Şrift:
Quzey Kıbrısın gündəmində nələr var?
05.07.2012 [17:27] - Türk dünyası-Turan
Şimali Kipr Türk Respublikasından davam.az-a göndərilən rəsmi xəbərlər bülleteninin növbəti buraxılşını təqdim edirik:

BULUTOĞLULARI VE MECLİS ÜYELERİ 90 GÜN ZORUNLU İZNE GÖNDERİLDİ


Bakanlar Kurulu’nun yaklaşık 5 saat süren toplantısında, Lefkoşa Türk Belediyesi ile tarım ve havyacılara verilen doğrudan gelir desteği hakkında önemli kararlar aldı.
Bakanlar Kurulu, Başsavcılıktan görüş de alarak, Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Cemal Bulutoğluları ve belediye meclis üyelerinin 90 gün zorunlu izne çıkması için yasa gücünde kararname çıkardı.
Bakanlar Kurulu Sözcüsü, İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanı Nazım Çavuşoğlu, toplantı sonrasında basına yaptığı açıklamada, bugün çok önemli konularda uzun ve tartışmalı bir toplantı yaptıklarını söyledi.
Ülkenin demokrasi, belediyelerin de özerkliği olmasına karşın, halkın da ödediği paraların karşılığın alma hakkı olduğuna dikkat çeken Çavuşoğlu, yaklaşık 5 aydır LTB meclis üyelerinin toplanamadığını, karar üretemediğini, buna bağlı olarak LTB’de maaşlarını alamadığı için hizmet veremeyen bir personel olduğunu anlattı.
KARAR SAVCILIKTAN ALINAN GÖRÜŞ DOĞRULTUSUNDA
Hükümetin, demokrasiyi zedelemeden, özerkliği de düşünerek, bir çözüm bulma yönünde, savcılıktan aldığı görüş doğrultusunda bir karar verdiğini ifade eden Çavuşoğlu, Lefkoşa halkının yaşadığı sıkıntıları göz önünde bulundurarak ve LTB’nin hizmet verme yönünde yaşadığı tıkanıklığı aşma yönünde bir karar ürettiklerini kaydetti.
Hükümetin ürettiği kararı açıklamadan önce belediyede meclis üyesi bulunan partilerin başkanlarının tek tek aranarak, bilgi verildiğini belirten Çavuşoğlu, “LTB başkanı ve LTB meclis üyelerinin 90 gün süreyle zorunlu izne çıkarılmalarıyla ilgili yasa gücünde kararname ismiyle bir kararname çıkarttık” dedi.
“LTB’NİN ÖZERK YAPISINA YETERİNCE SAYGI GÖSTERDİK”
LTB’nin meclis üyelerine 5 aydır yaptığı toplantı çağrısına “yeterince” cevap alınamadığını ve herhangi bir konuda karar alamadığının görüldüğüne dikkat Çeken Çavuşoğlu, hükümetin LTB’nin özerk yapısına bugüne kadar yeteri kadar saygı gösterdiğine inandıklarını kaydetti.
LTB’de yaşanan durumun genelde KKTC’yi, özelde ise Lefkoşa halkını ekonomik ve sağlık yönünden ciddi boyutta etkilediğini belirten Çavuşoğlu, ekonomik olumsuzluklar yanında hali hazırda LTB’nin idari anlamda sürdürülebilir bir yapıya sahip olmadığını söyledi.
Çavuşoğlu, sorunların çözümü amacıyla LTB’nin yürürlükteki tüm mevzuat gereği idari, mali ve hizmetlerin verilmesi yönünde alınması gereken kararların alınarak yürürlüğe konulabilmesi, özelde Lefkoşa kentinin genelde ise; KKTC’nin ekonomik ve sağlık yönünden etkilenen, giderek çoğalan olumsuz durumun ortadan kaldırılmasına olanak sağlayabilmek için bu kararnamenin yürürlüğe konulduğunu vurguladı.
LEFKOŞA KAYMAKAMLIĞI YETKİLENDİRİLDİ
Kararnameyle, mevzuat gereği zorunlu izne çıkarılan Belediye Başkanı’nın yürürlükteki tüm görev ve yetkilerini yapmak üzere Lefkoşa Kaymakamı’nın 90 gün süreyle yetkilendirildiğine dikkat çeken Çavuşoğlu, “Kaymakamlık yürürlükteki tüm mevzuatın vermiş olduğu yetkileri kullanır ve görevleri yapar” dedi.
BELEDİYE MECLİSİ’NİN GÖREVLERİNİ 8 KİŞİLİK KOMİSYON YÜRÜTECEK
Çavuşoğlu, belediye meclisinin görevlerini yapmak üzere ise 8 kişilik bir de komisyon kurulacağını ifade ederek; “Kararnameyle; izne çıkarılan Belediye Meclis üyelerinin yürürlükteki tüm görev ve yetkilerini yapmak üzere Kıbrıs Türk Belediyeler Birliğince görevlendirilecek bir birlik temsilcisi, Lefkoşa Belediye hudutları dahilinde görev yapan muhtarların kendi aralarında görevlendirecekleri bir muhtar, Maliye Bakanlığı tarafından görevlendirilecek bir Maliye Bakanlığı temsilcisi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından görevlendirilecek bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temsilcisi, İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanlığı tarafından görevlendirilecek iki İçişleri ve Yerel Yönetimler Bakanlığı temsilcisi ve Sağlık Bakanlığı tarafından görevlendirilecek bir Sağlık Bakanlığı temsilcisinin 90 gün süre ile yetkilendirilerek, mevzuat uyarınca verilen görevleri yapıp, yetkileri kullanabilecekler” dedi.
KARARNAME 24 SAAT İÇİNDE YÜRÜRLÜĞE GİRECEK
Yasa gücünde kararnamenin bu akşam devlet basım evi tarafından basılarak 24 saat içinde yürürlüğe gireceğini vurgulayan Çavuşoğlu, LTB hudutları dahilinde halen görev yapan tüm muhtarların kendi aralarından belirleyecekleri 5 kişilik bir danışma kurulu oluşturacaklarını anlattı.
Nazım Çavuşoğlu, yasa gücünde kararnameyi yürütme yetkisinin yerel yönetimlerden sorumlu bakanlığa ait olduğuna işaret ederek, 90 gün içinde belediyenin bütün mali yapısının masaya yatırılarak LTB’nin yüzdürülebilmesi için gerekli çalışmaların yapılacağını kaydetti.
Çavuşoğlu, işten çıkarılan 123 kişi için ise, işten çıkarılma gerekçelerinin inceleneceğini belirterek, belediyenin durumuyla ilgili olarak yetkili sendikayla da görüşülerek hareket edileceğini ifade etti.
Gazetecilerin, “LTB Başkanı Bulutoğluları’nın Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında istifa edip etmeyeceğine karar vereceğini” söylediğini belirtmesi üzerine ise Çavuşoğlu, hükümetin bu konudaki tavrının net olduğunu, Cemal Bulutoğluları’nın tercihinin kendine ait olduğunu vurguladı.
Çavuşoğlu, “yönetime bu kararnameyle el koyduk, kabul eden eder, etmeyen kendi tercihlerini kullanır” dedi.

BES BAŞKANI BOZAT: “BULUTOĞLULARI’NIN ZORUNLU İZNE ÇIKMASI BİZİ TATMİN ETMEDİ”

BES Başkanı Savaş Bozat, LTB Başkanı Cemal Bulutoğluları’nın Bakanlar Kurulu kararıyla 90 gün zorunlu izne çıkarılmasının kendilerini tatmin etmediğini ve şu an belediyenin çalışma şeklinde bir değişiklik yapma kararı almadıklarını açıkladı.
Bozat, TAK’a yaptığı açıklamada, LTB’de 6 aydır süren bir kaos olduğunu, hükümetin duyarlı davranmasını istediklerini ancak bugün alınan izin kararının ülkede bir ilk olduğunu ve sonuçlarını bilemediklerini söyledi.
Bakanlar Kurulu kararının belediyede nasıl bir yapılandırma olacağını açıklamadığını ve bu kararla kaosun daha da büyüyeceğine inandığını savunan Bozat, kararda net bir tavır olmadığını belirtti.
Bozat, en kısa sürede “yasa gücünde kararname”yi inceleyerek neler yapılabileceğini değerlendireceklerini ancak Bulutoğluları’nın ve meclis üyelerinin izne ayrılacak olmasının sorunlarını çözmediğini söyledi.
Yarın için belediyedeki çalışmalarla ilgili bugünden farklı bir tutum öngörmediklerini kaydeden Bozat, kararı inceledikten sonra daha kapsamlı bir açıklama yapacaklarını belirtti.

BULUTOĞLULARI: “ALINAN KARAR YANLIŞ, ŞOK OLDUM. YASAL GİRİŞİM BAŞLATACAĞIM”

Yasa gücünde kararname ile 90 gün zorunlu izne çıkarılan LTB Başkanı Cemal Bulutoğluları, kararın yanlış olduğunu belirterek, “şok oldum” dedi. Bulutoğluları, gerekli yasal girişimleri yapacağını söyledi.
Kararın demokrasiye, anayasaya ve belediyenin özerkliğine aykırı olduğunu savunan Bulutoğluları, tüm Belediye Başkanlarının da kendisiyle aynı görüşte olduğunu kaydetti. Bulutoğluları, bundan sonraki tavrını diğer belediye başkanlarıyla görüşerek netleştireceğini ifade etti.
Kararın geri alınması için Başbakan Küçük ile görüşeceğini aktaran Bulutoğluları, şu an istifa etmeyi düşünmediğini sözlerine ekledi.

CTP, LTB KONUSUNDA ALINAN KARAR İÇİN "ANAYASAYA AYKIRI" DEDİ “UBP Hükümeti, bugün yaptığı Bakanlar Kurulu toplantısında yeni bir akıl dışılığa daha imza atmıştır. Yürürlükteki yasalardan ve en önemlisi Anayasa’dan zerre kadar anlamadığını belli eden hükümet, Lefkoşa Türk Belediyesi’nde kendi yarattığı krizi çözme hevesiyle, mevcut yasalarla yapılamayacak hiçbir uygulamanın, yasa gücünde kararnamelerle de yapılamayacağını bilmediğini ortaya koymuştur. Demokratik hukuk devletinin temel ilkelerini çiğneyen UBP hükümeti, aldığı kararla Sayıştay’ın belirlediği suç ve suçluları aklamaya, yasadışı uygulamaları örtmeye çalışmaktadır. Bu, faturanın çalışanlarla birlikte Lefkoşa halkına yüklenmesinin bir yoludur. Öncelikle Anayasa, daha sonra da yürürlükteki yasaları çiğneyen hükümetin bu kararı bize göre kabulü olanaksız antidemokratik bir girişimdir ve “yok hükmündedir”. Bu karara imza atan hükümetin derhal istifa etmesi ve daha büyük zararların önlenmesi şarttır.Lefkoşa Türk Belediyesi’nin iflas etmesi, iş göremez hale gelmesi ve maaşların ödenememesi UBP’li belediye meclis üyelerinin desteklediği Cemal Bulutoğluları’nın eseridir. Bu eserin yaratılmasında hem Derviş Eroğlu, hem de İrsen Küçük hükümetlerinin sorumluluğu vardır. Bu ağır yükü halkımızın sırtına yükleyen UBP hükümeti ve Cemal Bulutoğluları derhal istifa etmelidir. Sayıştay, hazırladığı raporla suç unsurlarını ve sorumlularını ortaya koymuştur. Hukuk dairesi, söz konusu suçların araştırılması için mali polisi görevlendirmiştir. Dolayısıyla UBP hükümeti, polisin işlemlerini hızla tamamlamasını, hukuksal sürecin çalışmasını ve suç işleyenlerin yargı kararıyla mahkum edilmesini sağlamak zorundadır. Bunun olması halinde, 51/95 sayılı Belediyeler Yasasına göre suç işleyip mahkum olan belediye başkanının başkanlığı derhal düşmektedir.UBP hükümeti bunu yapacak yerde, işlenen suçları ve yasadışılıkları örtmek için Anayasa’ya aykırı ve hiçbir yasal zemini olmayanı bir karar üretmiştir. Demokratik seçimlerle göreve gelen ve 51/95 sayılı yasa ile görev yapan belediye başkanı ile meclis üyelerinin tamamını “zorunlu olarak 90 gün izne çıkaran” UBP Hükümeti, hiçbir yetki ve sorumluluğu bulunmayan bir heyet oluşturarak Lefkoşa Türk Belediyesi’nin idaresini devrettiğini açıkladı. Bu antidemokratik uygulama çağdışıdır ve kabul edilemez. Hükümetin kararın gerekçelerini açıklarken işaret ettiği “Belediye Meclis Üyelerinin toplantılara katılmaması” son derece haklı gerekçelere dayanmaktadır. Bu üyeler toplantılara katılmayarak iflası daha da derinleştirecek, belediyedeki mafya ilişkilerini daha da geliştirecek kararların alınmasını engellemişlerdir. Hükümetin siyasal bir darbe niteliğindeki kararı, seçilmişlerin haklarına açık bir müdahaledir. Belediyede suç işlenmiştir ve bu adli bir konudur. Bu konu hakkında karar yetkisi bulunan makam mahkemelerdir. Bizler, gerek parti olarak, gerekse partili belediye meclis üyelerimiz aracılığıyla, bu suçlara ilişkin olarak polis ve Başsavcılık nezdinde girişimde bulunduk. Hükümet, öncelikle mali polisin görevini hızla tamamlayarak yargı sürecinin başlamasını sağlamalıdır. Bunu yapacak yerde hükümetin, yargı sürecini hızlandırmak için çaba sarf eden CTP-BG’ye mensup meclis üyeleri ile suçlara ortak olanları aynı kefeye koyması asla kabul edilemez.Hükümetin ekonomik konular dışında yasa gücünde kararname çıkarma yetkisi yoktur. Kaldı ki bu yetki de meclis onayına tabidir ve bu durum Anayasa’da net olarak 112. maddede izah edilmektedir. Bugün Lefkoşa Türk Belediyesi’nde Sayıştay raporunda da tanımlanmış pek çok suçtan ötürü adli işlem yürütülen bir süreç yaşanmaktadır. Eğer hükümet bu girişimini Lefkoşa’da “olağanüstü hal” olduğu varsayımı ile yapıyorsa, bunun koşulları da yine Anayasa’da 128. maddede mevcuttur. Anayasa olağanüstü hal ilanının cumhurbaşkanının başkanlık edeceği bir bakanlar kurulu kararının meclis tarafından onaylanmasını zorunlu kılmaktadır. Kaldı ki hangi koşulda olursa olsun, yasa gücündeki kararnamelerin hiçbir biçimde kişisel ve siyasal hak ve özgürlükleri kısıtlayamayacağı da yine Anayasa’nın 112. maddesinin 4. fıkrasında açıkça belirtilmektedir.Kaymakam başkanlığında atandığı duyurulan yönetim, sadece seçilmişlerin yetkisindeki kararları almak zorunda kalabilecektir ki bu da antidemokratik bir darbe anlamına gelmektedir. Lefkoşa Türk Belediyesi’nde görev ve yetkilerin başkan Cemal Bulutoğluları tarafından çok ciddi biçimde kötüye kullanıldığı ve bunların her birinin ayrı ayrı suç olduğu Sayıştay tarafından resmen belgelenmiştir. Bu suçların önemli bir kısmına Eroğlu ve Küçük hükümetlerinin de onay vererek ortak olduğu da yine bu raporda açıkça yazılmıştır. Lefkoşa Türk Belediyesi’nin şişirilmiş ve suç işlemede birer araç olarak kullanılmış olduğu anlaşılan geçmiş yıllara ait bütçeleri de bu hükümetler tarafından onaylanmışken, bize göre hükümetin Cemal Bulutoğluları ve meclis üyelerini suçlu olarak ilan etmesi ve yasal zemini olmadığı halde mahkum etmeye çalışması yangından mal kaçırmadan öteye gitmez.Hükümetin bizzat ortak olduğu suçların sorumluluğundan kurtulabilmek için Anayasa ve yasalar hilafına aldığı bu karar, yaşanan sorunu çözmek yerine bir o kadar daha derinleştirir. Esas yapılması gereken, hem Cemal Bulutoğluları’nın hem de hükümetin istifa ederek, ülkede halkımıza güven verecek yeni bir yapının oluşmasının önünü açmaktır. Lefkoşa Türk Belediyesi hakkında yaptığımız hiçbir uyarıyı dikkate almayanların, bugün kendini kurtarmak için demokrasimizi de, yasalarımızı da ayaklar altına almasına izin vermeyeceğiz.

BAŞBAKAN KÜÇÜK: “KIBRIS’TA KAPSAMLI BİR ÇÖZÜME ULAŞILAMAYAN BİR DÖNEMDE RUM YÖNETİMİ’NİN AB DÖNEM BAŞKANLIĞI’NI DEVRALMASI KABUL EDİLEMEZ”

Başbakan İrsen Küçük, Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüme ulaşılamadığı bir dönemde, Rum Yönetimi’nin AB Dönem Başkanlığı’nı devralmasının kabul edilemeyeceğini söyledi. Küçük, bunun, AB’nin kuruluş ve varoluş felsefesine aykırı bir gelişme olduğunu vurguladı.
Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı’nı devralmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Başbakan, AB dönem başkanlığının halen önemli bir rolü olduğunu, bu bağlamda, AB kurumlarının ve üye ülkelerinin, Kıbrıs Rum tarafını Kıbrıs Türk tarafı ile bir ortaklığa teşvik ve motive etmesi suretiyle kapsamlı bir çözüme ulaşılabilmiş olması ve birleşik Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığını üstlenmesi halinde, bugün AB üst düzey yetkilileri ile gerçekleştirilecek olan resmi töreni daha anlamlı kılabilmiş olacağına dikkati çekti.
Başbakan açıklamasında şunları kaydetti:
“Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüme henüz daha ulaşılamadığı bir dönemde, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı 1 Temmuz itibariyle devralmış olması kabul edilemez olmakla beraber, AB’nin kuruluş ve varoluş felsefesine aykırı bir gelişmedir. Her ne kadar Lizbon Antlaşması ile AB politikalarına yön vermek için ayrı bir başkan pozisyonu yaratılmış olsada, AB dönem başkanlığının halen önemli bir rolü bulunmaktadır.
Bu bağlamda, AB kurumlarının ve üye ülkelerinin, Kıbrıs Rum tarafını Kıbrıs Türk tarafı ile bir ortaklığa teşvik ve motive etmesi suretiyle kapsamlı bir çözüme ulaşılmış olması ve birleşik Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığını üstlenmesi, bugün AB üst düzey yetkilileri ile gerçekleştirilecek olan resmi töreni daha anlamlı kılabilirdi.
‘RUMLAR ÖNCE AB DEĞERLERİNİ BENİMSESİN’
Kıbrıslı Rumlar, AB Dönem Başkanlığı süresince temel hedeflerinin Avrupa entegrasyonunu daha ileriye götürmek ve Avrupa’nın paylaştığı değerleri daha da güçlendirmek olarak ortaya koymuştur. Ne var ki, bu hedefleri yerine getirmeyi vaat eden bir yönetimin, önce kendisinin bu değerleri benimsemesi ve AB’nin temel dayanağını oluşturan farklı kültürlerin bir arada yaşaması ilkesini kendisinin hayata geçirmiş olması gerekmektedir.
Oysa, Kıbrıslı Rumlar bu ilke ve değerleri sadece sözde benimsediklerini, gerek 2004 yılında gerçekleştirilen referandumda, gerekse de 2008 yılından beridir devam eden müzakere sürecinde, Kıbrıs Türk tarafının göstermiş olduğu yapıcı tavıra karşılık vermemekle göstermiştir.
Bölünmüş bir ülkenin AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenmesine AB üyesi ülkelerin göz yummuş olması da tarafımızda hayal kırıklığı yaratmıştır. Kıbrıs Türk Halkı, uluslararası toplum ile birlikte hareket ederek, kapsamlı bir çözüm planını desteklemiş ve karşılığında yegane beklentisi uluslararası toplum ve özellikle AB tarafından yalnız bırakılmamak olmuştur.
‘AB’NİN SÖZLERİNİ YERİNE GETİRMEMESİ’
AB’nin 2004 yılında Kıbrıs Türk halkının ekonomik kalkınmasının sağlanması yönünde verdiği sözlerin yerine getirilmesi ve Kıbrıs Türk halkının sosyal, kültürel, sportif ve ticari bağlarla AB’ye yakınlaştırılmış olması, müzakere sürecinin daha sağlıklı bir zeminde devam etmesini sağlayacaktı.
Bunun olmaması, Kıbrıslı Rumların AB’nin şımarık çocuğu gibi hareket etmesine ve daha kendi içlerindeki sorunu çözüme kavuşturamamış bir ülke olarak AB’nin Dönem Başkanlığı’nı üstlenmesine yol açmıştır.
‘TEMENNİMİZ HATALARIN DEVAM ETMEMESİ’
Temennimiz, bundan sonraki dönemde geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması ve AB’nin verdiği sözleri yerine getirerek ve adadaki durumun normal olmadığını hatırlatarak, Kıbrıslı Rumları özellikle Dönem Başkanlığı esnasında çözüme motive etmeleri ile Kıbrıs’taki duruma katkı sağlamasıdır.”

TALAT: “BÖYLE KAOS GÖRÜLMEDİ”

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, ülkede zaman zaman bunalımlı dönemler olduğunu ama şu sıralarda görülmemiş bir kaos yaşandığını kaydederek, “Ne 1974 öncesi, ne de sonrası böyle kaos görülmedi” dedi.
Talat, LTB’nin 8-10 yıl önce böyle olmadığını ve prestijinin çok yukarılarda olduğunu söyledi.
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat dün katıldığı bir TV programında iç konularla ilgili Kıbrıs sorununu değerlendirdi.
“Vali gelse daha iyi mi olur?” şeklindeki bir soru üzerine Talat “onlar daha becerikli olsaydı KKTC’nin bu hale gelmesine katkı yapmazlardı. Özür dilerim ama valinin geleceği ülkenin hükümetleri yüzünden KKTC bu haldedir bugün” dedi.
Talat, geçmişte şikayet edilen erken emeklilikler gibi olayların o “valiliğin” onayı ve desteği ile olduğunu savunarak, “Bu yüzden kimse bize ülkenizi yönetemiyorsunuz demesin” dedi.
“Kendisinin görevde olduğu dönemde ‘Evine Dön Ayşe’ pozisyonuna gelip gelmediği şeklindeki bir soruya karşılık Talat, KKTC’nin tanınmadığının unutulmaması gerektiğini belirterek, Türkiye’nin KKTC’ye yüklü miktarda mali kaynak aktardığını, güvenliği sağladığını, böylesi bir söylemin yakışık almayacağını söyledi.
DENKTAŞ BENZETMESİ
Kendi döneminde Denktaş gibi konuştuğu şeklindeki eleştirileri yanıtlayan Talat, bunun tamamen asılsız olduğunu belirtti ve Annan Planını desteklediğini hatırlatarak, sadece bunun bile Denktaş ile arasındaki farkı gösterdiğini söyledi ve çözüm için masada verilen gayretlere işaret etti.
Pratikte Kıbrıslı Türklerin kendi iradesinin varlığını, bağımsız ve ayrı devlet kurma hakkı olduğunu söyleyen Talat; 1974’ten sonra Kıbrıs Türkü’nün ayrı toprak parçası üzerinde bu hakkının oluştuğunu, ancak, uluslararası konjonktürün bunu kabul etmediğini ifade etti.
Talat, “İşte bizim politikamız bu uluslararası gerçeklere uygun olarak, Kıbrıs sorununun çözümü suretiyle dünya ile buluşma yönünde olmalıdır” dedi.
HALININ ALTINDAKİ KİR
Kıbrıs sorunundan halkın bıktığını söyleyen Talat, ancak bu sorunun halının altına süpürülmüş bir kir olmaya devam ettiğini ve orada daha da bozuşup kokuşmakta olduğunu ifade etti.
BELEDİYE
Belediyenin sorunlarının sorulması üzerine Talat, Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na gidip grev yasağı aldırttığını iddia eden Talat, grev yasağının yasal olup olmadığının hukuken tartışılabileceğini, ama, çalışanların 2 aydır maaş alamadıkları gerçeği ve anayasada kimsenin ücretsiz çalıştırılamayacağı hatırlanacak olursa, hem hukuken hem de vicdanen grev yasağının yanlış olduğunu, meşru olmadığını savundu.
Lefkoşa Belediyesi’nde yaşanan sorunlarla ilgili başka bir soruyu değerlendiren Talat, “gelmiş geçmiş hükümetlere” suç yükleme kolaycılığının yaygınlaşmakta olduğunu, halbuki suçlu aranacaksa münhasıran bugünkü hükümete bakılması gerektiğini söyledi.
Eski hükümet döneminde belediyeler yasasının tadil edilerek kadrolarının sınırlandığını belirten Talat, yeni UBP hükümetinin, eski yıllardaki hükümetleri döneminde olduğu gibi belediyeyi şişirdiğini savundu.
HEM YAZIP HEM OYNAMAK
Kıbrıs sorununda bundan sonraki senaryoda nelerin yazıldığına yönelik bir soruyu değerlendiren Talat, büyük devletlerin rolünün büyük olduğunu, ABD’nin istemesi halinde sorunun çözümünün hızlanacağını ancak bunlara mutlak senaryolar olarak bakmanın yanlış olduğunu söyledi.
Talat, büyük devletlerin ne kadar da istese, hem yazıp hem de oynayamayacağını kaydetti.
“KIZGIN DEĞİLİM”
Talat, bir soru üzerine halka herhangi bir kızgınlığının olmadığını belirterek, kendisinin sadece, “Bugün yaşadıklarımızın kendi tercihimiz olduğunu” söylediğini ve bundan ders çıkarılması gerektiğini ifade ettiğini kaydetti.
Vatandaştan gelen soruları değerlendiren Talat, görevi boyunca pişmanlık duyacak hiçbir şey yapmadığına işaret ederek, Maraş konusunda, Mağusa İnisiyatifi’nin Kıbrıs sorununu “Mağusalılaştırdığını” ifade etti.
Kıbrıs sorununun çıkmaza girdiği bu aşamada Mağusa İnisiyatifinin ortaya attığı görüşlere sempati duyduğunu belirten Talat, böyle bir tıkanıklıkta Maraş’ın ele alınabileceğini, ancak Maraş’la ilgili Güvenlik Konseyi kararlarının olduğuna dikkat çekti.
Talat, Maraş’ın bu kararlara aykırı olmayacak şekilde açılabileceğini anlatarak, kararda Maraş’ın BM denetiminde açılmasının öngörüldüğünü, bu çerçevede Maraş’ın açılmasının gündemde tartışılabileceğini söyledi.

CUMHURBAŞKANI EROĞLU İSRAİL’İN GÜNEY KIBRIS BÜYÜKELÇİSİ HARİRİ’Yİ KABUL ETTİ

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu İsrail’in Güney Kıbrıs Büyükelçisi Michael Hariri’yi kabul etti.
Cumhurbaşkanlığı’nda saat 12.30’da başlayan görüşmede basının görüntü almasına izin verildi, herhangi bir açıklama yapılmadı.


BAN’IN UNFICYP RAPORUNA İLİŞKİN PERDE GERİSİ ÇALIŞMALAR BAŞLADI

BM Genel Sekreteri Ban ki Moon’un, UNFICYP’in Kıbrıs’taki görev süresini uzatmasını öngören raporu (rapor taslağını) sunmasının ardından, bunun; onaylanması ışığındaki perde gerisi çalışmaların da başladığı belirtildi.
Fileleftheros gazetesi, “UNFICYP Raporuna İlişkin Yoğun Perde Gerisi Başladı” başlıklı haberinde, aldığı bilgilere dayanarak Güney Kıbrıs’ın, olası sürprizlerden kaçınmak istediğini, buna bağlı olarak en son raporda yer alan belirli paragraflardaki dolaylı veya direkt ifadeleri istemediğini yazdı.
Güney Kıbrıs’ın ayrıca, sürecin değiştirilmesine ve doğalgaz aramalarında kurban ve mağdurun eşitlenmesine atıfta bulunan ifadelere müsamaha göstermediğini belirten gazete, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer tarafından-10 Temmuz’da- Güvenlik Konseyi’nin bilgilendirilmesi ışığında KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Özel Temsilcisi Osman Ertuğ ile Rum Başkanlık Komiseri Yorgos Yakovu’nun bugün (dün) bir araya gelmesinin de beklendiğini yazdı.
Gazete görüşmenin, Downer’in Güvenlik Konseyi’ni bilgilendirmesinden önce süreçteki son olgulara ilişkin “taze görüntüye” sahip olması amacıyla, (Downer’in) ricasıyla yapılacağını belirtti.
Politis gazetesi Ban’ın raporuna ilişkin haberinde, rapordan; “2008 yılında başlayan Kıbrıs sorununa ilişkin müzakereler sürecinin durduğu ve sorunun özünün görüşülmesinin ileriye götürülmesi için artık iki tarafın anlaşmasının gerekli olduğu” sonucunun ortaya çıktığını yazdı.
Gazete, raporun içeriğine yönelik dolaşan bilgilere dayanarak, BM Genel Sekreteri Ban’ın, iki tarafın şu anda yapması mümkün olan tek şeyin, Teknik Komiteler (barikatlar, kültürel miras, yayın frekansları) aracılığıyla güven yaratıcı önlemleri ele almaları olduğunu kabul ettiğini belirtti.
Ban’ın; iki tarafın, başka güven yaratıcı önlemlerde uzlaşma sağlaması ihtimalini açık bıraktığını belirten gazete, kaldı ki bu konuda da yeteri kadar engel bulunduğunu, örneğin Kıbrıs Rum tarafının bu tedbirlere “Maraş” konusunu, Kıbrıs Türk tarafının ise “FIR ve doğalgaz konularını” dahil etmek istediğini yazdı.
Habere göre Ban, öze ilişkin olarak ise görüşmenin, iki tarafın, bunun (bugüne kadar süreç Kıbrıs aidiyetiydi) ne şekilde yapılacağına karar vermesi durumunda ilerleyebileceğini de ifade etmekle yetindi.

HRİSTOFYAS AP'DE AB DÖNEM BAŞKANLIĞI’NDAKİ ÖNCELİKLERİNİ ANLATTI

Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas dün, Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı’ndaki önceliklerini anlattı.
Rum radyosunun haberine göre Hristofyas, Güney Kıbrıs’ın önümüzdeki 6 ay boyunca, yetkileri dahilinde, elinden geldiğince ve yorulmadan, Avrupalı vatandaşların menfaatine olacak daha iyi bir Avrupa için çalışacağını söyledi.
“KRİZİN ÜSTESİNDEN GELMEK DIŞINDA SEÇENEK YOK”
Hristofyas, AB’nin karşı karşıya bulunduğu zorlukları başarıyla aşacağına inandığını ve AB’nin, mevcut krizin üstesinden gelebilmekten başka seçeneğinin bulunmadığını kaydetti.
Ekonomik krizle mücadele için uygulanan kemer sıkma politikalarının, sadece yetersiz olmakla kalmayıp, aynı zamanda durumu kötüleştirdiğini ifade eden Hristofyas, AB’ye Dönem Başkanı olan Güney Kıbrıs ile işbirliği yaparak, mali problemleri çözme çağrısında bulundu.
Ekonomik istikrar için uzlaşı gerektiğinin altını çizen Hristofyas, müsrifliğin kısıtlanmasının önemli olduğunu ve bütçe açığının toparlanması için çalışmak gerektiğini vurguladı.
4 ÖNCELİK
Hristofyas, Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı’ndaki önceliklerini ise şöyle sıraladı:
“Birinci önceliğimiz, daha sonuç alabilir ve sürdürülebilir bir Avrupa’dır. Kıbrıs Dönem Başkanlığı, diğerlerinin yanı sıra, Çok Yıllık Mali Çerçeve’ye önem atfedecektir. Ana hedef, bu doğrultudaki müzakerelerin sonuca bağlanması olacak.
İkinci önceliğimiz, büyümeye önem veren ve daha verimli bir ekonomiye sahip bir Avrupa’dır.
Mali yönetim için yeni ve güçlendirilmiş bir çerçevenin uygulanması üzerinde duracağız. Ana hedefimiz finansal istikrardır. Dönem Başkanlığı “Avrupa 2020” stratejisinin uygulanmasına ve izlenmesine büyük önem verecektir.
Üçüncü önceliğimiz ise, vatandaşları için daha fazla anlam ifade eden, dayanışmaya ve toplumsal uyuma sahip bir Avrupa’dır. Kıbrıs Dönem Başkanlığı, fakirlikle ve toplumsal dışlanmayla mücadele çalışmalarının üzerinde duracak. Amaçlarımız arasında, Avrupa Ortak Sığınma Sistemi oluşturmak da bulunuyor.
Dördüncü önceliğimiz de, dünyada ve komşularına daha yakın bir Avrupa’dır. Kıbrıs Dönem Başkanlığı, Dışişleri ve Savunma Politikası Yüksek Komiseri ve Avrupa Dış Faaliyetler Servisi Yüksek Komiseri ile sıkı işbirliği içerisinde olacak”.
Hristofyas, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı ile ilgili ileri sürülen “Türk tehditlerine” de değinerek, Güney Kıbrıs’ın, AB Dönem Başkanlığı görevinden saptıracak herhangi bir sorun yaratmasına izin vermeyeceğini savundu.

POLİTİS: “DÖNEM BAŞKANLIĞINA KARA ÇALMAK VE KIBRIS’IN KUZEYİNDE BİR DEVLET YAPISI VAR OLDUĞUNU GÖSTERMEK MAKSADIYLA KUTLAMA OLAĞANÜSTÜ ETKİLEYİCİ OLACAK”

Rum Politis gazetesi Türkiye ve KKTC’nin, Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı dönemi içerisinde kutlanacak 20 Temmuz Barış Harekâtı’nın yıldönümünde; Rum Dönem Başkanlığı’na “kara çalacak” ve AB üye devletlerine, Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde bir devlet yapısı var olduğunu gösterecek olağanüstü etkileyici bir kutlama planladığını yazdı.
Gazete “20 Temmuz’da ‘KKTC’ ve AB İle İlgili Açıklamalar... ‘Alternatifimiz Var’” başlıklı Kıbrıs Türk çevrelerini kaynak gösterdiği haberinde Barış Harekâtı’nın 38’inci yıldönümü kutlamaların askerî değil siyasi yönün öne çıkarılacağını, Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’nun dün; törenlere TC Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü davet edeceği açıklamasının nedeninin de bu olduğunu yazdı, şöyle devam etti:
“Aynı kaynaklara göre bu yılki kutlamalarda Türk liderliği yoğun katılım gösterecek ve ‘KKTC’yle ilgili açıklamalar yapılması için mümkünse AB üyesi ülkelerden yabancı yetkililerin katılmasına çalışılacak.
Şunu hatırlatalım; 10-20 Temmuz’da Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı çerçevesinde Kıbrıs’ta (Baf’ta) AB üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanlıklarının Avrupa konularından sorumlu müdürlerinin gayrı resmi toplantısı yer alacak.”

RUM BANKALARININ İHTİYAÇ DUYDUĞU MEBLAĞ 10 MİLYAR EURO

Rum ekonomisinin durumunu saptamak ve AB destek mekanizmasından verilecek destekle ilgili memorandumu hazırlamak üzere Pazar gününden beri Güney’de bulunan Troika, Rum bankalarının gerçek ihtiyacının 10 milyar Euro olduğunu saptadı
Fileleftheros “Troika’dan İlk Şok... Bankaların İhtiyacını 10 Milyar Euro’ya Çıkardılar” başlığıyla manşete çektiği haberinde Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’ten 30’un üzerinde yetkiliden oluşan Troika heyetinin Rum Merkez Bankası’nda yaptığı incelemelerde bankaların gerçek ihtiyaçlarını 10 milyar Euro’ya çıkarak Rumları şoke ettiğini yazdı.
Habere göre Troika’nın değerlendirmesi ile Rum makamlarının değerlendirmesi arasındaki uyuşmazlık ve 10 milyar Euro şoku, önümüzdeki günlerde Rum makamlarının Troika ile yapacağı çetin pazarlığa damgasını vuracak.
Gazete birkaç gündür Güney’de bulunan Troika heyetinin, Rum bankalarının bilançolarını tarayarak, gerçek ihtiyacın 10 milyar Euro olduğu sonucuna ulaştığını, Rum Merkez Bankası teknokratlarının bu değerlendirmeyi çürütmek için çok uğraşması gerekeceğini belirterek şunları yazdı:
“Dikkat çekici olan şudur ki teknokratlar hesaplamalarında iki parametreyi dikkate aldı. Takibe alınmış kredilerdeki metot değişikliği ve ipotek edilmiş taşınmazların sorunlu olması dolayısıyla bankaların bu taşınmazları değerlendiremediğinin kabulü.
Troika heyetinin Maliye Bakanlığı ve diğer birimlerin teknik heyetleriyle kritik temasları öncesinde dün hararetli çalışmalar başladı. Troika heyeti Maliye Bakanı Vasos Şarlis, Meclis Maliye Komitesi, Rum Sanayiciler ve İşverenler Örgütü (OEV) ve Ticaret ve Sanayi Odası (KEVE) yetkilileriyle görüşecek.”
Gazete IMF adına Troika’da yer alan Delia Velculescu’nun fotoğrafını kullandığı haberinde “demir lady” olarak lanse ettiği Velculescu için “görüntüde gülümsüyor olabilir ancak arkasında ağır bir ismi var. IMF’nin demir lady’si olarak görülüyor heyetin başkanı olarak şimdi Kıbrıs’ta. Yunanistan’da, ikinci memorandumu incelediğinde 150 bin devlet memurunun 2015’e kadar işten çıkartılmasının altına imza atarak büyük tepki toplamıştı” ifadelerini kullandı.
Habere göre Troika heyeti dün Rum Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası teknokratları, Sermaye Piyasası Komitesi Denetim makamlarını, Sosyal Sigortalar Müdürü ve diğerleriyle temas etti. Yarın da ticari bankalar birliği ile temas ettikten sonra SEK (Rum Sağcı İşçi Sendikaları Konfederasyonu), PEO (Solcu İşçi Sendikaları Federasyonu) ve PASİDİ (Kamu Görevlileri Sendikası) ile görüşecek.

ARTIK RUSYA VE ÇİN’DEN KREDİYE GEREK KALMADI

Rum Maliye Bakanı Vasos Şarlis dün Strazburg’ta, Avrupa Parlamentosu Para ve Ekonomi Komitesi’ne sunum yaptıktan sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlarken Güney Kıbrıs’ın Rusya veya Çin’den kredi alması ihtimalini asgariye düşürdüğü bildirildi.
Fileleftheros “Devletlerarası Kredi Uzaklaşıyor... Şarlis Rusya ve Çin İhtimallerini Kısıtlıyor” başlığıyla yansıttığı haberinde Şarlis’in uluslar arsı piyasalardan kredi alamadığımız için açığımızı kapatmak maksadıyla Rusya ve Çin’den kredi arayışına girmiştik, ancak şimdi durum değişti. Mali yardım için EFSF/ESM’ye resmi başvuruda bulunduk” dediğini yazdı.
Habere göre kredi için Rusya ve Çin’le müzakerelere devam edilip edilmeyeceği sorusuna muhatap olan Şarlis Yunanistan’daki sorunlar ve Güney Kıbrıs’ın Yunanistan’la bağlantısı nedeniyle bir yıl önce uluslar arası piyasalarda karşılaşmaya başladıklarını hatırlatarak devletlerarası kredi başvurularının bir iki hafta önce değil, geçmişte yapıldığını söyledi.
Alithia haberi “Rusya-Çin’den Kredi Senaryolarına Son... Şarlis’in İma Ettiği Üzere Kıbrıs’ın Mekanizma ve IMF’ye Başvurusu Olguları, Artık Rusya ve/veya Çin’den Krediyi Gereksiz Hale Getirecek Kadar Değiştirdi” başlık ve spotlarıyla aktardı.
Haberde Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas ve Maliye Bakanı Vasos Şarlis’in; ekonomiyle ilgili yaklaşım, düşünce, tez ve hedeflerinin farklı olduğunu gizlemeye çalışsalar da ardık saklayamadıkları; her gün yaptıkları çelişkili açıklamalarla halkın kafasını daha da karıştırdıkları ve yöneten Hristofyas görünse bile asıl yönetenin Şarlis olduğu izlenimini yarattıkları görüşü kaydedildi.

SİLİKİOTİS’TEN LÜBNAN’A ENERJİ İÇİN İŞBİRLİĞİ DAVETİ

Rum Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Neoklis Silikiotis’in, Lübnan’a enerji alanında işbirliği yapmaları davetinde bulunduğu bildirildi.
Harvagi gazetesi “Lübnan’a Enerji İşbirliği İçin Davet... Neoklis Silikiotis Beyrut’ta Tarihi Fırsattan Söz Etti” başlıklarıyla verdiği haberinde, Beyrut’ta enerji konulu bir konferansta konuşan Silikiotis’in, Lübnan’a enerji alanında işbirliği davetinde bulunduğunu yazdı.
Habere göre doğu Akdeniz deniz bölgesinin, bölgede barış, refah ve ilerleme perspektifleri sunarak herkes için ortak sınırlar ve çıkarlar alanına dönüşebileceğini ifade eden Silikiotis, “Samimi, yapıcı bir şekilde ve halklarımızın yararına iyi niyetle işbirliği yapmamız için bize tarihi bir fırsat sunuluyor” dedi ve devamında “Bu perspektife Lübnan’ı katılmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Silikioıtis, Lübnan’ı, 9 Kasım’da Güney Kıbrıs’ta düzenlenecek denizaşırı faaliyetlerin güvenliği, doğalgaz ve petrol arama, bulma ve üretme, AB’nin enerji ikmali güvenliği konulu, AB üye ülkeleri ve (Güney Kıbrıs’ın) Doğu Akdeniz’deki komşu ülkelerinin çağrılacağı Bakanlar Toplantısına katılmaya da davet etti.
Beyrut ziyaretine değinerek, kongreyi düzenleyenlere ve Lübnan Enerji ve Su Bakanı Gebran Bassil’e misafirperverliklerinden ötürü teşekkürlerini sunan Silikiotis, gerek konferans çalışmaları sırasında, gerekse Bassil ile olan ikili görüşmede yapıcı ve üretici tartışmalarda bulunacaklarından emin olduğundan bahsetti.
Doğu-Batı Akdeniz bölgesinde hidrokarbon alanında önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönmede bulunulduğu değerlendirmesi yapan Silikiotis, Levanten havzasında büyük miktarlarda doğalgazın ortaya çıkmasının, bu bölgenin sakladığı hidrokarbon miktarlarına işaret ederek, bunların, bölgesel, Avrupa ve dünya çapında, enerji alanında Doğu Akdeniz’in rolüyle ilgili yeni perspektifler ve dinamikler yarattığından söz etti.
“Bu yeni perspektiflerin, pratiğe geçmesi ve meyve vermesi yönünde ortaya çıkan işbirliklerini doğru bir şekilde değerlendirmemiz için soğukkanlılıkla ve akıllıca hareket etmemiz gerekiyor” diyen Silikiotis, her şeyin ötesinde, bölgedeki ülkeler arasında samimi bir işbirliğinin yaratılabilmesi ve bu şekilde halkların kazanacağı avantajları maksimize edebilmeleri için köklü tutum ve davranış değişikliğinin gerektiğini savundu.
Silikiotis, “Bu işbirliği ve karşılıklı anlayış ruhu içerisinde karşımızda, gerek ülkelerimizin Münhasır Ekonomik Bölgelerimizin sınırlarının belirlenmesi, gerekse hidrokarbon yataklarından ortak faydalanılmasıyla ilgili komşularımızla imzaladığımız çeşitli ikili anlaşmalar da buluruz” değerlendirmesi yaptı.
Doğu Akdeniz bölgesi için açılan yeni faslın, halklarının daimi barış, refah ve ilerlemesi için bir umut teşkil ettiğinin kesin olduğu yorumu yapan Silikiotis, kendilerine verilen bu tarihi fırsatı ne görmezden gelebilecekleri, ne de buna sırtlarını dönebilecekleri yönündeki düşüncesini dile getirdi.
Gazeteye göre, konuşması sırasında Güney Kıbrıs’ın şu anda enerji alanındaki planlamalarına ve bazı gelişmelere değinen Silikiotis, ikinci tur izinlerden, doğalgaz sıvılaştırma birimi gibi altyapıların oluşturulmasından ve Noble şirketiyle çalışmalardan bahsetti.
Silikiotis, “Komşularımızla geniş işbirlikleri yolunu açıkta bırakarak Kıbrıs’ta kararlarımızı aldık ve enerji alanında çizdiğimiz stratejinin uygulanması yönünde ilerliyoruz” dedi.

SCHULZ’DAN THEOHARUS’A ANKARA’NIN TAVRI KONUSUNDA YANIT

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un, Ankara’nın; Güney Kıbrıs AB dönem başkanlığına ilişkin tavrı konusundaki tutumunun net olduğu belirtildi.
Fileleftheros gazetesine göre, DİSİ Avrupa Parlamentosu üyesi Eleni Theoharus’un konuya ilişkin mektubuna yanıt veren Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Theoharus’un, Türkiye’nin, Güney Kıbrıs AB dönem başkanlığına karşı olan boykotundan doğan endişelerini paylaştığını ifade etti.
Türkiye’ye gerçekleştirdiği son ziyaret esnasında, Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığı konusunu kendisinin de dile getirdiğini ifade eden Schulz, “Cumhurbaşkanı (Abdullah Gül) ve Başbakan’a (Tayyip Erdoğan) yönelik olarak böyle bir davranışın kabul edilemez olduğunu ifade ettiğini söyledi.
Schulz, bu ülkenin, bir diğer deyişle Türkiye’nin mevcut tutumunu değiştireceği, “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanıyacağı, Ankara Protokolü’nü uygulayacağına ilişkin temennisini dile getirirken, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi ve Türkiye’nin katılım müzakerelerine ilişkin momentumun ileriye götürülmesi için bunların olmasının gerekli olduğunu ifade etti.
Gazete Eleni Theoharus’un açıklamasına dayanarak, mektubun ayrıca, Schulz’un, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu çalışmaları ve Ankara’nın Güney Kıbrıs dönem başkanlığını tanımadığı sürece çalışmalarını kesmesine ilişkin önerisi nedeniyle Theoharus’a yönelik yanıt niteliğini taşıdığını da yazdı.
Habere göre Schulz, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu çalışmalarına değinirken, Türk tarafının, “Kıbrıslı Türk gözlemciler” konusunu gündeme getirdiği zaman söz konusu Komisyon’un başkanlığına katılan Avrupa Parlamentosu üyeleri tarafından derhal ret edildiğini de söyledi.

ÜÇ BÜYÜK RUM BANKASININ DURUMU...

Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposluğu, büyük hissedarı olduğu Helenic Bank’ın sermaye artırımına katılma kararı verdi.
Fileleftheros “Başpiskoposluk’tan Helen Bankası’na Destek... Sermaye Artırımına Katılıyor” başlıklı haberinde Başpiskoposluk’tan dün yapılan açıklamada “Kıbrıs Başpiskoposluğu ve ona bağlı taraflar, Helenic Bank’ın büyük hissedarı olarak, bu bankadaki hissedarlıklarından ortaya çıkan tercih haklarını kullandılar” denildiğini yazdı.
ÇİN’İN LAİKİ BANK’IN BÜYÜK HİSSEDARI OLMASI İHTİMALİ YARI YARIYA
Aynı gazete “Çin’in Laiki’ye Katılma İhtimali 50-50” başlıklı haberinde Laiki (Halk) Bank Yönetim Kurulu Başkanı Mihalis Sarris’in, Çin’in Laiki’nin büyük hissedarı olması ihtimalinin yarı yarıya olduğunu açıkladığını yazdı.
Habere göre Sarris dün Rum Merkez Bankası’ndaki görüşmesi öncesinde yaptığı açıklamada Laiki’nin zor durumda olduğunu söyledi. Bundan sonra atacakları adımları ve bankanın ihtiyaç duyduğu ilave miktarın nasıl karşılanacağını görmek için Troika’nın telkinlerini bekleyeceklerini anlattı. Sarris “devletleştirilmesinden sonra bankanın likiditesinin artıp artmayacağını söylemek için henüz erken” ifadesini de kullandı.
SARRİS LAİKİ YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞINDAN ALINABİLİR
Politis “Hükümet Laiki Bank’ın Mevcut Liderliğinin de Başarısızlığını Gündeme Getiriyor... Mihalis Şarlis Değiştiriliyor” başlıklı haberinde adını vermediği bir “hükümet kaynağının”, Laiki (Halk) Bank’ın devletleştirilmesinin ardından tek hissedarı olarak bankanın mevcut liderliğinin, sermayesinin yeniden yapılandırılması sorununu yönetmesinden memnun olmadığını söylediğini yazdı.
Aynı yetkili “yeniden sermayelendirme için gereken meblağın daha önce 300 milyon Euro olduğu söylenmişti ancak nihayetinde 3 milyon oldu” ifadesini kullandığına işaret eden gazete bu açıklamadan; Hristofyas hükümetinin çok yakında Laiki Bank liderliğinin, özellikle de yönetim kurulu başkanı Mihalis Sarris’in değiştirilmesini gündeme getireceğinin anlaşıldığını belirtti.
“KIBRIS BANKASI”NIN DEVLET DESTEĞİ İÇİN TALEP ETTİĞİ MEBLAĞA ARAŞTIRMA
Simerini, Rum tarafında faaliyet gösteren “Kıbrıs Bankası”nın sermayesini, Avrupa Bankacılık Otoritesi tarafından dayatılan oran olan yüzde 9’a çıkarabilmek için ihtiyaç duyduğu meblağı daha önce 200 milyon Euro açıklamasına karşın, resmi açıklamasında 500 milyon Euro tutarında devlet desteği talep etmesi üzerine Sermaye Piyasası Komitesi’nin araştırma başlattığını bildirdi.

GÜNEY KIBRIS İLE NOBLE MÜZAKERELERE BAŞLIYOR

Güney Kıbrıs ile Noble Energy arasında görüşmelerin bugün (dün) resmi olarak başlayacağı belirtildi.
Fileleftheros gazetesi “Noble İle Derin Sularda... Yatakların Değerlendirilmesi ve Terminal İçin Görüşmeler Başlıyor... Zaman Takvimleri ve Boruların Nitelikleri” başlıklarıyla verdiği haberinde, Güney Kıbrıs ile Noble Enery arasındaki görüşmelerin, “Güney Kıbrıs’a doğalgazın getirilmesi ve doğalgaz sıvılaştırma terminalinin oluşturulmasıyla 12’nci parseldeki hidrokarbon yatağının değerlendirilmesi” konusuyla bugün resmi olarak başlayacağını yazdı.
Rum Bakanlar Kurulu kararıyla oluşturulan Güney Kıbrıs’ın grubunda, Enerji Dairesi Müdürü Solon Kasinis, (ismi verilmeyen) Sayıştay Başkanı Yardımcısı, Hukuk Dairesinden savcı Yannakis Lazaru, Shell eski üyesi uzman Teo Kondu’nun yer aldığını kaydeden gazete, edindiği bilgilere göre Kondu’nun, görüşmelerin mevcut aşamasına doğrudan katılmayacağını, çünkü iş için bir Asya ülkesinde bulunduğunu aktardı.
Güney Kıbrıs grubunun dün, Güney Kıbrıs’ın ilgilendiği esas konularla ilgili koordinasyonunun yapıldığı hazırlık toplantısı gerçekleştirdiğini belirten gazete, elde ettiği bilgilere göre bunların, doğalgazın Güney Kıbrıs’a gitmesi süresi, olası gecikmelere ilişkin garantiler ve İsrail yatakları ya da gelecekte Lübnan, Suriye, Filistinlilerin yatakları gibi bölgede doğalgaz bulması mümkün olan üçüncü kişilerin ve onların erişimine izin olanak sağlaması gereken nakliye borularının sayısı ve boyutlarıyla ilgili olduğundan söz etti.
İSRAİL-GÜNEY KIBRIS-YUNANİSTAN DENİZALTI KABLOLARI
Öte yandan Fileleftheros gazetesi bir başka haberinde, Rum Hükümetinin, İsrail’i Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile bağlayacak denizaltı elektrik kablosu projesinin (EuroAsia Interconnector) ortak çıkarlı sınırlar arası çalışma olarak tanınması için Avrupa Birliği’nden talepte bulunduğunu yazdı.
Gazete, bu alandaki planlamaların hızlı bir ritimle ilerlediğini ve nihai çalışmaların başta programlanandan daha erken, Temmuz sonlarında hazır olmasının beklendiğini kaydetti.
Çalışmanın tamamlanması için, Koordinasyon Komitesi tarafından takip edilen 10 çalışma grubunun faaliyet gösterdiğini aktaran gazete, bu komitenin geçtiğimiz günlerde Tel Aviv’de bir araya geldiğini aktardı.
Habere göre toplantıda, Israel Electric Corporation (IEC) Başkan Yardımcısı Yakov Hain, İsrail Hükümetinin her şekilde bu girişimi desteklediğini teyit etti ve Güney Kıbrıs ve İsrail Enerji Bakanlarının geçtiğimiz günlerdeki görüşmesinde bunu sıcak bir şekilde “kucaklamasına” ilişkin memnuniyetini dile getirdi.
DEI-Quantum Energy Yürütme Başkanı Nasos Ktoridis de, Rum Hükümetinin, “EuroAsia Interconnector” enerji köprüsünün, ortak çıkarlı sınırlar arası anlaşma olarak tanınması konusunda AB’ye yaptığı başvuru hakkında bilgi verdi.

GİRNE KÖKENLİ MİLLETVEKİLLERİNDEN TMK’YA “BAŞVURMAYIN” ÇAĞRISI

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ndeki Girne kökenli milletvekilleri dün Rum İçişleri Bakanı Eleni Mavru ile görüşmelerinin ardından, KKTC’de malı olan Rumlara, Taşınmaz Mal Komisyonu’na (TMK) başvurmamaları çağrısı yaptı.
Simerini “Milletvekillerinden İşgal Bölgelerinin Komisyonu’na Başvurmayın Çağrısı” başlığıyla yansıttığı haberinde, KKTC’de mal bırakan Rumların Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvuru sayısında artış yaşanmasından endişe belirten milletvekilleri, Rumlara “komisyona gitmeyin” çağrısı yaptığını yazdı.
Fileleftheros “’Komisyon’: Başvurular Artış Eğiliminde... Dün İçişleri Bakanı İle Görüşme” başlığıyla yansıttığı haberinde Girne kökenli Rum milletvekillerinin Rumlara Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvuruda bulunmama çağrısına yer verdikten sonra, Mavru’nun açıklamasını yayınladı.
Habere göre dünkü görüşmede Girne kökenli Rumların, milletvekillerine aktardıkları sorunları ele aldıklarını söyleyen Eleni Mavru yeni bir görüşme daha yapacaklarını ve “göçmenlerin” sorun yaşadığı iskân politikası, bu politikanın uygulanmasında yaşanan haksızlıklar, politikanın çağdaş ihtiyaçlara uyumlaştırılması ve tapu konularını irdeleyeceklerini söyledi.

KTAMS: “MAAŞLARA REVA GÖRÜLEN ARTIŞ YÜZDE 0.73”

Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) Başkanı Ahmet Kaptan, Devlet Planlama Örgütü’nün (DPÖ) 6 aylık hayat pahalılığını yüzde 0.73 olarak açıkladığını belirterek, "hükümetin bir buçuk yılda kamu çalışanına reva gördüğü artışın bu olduğunu" savundu.
Kaptan yaptığı yazılı açıklamada, 2011 yılında yüzde 14.72 olarak gerçekleşen hayat pahalılığını maaşlara yansıtmayarak eşel mobili bir yıl süreyle donduran ve asgari ücrete de artış getirmeyen hükümetin, çalışanın alım gücünün gerilemesine ve piyasanın iflasına sebep olduğunu savundu.
Kaptan, hükümetin 2012 yılının ilk 6 ayında gerçekleşecek enflasyon oranının maaşlara yansıtarak kamu çalışanlarına artış yapacağını açıkladığını hatırlatarak, DPÖ’nün 6 aylık hayat pahalılığını yüzde 0.73 olarak açıkladığını ve "hükümetin de bir buçuk yıl sonra reva gördüğü artış oranının bu olduğunu" savundu.
Kaptan, yapılacak olan artışın 2011 yılı sonrasında lise hizmet sınıfında istihdam edilen kamu görevlisine brüt 12.23, üniversite hizmet sınıfındaki kamu görevlisine de 13.87 TL olarak yansıyacağını kaydetti.
Kaptan, ülkede 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 5,439 TL olduğu zamanda, kamu çalışanlarına bir buçuk yılda brüt yüzde 0,73 artış yapılacak olmasının hükümetin kamu çalışanlarının ücretlerini yoksulluk sınırının altına çektiğinin göstergesi olduğunu iddia etti.

TÜRK-SEN’DEN ÖZELLEŞTİRME TEPKİSİ

TÜRK-SEN Genel Başkanı Arslan Bıçaklı, “Ulusal Birlik Partisi (UBP) hükümetinin ülkenin öz malı tüm kurum ve kuruluşları yetkisi olmadan ve halkın yüzde 70’inin karşı olmasına rağmen özelleştirmeye çalıştığını” savundu.
Bıçaklı yaptığı yazılı açıklamada, “Özelleştirme kılıfı altında bu güzide kurluşları birilerine peşkeş çekmek sevdasından vazgeçecek gibi görülmüyor. Türkiye’deki Akşam gazetesine de yansıyan bu konunun, sermaye kesiminin ne kadar iştahını kabarttığı görülmektedir. Bu kurumları sırf bu amaca hizmet etmek için bilerek ve isteyerek zarar ettiren ve hatta batırmaya çalışan bu hükümettir” ifadelerini kullandı.
Hükümete bu kurumların özerk bir yapıya kavuşması çağrısında bulunan Bıçaklı, aksi takdirde, aynı tutumun sürdürülmesi durumunda ülkede iş barışının bozulacağını ve sosyal patlamalar yaşanacağını savundu.
Bıçaklı, halka kendi öz malı olan kuruluşlara sahip çıkması çağrısı da yaptı.

EKONOMİ BAKANLIĞI: “ÖZELLEŞTİRİLECEK KURUMLARLA İLGİLENEN HERHANGİ BİR ŞİRKETİN İSMİ AÇIKLANMADI”

Ekonomi ve Enerji Bakan Sunat Atun’un, özelleştirilmesi gündemde olan kurumlarla ilgili herhangi bir şirketin ismini açıklamadığı bildirildi.
Bakanlık Basın Bürosu’ndan yapılan açıklamada, “Bir süre önce Türkiye basınında bir gazetede yer alan ve aynı zamanda söz konusu yayından alıntı yapılarak KKTC medyasında da yer bulan Sayın Bakanımız Sunat Atun'un bazı ifadeleri çarpıtılarak, bakanımızın söylemediği şeyler söylenmiş gibi yayın yapılmıştır” denildi.
Açıklamada, Bakan Atun’un, Ercan Havalimanı başta olmak üzere birçok kurumun özelleştirilmesi çalışmaları sırasında yerli, Türkiye'den ve de üçüncü ülkelerden birçok başvuru bulunduğunu belirttiği ancak haberde ifade edildiği gibi firmaların isimlerini kesinlikle zikretmediği kaydedildi.
Bakanlık bünyesinde yürütülen bu konudaki çalışmaların gerek Özelleştirme Yasası, gerekse de beynelmilel ticari ve etik kuralları çerçevesinde yürütüldüğü belirtilen açıklamada, “Bakanımızın da de herhangi bir bakanlık yetkilisinin de özelleştirme ihalelerine başvuran veya ilgisini bakanlığımıza bildiren şirketlerin isimlerini açıklaması zaten söz konusu olamaz” denildi.
Açıklamada, özelleştirme süreciyle ilgili kamuoyunun bakanlık veya hükümet tarafından şeffaflık prensiplerine uygun olarak ayrıntılı bir şekilde bilgilendireceği de ifade edildi.

LATİFOĞLU: “DPÖ KRİTERLERİNİ GÖZDEN GEÇİRMELİ”

Hür İşçi Sendikaları Federasyonu (HÜR-İŞ) Genel Başkanı Yakup Latifoğlu çalışanların ve emeklilerin alım gücünü enflasyon karşısında koruyan eşel mobil sisteminin 2011 yılı için kaldırıldığını fakat aynı yıl için gerçekleşen %14.72’lik hayat pahalılığının çalışanlara verilmediğini kaydetti.
Latifoğlu, ülkede halkın alım gücü her gün geriye giderken DPÖ’nün altı aylık hayat pahalılığını % 0,73 olarak açıklamasının “Bürokrasinin halktan ne kadar kopuk olduğunu ve kullanılan kriterlerin gerçeklerden ne kadar uzak olduğunun göstergesi” olduğunu söyledi.
Bu nedenle DPÖ’nün kriterlerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini kaydeden Latifoğlu, 6 Haziran’da resmen talep ettikleri Asgari Ücret Komisyonu toplantısının akıbetini sordu ve talepte ısrarlı olduklarını bildirdi.

KAMU-SEN DPÖ’NÜN HP AÇIKLAMASINA TEPKİ GÖSTERDİ.

Kamu-Sen Başkanı Mehmet Özkardaş, DPÖ’nün “Haziran ayında hayatın 0.95 ucuzladığı ve altı aylık HP’nin 0.73 olduğu” şeklindeki açıklamasına, “Uçan hükümetimiz ‘Al takke-ver kullah’ Ali Cengiz oyunlarıyla, altı aylık HP olarak maaşlarımıza bir kahve parası olsun yansıtacak” sözleriyle tepki gösterdi.
Sendika Başkanı Mehmet Özkardaş yazılı açıklamasında, memleketin yangın yerine döndüğü, her yerden feryatlar yükseldiği, beş yıldır artış alamayan kamu çalışanları ve emeklilerin maaşlarının %35-40 eridiğini öne sürerek, hükümeti “yalan söylemekle” suçladı.
Asgari ücretlinin ise iş güvencesinden ve sosyal haklardan yoksun olarak günde 10-12 saat, haftada 60-70 saat çalıştırılmasına rağmen aldığı ücretin brüt 1300 TL olduğunu belirten Özkardaş, İş Yasasına göre haftalık çalışma saatinin 40 saat olduğunu anımsatarak “Haftada 60-70 saat çalışan özel sektör emekçisinin aldığı brüt 1300 TL ‘yi haftalık çalışma saatine böldüğümüzde, aslında asgari ücretlinin ayda 600-700 TL’ye çalıştırılarak nasıl sömürüldüğü apaçık görülebilir” dedi.
Maliye Bakanı’nın, “ekonomi uçuyor, bütçe açıkları kapanıyor ve iyeye gidiş devam ediyor” diyerek pembe tablolar çizdiğini ileri süren Özkardaş açıklamasında, şu ifadelere yer verdi:
“Soframızdaki ekmek gün ve gün küçülüyor, zamlar, vergiler, dövizdeki artış canımızı yakıyor ve DPÖ hala hayatın ucuzladığını iddia ediyor.
Evet, Şaka değil! Haziran ayında hayatın 0.95 ucuzladığını iddia eden DPÖ, altı aylık HP’nin 0.73 olduğu söylüyor! Çalışanların ve emeklilerin gözü aydın! Uçan hükümetimiz ‘Al takke-ver kullah’ Ali Cengiz oyunlarıyla, altı aylık HP olarak maaşlarımıza bir kahve parası olsun yansıtacak…”
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1902 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed