Şrift:
Parasal Egemenlik ve Sermaye Particiliği
25.10.2017 [11:19] - Gündəm, Siyasət, Türk dünyası-Turan
Milletlerin birbirinden farklı vasıfları vardır. Bu vasıflar, genel olarak coğrafi farklılıklardan ve o coğrafya üzerinde yaşanan tarihi olaylardan kaynaklanır.
Kavim milletler daha çok fiziki ve sosyal antropolojiden, ırktan ve buna bağlı olarak gelişmiş olan kültürden etkilenirler.
Yani mesela "Japonlar çalışkandır" derken, bunu fazlaca dünyevi olan Güneş tanrı geleneğinden Samuray kültürünün sanayileşmesine, İmparatorun tanrının oğlu olmasından II. Dünya Savaşındaki nükleer darbelere kadar pek çok sebebe bağlayabiliriz.
Hem coğrafyanın hem de tarihin etkilediği genel üretim kapasitesi, Japonları dünyanın üçüncü büyük ekonomisi haline getirmiştir. (İlk Beş: ABD, Çin, Japonya, Almanya, İngiltere)
Biz kalkınma konusunda kendimizde ırki veya kültürel bir zaaf görmüyoruz.
Coğrafyamız da ilk 5'e girmeye müsaittir. Ancak Tarihimiz farklıdır.
Japonların adalarında serbestçe balıkçılık yapıp; Konfüçyanist Çin kıyılarına eğlenceli saldırılar yaptığı çağlarda biz çağın en güçlü ordularıyla savaşıyorduk.
Yahudileri "tüccar" yapan Tarih, bizi "asker" yapmıştır.
Yahudileri "evrensel" ve gezgin yapan tarih, bizi "devletçi" ve statik yapmıştır.
Bu yüzden de Yahudileri "Amerikalı" yapan tarih, bizi "Amerika'nın düşmanı" yapmıştır.
Dolayısıyla Yahudiler dünyaya böyle hakim oldu diye Yahudi değerleriyle siyaset yapmak, Türk karakterine sığmamaktadır.
Yahudilerin Amerikalılaşması, iki bin yıl devletsiz ve ordusuz yaşamış, gezgin bir milletin karakterine uygundur.
Ama Türklerin Amerikalılaşması, sonu tükeniş olan, tek taraflı bir sevdadır.
15 Temmuz'dan sonra yazılıp çizilen her şey bir gün unutulsa bile Pensilvanya'nın akılda kalacak en önemli yanlışı budur.
FETÖ'nün AKP iktidarında tedbiri elden bırakarak yaptığı aleni çalışmanın özü, Türkiye Cumhuriyeti'nin yapısını değiştirmek amacıyla Türk Milletinin karakteriyle oynamaktır.
Aslında bu değişim 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlamış, 12 Eylül'den sonra kitlesel destek bulmuş ve 2002'den itibaren de AKP'nin kalıcı iktidar politikasının payandası olmuştur.
Yahudilerin 2000 yılda aldığı mesafenin 20 yılda alınacağı mantıklı bir düşünce olmadığına göre Türkiye aldatılmıştır.
Liberal Kapitalizme geçişimizin 37. Yılında hala bir otomotiv sanayiine, uçak üretimine, bilişim vadisine sahip olamayışımızın gerisinde bu aldatılmışlık vardır.
Bu yüzden de Türkiye'nin Dış Ticaret açığı, MHP'nin iktidar ortağı olduğu 57. Hükümet döneminde 10 Milyar dolara kadar düşmüşken, 2011'de 100 Milyar dolara çıkmıştır.
Tek tesellimiz, milli savunma sanayiindeki göreceli atılımlardır.
Bunun da sebebi yine düşmanı bir hayli çok olan bir "askeri millet" oluşumuzdur.
Bizim gibi tarihten güçlü bir savunma misyonuyla gelen milletlerin mücadeleyi sürekli rakibin karakter ikliminde yapmak gibi bir mecburiyeti yoktur.
Bu sürekli deplasman merakının, zamanla karakter değişikliğini de beraberinde getirmesi kaçınılmazdır.
Türk Milleti, bazı evlatlarını 70'lerde komünizm hevesine, bazılarını 90'larda global sermayeye bazılarını da 2000'lerde Yahudi taklidi yapan cemaate kaptırmıştır.
2010'lardaki ortalığın hain kaynamasında bu karakter değişiminin etkisi çoktur.
Türkiye gibi bir ülkede hayatı bin yıldır askerlikle geçmiş çoğunluğu mahzun ve mutazarrır edecek bir iktisadi kalkınma rejiminin kurulması, Türk milletini yıpratmıştır.
Oysa milli karaktere uygun bir kalkınma modelinin ipuçları, Dokuz Işık'tan mülhem MHP parti programında ortaya konmuştur.
Milliyetçi Hareket'in milli üretim ekonomisi anlayışı, yoldan çıkmadan, turuncuya boyanmadan dinini papaya, vatanını Amerika'ya satmadan kalkınmanın yegâne yoludur.
Borsa endeksine göre, dolar kuru kaygısıyla oy veren bir toplumun, milli egemenlik iddiasında bulunması, kendini kandırmaktır.
"TSK'ya vurursanız büyüme hızınız yükselir, PKK'ya vurursanız cari açığınız artar" şeklinde yürütülen bir iktisat sisteminde hâkimiyet paranındır!
Yani para kimdeyse kral odur! Dolayısıyla demokrasinin ve cumhuriyetin sadece adı vardır.
Partiler, bu düzenden kazancı olan iç ve dış sermaye sahiplerine şirin görünebildikleri ölçüde başarılıdır.
Bu şirin düzen partilerinin iktidarı da zaten milletin değil, sermayenin iktidarıdır.
Yani, ulusal egemenliğin yerini "parasal egemenlik" almıştır.
Atlantik rüzgârıyla yol alan ülkelerde bir süredir iktidar değişiklikleri "daha çok mal satan bayi arayışı" şeklinde olmaktadır.
Vatanı toptan satanlar ayrıca FETÖ, PKK-PYD ve Barzani gibi prim almaktadır!
Yeni kurulan partiler de tabii ki bu durumu dikkate almaktadır.
"Sermaye sahipleri istiyormuş!" diye yarın kurulacak partiye kaynak yapanların ulaşabilecekleri en yüksek makam, Kraliçenin makam şoförlüğü veya Trump'ın inşaat kalfalığıdır!
Gerçek bir demokrasiyle ulusal egemenliğin sağlanabilmesi için acilen MHP iktidarına ihtiyaç vardır.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 761 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed