Şrift:
GERİ KALMIŞLIK…
22.02.2017 [15:03] - Gündəm, Türk dünyası-Turan, DAVAMın yazıları
Roza KURBAN


Kazan Tatarları, Türk Dünyası’nın önemli bir parçasıdır. 1552 yılından beri Rus işgali altında ezilen Kazan Tatarları bu süreç içerisinde Ruslara karşı büyük mücadele vermiş kahraman bir millettir. Yüzyıllardır devam eden Rus zulmüne, Ruslaştırma siyasetine karşı kararlı ve onurlu bir duruş sergileyen Kazan Tatarları milli mücadelenin simgesi haline gelmiştir. Millet olarak ayakta kalmak, dili ve milli gelenekleri korumak elbette kolay olmamış, Kazan Tatarları bunun bedelini yeri geldiğinde hayatlarıyla ödemiş, ağır kayıplar verilmiştir. Geçen süreçte Çarlık Rusya’sının yerini SSCB almış, 1991 yılında Sovyetlerin çöküşünden sonra Rusya Federasyonu ortaya çıkmıştır. Rejim ve yöneticiler değişmiş, ancak Rus siyaseti hiç değişmemiştir. Rusların, Rus olmayan milletleri Ruslaştırma siyasetinin hiç değişmediğini Başkurt asıllı tarihçi ve devlet adamı Zeki Velidi Togan (1890–1970) şöyle ifade etmiştir: “Sovyetlerin Çarlıktan miras aldıkları siyaset aynı istikamette gelişecek ve Marksizm esasında perçinleşecektir.” (Togan 1999: 426). Başlangıç döneminde Sovyetlerle çalışan Togan o devirin canlı şahidi olmuş, yaşananları ve yaşanacakları şu şekilde açıklamıştır: “Artık milletimiz (Başkurtlar-R.K) kurdun pençesine düşmüş koyun halindedir… Rusya’da Sovyet hakimiyeti meselesi, şimdi iç mücadeleler sona erdikten sonra artık devletler arası bir mesele olmuştur. Onunla bundan sonra büyük devletler meşgul olacaktır. O bir gün büyük devletler meselesi olmaktan da çıkıp bütün dünya meselesi olacaktır. Sovyetlerin milletleri ve müstemlekeleri kurtaracağız sözlerinin yalanlığı, zahmetkeşlerin hak ve hukuku meselesi olması gereken sosyalizmi, bir egoist milletin emperyalist idesine hizmet eden bir hareket şekline sokmuştur… Lenin, Stalin ve arkadaşlarının şimdiden sonra takip edecekleri siyasetin programı yalnız Rus mahkûmu değil, Rusya’ya Avrupa ve Asya kıtalarında komşu olan ülkelerde Rus’un dil ve kültür hakimiyetini temin etmektir. Uğrunda dünya milletlerini çalıştırdıkları cihan sosyalizmi ancak bu maksada ermek için bir vasıtadır. Dünyayı Rus yapmak da olacak iş değildir. Yalnız bu hakikatleri dünyanın anlaması çabuk olamıyor. Çünkü Ruslara tâbi olmayan müstakil milletlere Rus meselesinin hakiki emperyalist mahiyetini anlatmak güçtür… Hakikati anlamak için her milletin evvelâ bir defa Rus mahkûmiyetinde olması şarttır.” (Togan 1999: 397). Ateş düştüğü yeri yakar, derler, onun için Rus zulmünü yaşamadan, Rusların sinsi amaçlarını anlamak güçtür. Zeki Velidi Togan Sovyetlerin yalanlarını çabucak anlamış ve Moskova’dan ayrılmıştır. Togan milli mücadele için çetin olan yolu seçmiş ve ayrılış nedenini“eğer millete Moskova’da oturup faydalı olmak mümkün olsaydı böyle bozkırlara ve dağlara çekilmek yolunu tutmazdım” şeklinde açıklamıştır. Zeki Velidi, adı gibi zeki ve ileri görüşlü bir siyasetçidir ki, yaşanacakları o günden tahmin etmiştir. Rejim ne olursa olsun, Rusların ilk amacı işgal, sonraki amacı ise bölge halkını Ruslaştırmaktır. Bunun hem tarihte hem günümüzde birçok örnekleri bulunmaktadır. 2014 yılında Kırım’ın Ruslar tarafından işgali, sonrasında bölgedeki Kırım Tatarlarına uygulanan zulüm, baskı, sindirme, susturma ve Ruslaştırma siyaseti bunun bir örneğidir.

1990’lı yıllarda başlayan olumlu değişimlerden Kazan Tatarları da yararlanmış, 1990 yılının 30 Ağustos tarihinde Tataristan bağımsızlığını ilan etmiştir. 1991 yılının sonunda Sovyetlerin çöküşünden sonra Rusya Tataristan’ın bağımsızlığını tanımamış ve Tataristan 21 Mart 1992 tarihinde referanduma gitmiştir. Halkın %62’si Tataristan’ın bağımsız olmasından yana oy kullanmıştır. Halkoylamasından sonra Tataristan Anayasası hazırlanmıştır. Anayasa hazırlıkları sırasında “resmi dil” konusu büyük karşılıklara ve tartışmalara yol açmış, komisyon ikiye bölünmüştür. Bir tarafta “resmi dil Tatar dili olsun” diyenler, diğer tarafta ise “Rus ve Tatar dilleri resmi dil olsun” diyenler. Sonuçta “Rus ve Tatar dilleri resmi dil olsun” diyenler ağır basmıştır. 6 Kasım 1992 tarihinde kabul edilen Tataristan Anayasası’nın 4.maddesinde resmi dil konusu şu şekilde belirtilmiştir: “Tataristan Cumhuriyetinde Tatar ve Rus dilleri eşit hukuklu resmi dillerdir”(Tataristan Cumhuriyeti Anayasası 1995: 6). Tatar tarihçi, bibliyograf Ebrar Kerimullin (1925–2000) 18 Kasım 1992 tarihinde kaleme aldığı “Tataristan Anayasasına Dair Düşünceler” başlıklı yazısında Tataristan’da Tatar ve Rus dillerinin resmi dil olarak kabul edilmesini şu şekilde değerlendirmiştir: “Tataristan’da Tatar dili ile Rus dilinin resmi dil olarak onaylanması – Tatar diline karşı kabul edilen bir ölüm fermanıdır, demek ki, Tatar milletini yok etmenin bir yoludur.” (Kerimullin 1996: 349). Kerimullin’in resmi dil ile ilgili yazısını yazalı aradan 25 yıl geçmiş ve zaman onun haklı olduğunu kanıtlamıştır. Gerçekten de 1992 Tataristan Anayasası’nın 4.maddesi Tatar dilini yok etmek için kurulan bir tuzak olduğu aşikârdır. Tatar dili göz göre göre gün be gün kullanımdan çıkarıldı. Siyasilerin konuşmalarını her daim Rus dilinde yapması çevreyi de etkiledi. Daha sonra Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte Tatar okulları kapatıldı, lise mezuniyet ve üniversiteye giriş sınavları Rus dilinde yapılmaya başladı. Bu durum karşısında çaresiz kalan velilerin tepkileri hiçe sayıldı. Gün geçtikçe Tatar dilinin kullanım alanı daha da daraldı. Bugün Tataristan’ın başkenti Kazan’da sadece 2 tane Tatar Okulu bulunmaktadır; bu okullarda da Tatar dili-edebiyatı dışındaki dersler Rus dilinde okutulmaktadır. Tatar dilinde yayın yapan radyo-televizyonların sayısı ve yayın saatleri her geçen gün kısıtlanmakta, bazı kanallar kapatılmakta, yani Tatar medyası susturulmaktadır. En son Tatar dilinde yayın yapan “Tertip” radyo kanalının yayını sonlandırılmıştır. Tatar dilinde yayımlanan gazete-dergilerin durumu da parlak değildir. Genelde abonelik sistemi ile çalışan gazete ve dergiler kan kaybetmektedir. Tataristan’da Tatmedya’ya bağlı gazete-dergilerin 2017 yılı için toplam baskı sayısı 557 719’dur. Bu sayı Kazan Tatarlarının nüfusuna oranla çok azdır. Gazete-dergilerin baskı sayısının azalması, Tatarca bilenlerin sayısının azalması ile açıklanabilir. Zira son 8 yılda Tatarca bilenlerin sayısı 1 milyon eksilmiştir. Tataristan, Rusya’da en çok kitap okuyan bölge sayılmaktadır. Ancak buna rağmen Tataristan’da 2016 yılında 31, son 5 yılda toplam 301 kütüphanenin kapatılması eğitime vurulan başka bir darbedir. Tatar dilindeki okurların azalmasını bahane ederek Tataristan Kültür Bakanı “Tatar edebiyatını Rusça okutma” fikrini ileri sürmüştür. Bakan’ın iddiasına göre, Tatar edebiyatı Rusçaya çevrilirse Ruslar da bundan yararlanacak ve dolayısıyla Tatar edebiyatını okuyanların sayısı artacakmış. Bu da bir nevi algı operasyonu ve Ruslaştırmanın modern yollarından birisidir. Devir değişti, artık eskisi gibi zorla Hıristiyanlaştırma yoluyla Ruslaştırmak imkânsız hale geldi. Onun için günümüze uygun yöntemlerle Ruslaştırmanın modern yolları denenmektedir. 2000 yılında Putin iktidara geldikten sonra Rus olmayanlara birçok yasak getirdi, bunun aksine kanunlar Rusların lehine çalıştırıldı, akabinde Rusları yücelten uydurma bayramlar eklendi takvime. Söz konusu uydurma bayramlar, ya Hıristiyan dini ya da Rus tarihi ile ilgili olduğundan bayramların Rusya’daki diğer milletler ile yakından uzaktan alakası yoktur. Buna rağmen takvime sonradan eklenen bu bayramlar Rusya’daki herkes tarafından kutlanmakta, anılmaktadır. Tüm bu etkinlikler Ruslaştırmanın modern yöntemleridir. Bu bayramların ilki, 2005 yılından itibaren 25 Ocak tarihinde “Rusya Üniversite Öğrencileri Günü” adı altında kutlanan “Tatyana Günü”dür. Öğrenciler ile bir alakası olmayan bu gün, Tatyana Rimskaya adındaki bir Hıristiyan kadını anma günüdür. İkinci bayram ise, 2005 yılından itibaren her yıl 4 Kasım’da kutlanan “Halklar Birliği Günü”dür. Bu gün de 1612 yılındaki Kuzma Minin ve Dmitriy Pojarskiy’in Moskova’yı Polonyalılardan geri alması ile ilgilidir ve Rusya’da “halklar dostluğu” algısını yaratmak için takvime eklenen bir bayramdır. Tataristan yöneticileri de ha bire “Ruslarla Tatarlar yüzyıllardır bir arada dostane ilişkiler içerisinde yaşıyor” cümlesini kullanmaktadır. Bu sözlerin Kazan Tatarları üzerinde nasıl bir etki yarattığının farkına varmadan. İşgalci ile dost olunur mu? Hayır. O zaman yöneticilerin bu sözleri kocaman bir yalan, uydurmadır. 4 Kasım 2016 tarihinde “Halklar Birliği Günü” dolayısıyla Kazan’da miting-konser düzenlenmiş, etkinliğe 7500 civarında kişi katılmıştır. Aynı gün Kazan’da “Haçlı Yürüyüş” yapılmış, yürüyüşe 3 bin civarında kişi katılmıştır. Burada ilginç olan şudur, Kazan Tatarlarının tarihinde acı bir gün olan 15 Ekim “Kazan Şehitlerini Anma Günü”ne 300–500 civarında kişi toplanırken, “Halklar Birliği Günü”, “Haçlı Yürüyüş” gibi uydurma etkinliklere halkın katılımının yüksek olmasıdır. Bunun nedeni, Tataristan’ın, Kazan Tatarlarının gün be gün daha da Ruslaşması, Tatarlıktan uzaklaşmasıdır.

Dil, bir milleti millet yapan en önemli unsurdur. Dil olmadan ne millet olur, ne de kültür. Ana dilde eğitimin yasaklanması, milleti yok etmek için atılan adımdır ki, Rusların istediği de budur. Günümüzde Rusya sınırları içerisinde yaşayan Kazan Tatarları başta olmak üzere Başkurtlar, Çuvaşlar vs. milletlerin dili yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. 1990’lı yıllarda başlayan milli yükseliş, resmi yasaklardan, siyasetçilerin yaptığı hatalı adımlardan dolayı 2000’li yıllarda gerilemeye bugün de neredeyse susma aşamasına gelmiştir. Kazan Tatar dilinin “mutfak dili” haline gelmesi, milliyetçileri harekete geçirmiş ve Tatar İçtimaî Merkezi 17 Ocak 2017 tarihinde “Tataristan’da sırf Tatar dili resmi dil olsun” başlıklı bir bildiri hazırlamıştır. Bildiri, Tataristan Parlamento’su milletvekillerine, Tataristan’dan Rusya Duma’sına seçilen milletvekillerine, Kazan Şehir Duma’sı milletvekillerine gönderilmiştir. Çok zaman geçmeden 23 Ocak 2017’de Tataristan’dan Rusya Duma’sına seçilen Birlik Rusya Parti’si milletvekili İldar Gıylmetdinov’tan yanıt gelmiştir. Gıylmetdinov, Tatar İçtimaî Merkezi’nin bu girişimini desteklemek bir yana, Tatar İçtimaî Merkezi üyelerini “hayattan geri kalmış insanlar”, “beş tane ihtiyar” şeklinde aşağılayıcı ifadeler kullanarak üyeler nezdinde tüm Kazan Tatarlarını horlamış, küçük düşürmüştür. Kazan Tatarlarının yine Kazan Tatarı tarafından aşağılanması kabul edilir bir davranış değildir. Ruslara ruhlarını satmış, ulusal kimliğinden uzaklaşan, içinde bulunduğu topluma yabancılaşan mankurtlar dün de olmuş, bugün de vardır. Kraldan daha çok kralcı olanlar tarihin her döneminde hayatın her alanında varlık göstermiştir. Çarlık Rusya’sı Dönemi’nde Tatar mirzaları sorgusuz sualsiz Rus Çarı’na hizmet etmiş, milletine yaptıkları ihanetin karşılığı olarak toprak, pahalı hediyeler, makamlar onların olmuştur. Sovyetler Dönemi’nde ise Tatar komünistleri bu “göreve” soyunmuş, Rus kadınlarla evlenen, çocuklarını Rus okullarında okutan, Rus dilini, medeniyetini övenler unvan, makam ve para sahibi olmuştur. Rus emperyalizminin sadık köleleri günümüzde de iş başındadır. Bugünlerde Tataristan yöneticileri, Tatar milletvekilleri Putin ve takımına kusursuz itaat ve biat etmektedir. Söz konusu mankurtların dil, millet umurlarında değildir, yeter ki makam, unvan gelsin, cepler parayla dolsun. Ruslar bu konuda cömert davranıyorlar, zira amaçlarına ulaşmak için her şey mubahtır. Kazan Tatarlarına kendi çocuklarını kendi elleriyle boğduruyor Ruslar. Mankurt Tatarlar da Rusların tüm isteklerini harfiyen yerine getiriyor. Rusya Duma’sı milletvekili İldar Gıylmetdinov da bunun bir örneğidir. Tatar dilini hor gören bu insanlara göre, Rusça konuşmak “ilericilik”, Tatarca konuşmak “geri kalmışlık” veya “az gelişmişlik”tir. “İlericilik”, “geri kalmışlık” tabirleri kime göre ve niye göre değerlendirildiğine, nereden ve nasıl bakıldığına bağlıdır. Ruslar henüz tarih sayfasında yokken, Türkler vardı. Bir dönemler devletler kurmuş, büyük medeniyetler yaratmış, köklü bir edebiyata sahip olan Kazan Tatarlarına “geri kalmışlık” sözünü sarf etmek cahillikten başka bir şey değildir. Körü körüne Rusların dediklerini tekrarlayan milli şuurdan yoksun olan bu insanların geçmiş tarihe bakmalarında yarar vardır. Ancak o zaman kimin kimden ne öğrendiğini, kimin kime ne öğrettiğini, kimin dost, kimin düşman, neyin gerçek, neyin yalan olduğunu ayırt edebileceklerini düşünüyorum.

Kaynakça:

1. Kerimullin, Ebrar, Yazmış, Yazmış…(Kader, Kader…), Kazan 1996.
2. Kurban, Roza, “Öksüz-Yetim Tatar Dili–1”, Önce Vatan Gazetesi, İstanbul, 29.04.16, s:6.
3. Kurban, Roza, “Öksüz-Yetim Tatar Dili–2”, Önce Vatan Gazetesi, İstanbul, 30.04.16, s:6.
4. Tatarstan Respublikası Konstitutsiyese (Tataristan Cumhuriyeti Anayasası), Kazan 1995.
5. Togan, Zeki Velidi, Hatıralar, Ankara 1999.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1042 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed