkasına kulluğu reddeden, gücünü tarihten alan, kimliğini milli kültür kaynağında bulan Milliyetçi Hareket Partisi’yiz.
Milliyetçi Hareket Partisi, şehidin şühedanın simgesi, sedası hiç dinmeyecek ocağıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi Yusuf yüzlülerin, yunus gönüllerinin, derviş ruhlularının, Mehmetlerden Fatih çıkaran muazzam neferlerin arkası kesilmeyecek milli ve tarihi gerçeğidir.
Bu davanın temelinde kan vardır, kan.
Bu dava şehitlerimizin ödedikleri bedelle bugünlere gelmiştir.
Yurt odalarında, okul binalarında, cami avlularında, yokluk ve mahkumiyet yıllarında çekilen eza, cefa, ıstırap dolu anılar davamızı yoğurmuş, ülkülerimizi buluşturmuştur.
İdam sehpalarında bile diz çökmeyen, darbecilerin mahkemelerine eyvallah demeyen, buz gibi taştan mahpus damlarını medreseye çeviren bir inanmışlığı hangi çılgın, hangi çıldırmış bozguna uğratabilecektir?
Eğer bozgun olur, buna da tepkisiz durursak, bunu mahşerde şehitlerimize nasıl anlatır, bunu tarihe ve millete nasıl açıklarız?
Demezler mi, ne yapıyordunuz, neyle meşguldünüz?
Şehitlerimiz sormaz mı, biz kefensiz yatıyorken, sizler davayı kefenlemek isteyenlere niçin engel olmadınız?
Başkalarının yazdığı senaryolara gönüllü figüranlık yapan, iç ve dış mihraklara maşalıkla görevlendirilen, Türk düşmanlarının beşiğinde sallanıp bizim mahallemizde söz sahibi olmaya çalışan kim olursa olsun, akıbeti utanç, sonu ufalanmaktır.
Oyun oynuyorlarmış, biz de bozarız.
Karşımıza çıkıyorlarmış, biz de yeneriz.
Hisarlarımızı yıkacak, kalemizi düşüreceklermiş, biz de bozkurt gibi üzerlerine üzerlerine gideriz.
İster tek tek, ister alayı birden gelsin; ne gam ne tasa, hepsini birden şehitlerimizden aldığımız feyizle geçeriz.
Milliyetçi Hareket Partisi budur.
Aziz şehitlerimizin bizlere yüklediği milli ve tarihi sorumluluk bunu gerektirmektedir.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Başarının anahtarı öncelikle başarıya duyulan ihtiyaç ve iradedir.
Biz bu inanç ve iradeyle on yılları geride bıraktık.
Sırf büyümek için büyümeyi değil, Türk-İslam ülküsünün var olması, bayraklaşması, Ülkücü nesillerin göğsünü gere gere geleceği kavraması ve Türk milletini hak ettiği mertebelere çıkarmayı amaçladık.
Fırsatları görmek için uyanıklık, yakalamak için yetenek ve hazırlık, bunlardan istifade için kuvvet ve kararlılık isteniyorsa, Milliyetçi Hareket Partisi’nde bunların hepsi vardır.
Daima bir adım ileriye gitmeyi hedefledik.
Türkiye’nin ayak bağlarından kurtulması için söz ve yemin verdik.
İmkansızı imkanlı, imkansızı kolay, kolayı da hemen yapmak bizi bekleyen görevdir.
Toplanan hasat kadar, ekilen tohumda paha biçilmezdir.
Varmak istediğimiz ülküler kadar, geçtiğimiz ve kat ettiğimiz mesafe ve maniler de mühimdir, gözden ve dikkatten kaçmamalıdır.
Şüphe etmeyiniz, biz doğru yerdeyiz, doğru fikirdeyiz.
Doğru çizgideyiz, helal süt içmiş doğru dava insanlarıyız.
Yanlışta ısrar edenlerle vakit kaybedemeyiz.
Şehitlerimiz doğrudan ayrılmadılar, bize düşen de bunu takip etmektir.
Şehitlerimiz, Ülkücü bir ömrün sırrına ulaştılar, arkalarında tarih bıraktılar, katran gecelerde kutup yıldızı olup Türk milletinin bahtını ve alnını parlattılar.
Bizim yapmamız gereken de bunu daha ileri taşımak ve mutlaka Türkiye’nin yönetimine gelerek taşıdığımız vicdan ve dava borcunu bir nebze de olsa ödemektir.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket bu tarihi sorumluluğun gereğini yapmaya hazır, buna tüm yüreğiyle kararlıdır.
Ülkücüler; bir davanın, şuurla benimsenmiş bir ülkünün, tutkuyla sahiplenilmiş bir iddianın yaşaması ve yaşatılması için candan ve serden vazgeçmeyi göze alan insanlık mucizeleridir.
Bu mucize layık olduğu yerde olacaktır.
Toprağı vatan yapan şehit kanı, aynısıyla bir fikri kutsal dava haline getirmiştir.
Ve biz davamıza sımsıkı bağlı ve sadığız.
Tekraren ifade ediyorum, bir kez daha vurguluyorum; oyunu bozacak, sahte kahramanların, kripto paralelcilerin maskesini indireceğiz.
Ülkü kervanı Allah’ın izniyle Türk’ün var oluşuyla asırlar öncesinden yola koyulmuş ve ebediyete kadar da durmayacaktır.
Şehidiyle, gazisiyle ve muhterem mensuplarıyla Milliyetçi-Ülkücü Hareket mutlaka amacına ulaşacak ve milletine hak ettiği güzellikleri inşallah yaşatacaktır.
Aziz milletimizin birliği, bütünlüğü ve devamlılığı için mücadele eden şehitlerimizin aziz hatıraları bundan sonra da yolumuzu aydınlatacak ve mücadelemize güç katacaktır.
Bu düşüncelerle vatan, millet ve bayrak uğruna hayatlarını kaybetmiş binlerce şehit ülküdaşımızı, bütün şehitlerimizi, merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'i ve Gün Sazak Bey’i minnet ve şükran hislerimle yad ediyor, Cenabı-ı Allah'tan hepsine rahmet diliyorum.
Kabirleri nur, mekânları cennet, ruhları şad olsun.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1042 dəfə izlənilmişdir!
Yahoo | |||||||
Del.icio.us | Digg | StumbleUpon | FriendFeed |