Şrift:
Quzey Kıbrısın gündəmində nələr var?
11.10.2012 [11:35] - Gündəm, Türk dünyası-Turan
Quzey Kıbrısdan davam.az-a göndərilən xəbərlər bülleteninin növbəti buraxılışını təqdim edirik.

CUMHURBAŞKANI EROĞLU: “RUM TARAFININ ANLAŞMA NİYETİ VARSA 6 AY, BİR SENE İÇERİSİNDE ANLAŞILABİLİR”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Rum tarafının anlaşma niyeti varsa 6 ay veya 1 yıl içerisinde anlaşılabileceğini, Türk tarafı olarak müzakerelerin ucu açık devam etmemesi konusunda ısrarcı olduklarını ifade etti.
Bugüne kadar Kıbrıs konusunun konuşulmayan tartışılmayan yanı kalmadığını vurgulayan Eroğlu şunları kaydetti:
“Rum tarafının anlaşma niyeti varsa, 6 ay içerisinde, bir sene içerisinde anlaşılabilir düşüncesinden hareket ederek 1968’de başlayan ikili görüşmelerin artık ucu açık devam etmemesi konusunda ısrarımız vardır.”
Eroğlu, Kıbrıs sorununun emin ellerde olduğunu, Türkiye ile işbirliği ve diyalog içerinde sorunu çözmeye, her şeyden önce devlete sahip çıkmaya çalıştıklarını söyledi.
“MASADA EN GÜÇLÜ TARAFIM KKTC’NİN VARLIĞI”
Cumhurbaşkanı Eroğlu, müzakere masasında en güçlü tarafının devletin varlığı olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“KKTC’nin varlığı masada benim en güçlü tarafımdır. Benim elimi güçlendiren ayrı bir devletimizin olmasıdır. Rum’a mahkum olmamak benim için çok büyük bir avantajdır. Onun için bu devlete hepimiz sahip çıkacağız, müzakereler devam etse de önce devlete sahip çıkacağız. Kendi evimizi istediğimiz şekilde düzenleyeceğiz ki bir anlaşma olursa yarınlara hazır olalım”
ŞUBAT’TAN SONRA YENİ DÖNEM
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Güney Kıbrıs’taki başkanlık seçimleri nedeniyle Kıbrıs konusunda yeni bir dönem yaşanmasını beklediğini ifade etti.
Şubat ayında yeni bir Rum liderle karşı karşıya geleceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Politikalarını şimdiden takip etmeye çalışıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Eroğlu, KKTC Devleti ve halkının bugüne kadar anlaşma istediğini çok samimi bir şekilde ortaya koyduğunu ancak, aynı anlayışı ve siyasi iradeyi Rum tarafından görmediğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Ben 2 sene müzakere masasında Hristofyas ile karşılıklı oturdum. Yurt içinde görüştüm, 5 defa yurt dışında görüştüm ama anlaşmak mümkün olmadı. Çünkü Rumların istediğini verdiğimiz ve kabul ettiğimiz takdirde zaten bizim bu topraklarda yaşama şansımız kalmadığı gibi ayrı bir bölge ayrı bir KKTC Devleti’nden bahsetmenin hayal olacağı gerçeği ortaya çıkmaktadır” dedi.

TALAT: “1974’TEN 30 SENE SONRA TÜRKİYE ÇÖZÜM İSTEDİĞİNİ KANITLADI”

2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Türkiye’nin 2004’te Kıbrıs sorununda çözümü desteklediğini unutmamak gerektiğine işaret ederek “1974’ten 30 sene sonra Türkiye çözüm istediğini kanıtladı” dedi.
2. Cumhurbaşkanı Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, katıldığı bir televizyon programında çeşitli konuları değerlendirdi.
Talat, kendi döneminde müzakerelerin hiç kesilmediğini kaydederek, Türk vatandaşlarına dört özgürlüğün, Türk ve Yunan vatandaşlarının eşitliği bağlamında ortaya konduğunu ve bu konunun hiçbir şekilde tıkanıklığa yol açmadığını söyledi.
Bir başka vatandaşın sorusunu yanıtlayan Talat, “kendi döneminde ilk ve son kez (Cumhurbaşkanlığı) Sözcülük makamının oluşturulduğunu” ve bu vesileyle Rum Sözcünün beyanatlarının eş düzeyde yanıtlanma fırsatı yaratıldığını söyleyerek, böylece Cumhurbaşkanları düzeyinde sürekli bir polemik durumunun ortadan kaldırıldığını anlattı
Başka konuları da değerlendiren Talat, Eroğlu’nun seçilmesiyle Kıbrıs sorununun tıkandığını ve neredeyse o eski karanlık dönemlere geri dönülmek üzere olunduğunu iddia etti.
“TİLKİYİ KÜMESİN BAŞINA KOYDU…”
Talat, Eroğlu’nun Kamu Hizmeti Komisyonu’na farklı statüde iki atama yaptığını hatırlatarak “Tilkiyi kümesin başına koydu“ ifadesini kullandı.
Talat, kendi döneminde asla böyle şeylerin olmadığını; en fazla bazı cevapların optik okuyucu tarafından tam okunamadığını, ya da, az sayıda yanlış sorunun sınava dahil edildiğini ve bu yüzden bazı sorunların yaşandığını, ancak asla yolsuzluk yapılmadığını kaydetti.
2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, halka hitap ederek, biraz da iğneyi kendimize batırmak gerektiğini anlatarak, “Sonuçta bizi yönetenleri kim seçti” sorusunu yöneltti.

BAĞIŞ: "BU RAPOR KARNE DEĞİL… BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN YIL SONUNDA BİZİM YAYINLAYACAĞIMIZ RAPOR"

Türkiye AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB Komisyonu tarafından bugün açıklanması beklenen Türkiye İlerleme Raporu hakkında, "Bu rapor bir karne değildir. Bizim için önemli olan yıl sonunda bizim kendi yayımlayacağımız rapordur" dedi.

AB Bakanı ve Başmüzakareci Bağış, Avrupa Parlamentosu (AP) Eski Başkanı Hans-Gert Pöttering'i bakanlıktaki makamında kabulü sırasında gazetecilerin bugün açıklanması beklenen İlerleme Raporu ile ilgili sorularını cevaplandırdı.

Henüz çıkmamış bir rapor üzerinde değerlendirme yapmak istemediğini belirten Bağış, bugün öğleden sonra İstanbul'da raporu değerlendirmek amacıyla basın toplantısı düzenleyeceğini söyledi.

"Şu anda Türkiye'nin tanımadığı, diplomatik ilişkileri olmayan bir ülkenin dönem başkanlığı içerisinde yayımlanacak bir raporun Türkiye'ye methiyeler belirtmesini beklemek çok inandırıcı olmaz" diyen Bağış, şunları söyledi:

"Maalesef AB içerisinde adeta bir at pazarlığı süreci yaşanıyor. Bu raporda 27 ülkenin içerisine katmaya çalıştığı cümlelerle Türkiye ile ilgili ikili ilişkilerinden doğan hassasiyetlerini yansıtma çabalarıyla karşı karşıyayız. Türkiye'deki farklı farklı çevrelerin, normalde hiçbir diyaloğa girmemeye özen gösteren çevrelerin de bu raporu olumsuz bir şekilde etkilemek için Brüksel'de birlikte lobi yaptıklarının da farkındayız. Onun için başından söylüyorum, bu rapor bir karne değildir. Bu rapor sadece AB Komisyonu'nun Türkiye'ye bir bakışının örneklerinden bir tanesidir. Bizim için önemli olan yıl sonunda bizim kendi yayımlayacağımız rapordur. Türkiye son bir yıl içinde meclisten geçirdiği kanunlarıyla, uyguladığı yasalarla, yönetmeliklerle neleri değiştirmiş, AB yolunda hangi adımları atmış, biz bunları zaten çıkarıyoruz. Bu sene de çıkarıp kendi karnemizi kendimiz vereceğiz. Ama kendisi ilerleyemeyen bir AB'nin Türkiye için hazırlayacağı ilerleme raporunu tabii ki bir bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir anlayışıyla önemseriz. Ama çok da fazla ona önem atfedip bütün çalışmalarımızı etrafında şekillendireceğimiz anlamına gelmemeli."

"AB'NİN TÜRKİYE'DE KREDİBİLİTESİ ZAYIFLADI"

Bağış, önceki yıllarda ilerleme raporlarının yarattığı heyecanın artık yaşanmadığının hatırlatılması üzerine, "Çünkü AB Türkiye'deki kredibilitesinin artık zayıfladığı bir dönemi yaşıyor. Türkiye'nin farklı heyecanları var" dedi.

Bağış, şöyle konuştu:

"Bakın bugün ilk defa işsizlik rakamları OECD ortalamasının altına düştü. Türkiye, Avrupa'nın son 4 yıldır en hızlı büyüyen ekonomisi. Türkiye, Avrupa'nın en güçlü askeri güçlerinden bir tanesi. Aynı zamanda en genç nüfuslardan birine sahip. Hangi açıdan bakarsanız bakın hamdolsun Türkiye'nin durumu çok çok iyi”.

“AB KRİZDEN ÇIKILMASINI İSTİYOR”

Güney Kıbrıs’ın “dönem başkanlığı” sıfatıyla Limasol’da yapılan ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun da katıldığı AB bakanlar toplantısında kabul edilen denizcilikle ilgili deklarasyonun, “ekonomik krize yanıt” niteliğinde olacağı belirtildi.
Fileleftheros, AB Birleşik Denizcilik Politikası’na dair öneriler içeren Limasol Bildirgesi (Limasol Deklarasyonu)’nun sunumunun Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın da katılımıyla dün yapıldığına işaret etti.
BARROSO
Habere göre sunum sırasında konuşan Barroso, denizcilik gündeminin benimsenmesinin AB için belirleyici olduğunu, zira ekonomik krizle karşı karşıya olduklarını söyledi.
Denizcilik sektörünün gelişim halinde olduğuna dikkati çekerek, “Kriz zamanlarında ender de olsa iyi haberler de sözkonusu” diyen Barroso, Avrupa’daki denizcilik sektöründe istihdam edilenlerin sayısının 5.4 milyondan 2020 yılına kadar 7 milyona ulaşacağını belirtti.
Barroso, Limasol Bildirgesi’nin sadece bugün için değil, gelecekteki politikalar için de belirleyici olacağını ifade etti.
HRİSTOFYAS
Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas da, denizcilik ekonomisindeki dinamik büyümenin Avrupa için fırsat oluşturduğunu ifade etti.
Akdeniz’in birçok kez savaş ve sıcak çatışma odağı olduğuna dikkat çeken Hristofyas, askıda bulunan Ortadoğu ve Kıbrıs gibi sorunların çözümlenmesi; Akdeniz’in barış, işbirliği denizine dönüştürülmesi gerektiğini kaydetti.
Hristofyas, kalkınmanın ve akıllı çözümlerin önündeki engellerin kaldırılması için birlikte çalışılması gerektiğine de vurgu yaptı.
“TÜRK AMBARGOSU”
Sunum sırasında Kıbrıs sorununa ilişkin sorulara da yanıt verildi.
Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, “Türk ambargosu” ile ilgili bir soruya ise gazetenin ifadesiyle “kaçamak” yanıt verdi ve “Kıbrıs-Türk ilişkilerindeki çok karmaşık bir konu” ifadesini kullandı.
Barroso, “daimi bir çözümle birleşik Kıbrıs yaratılmasının öncelik olduğunu” da ekledi.
Kıbrıs sorununa çözüm sağlanması için tüm tarafların siyasi taahhütlerine gereksinim olduğunu söyleyen Barroso, Komisyon’un müzakerelerin ilerlemesi için çaba sarf ettiğini ifade etti.
Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas ise, “Türk (Türkiye) ambargosundan Kıbrıs’ın önemli zarar gördüğünü” söyledi.
Hristofyas, Münhasır Ekonomik Bölge ve doğal zenginlikten yararlanma konusunda da Türkiye ile ciddi anlaşmazlıkları olduğunu ve AB’ın bu konuda Güney Kıbrıs’a destek verdiğini ifade etti.
BARROSO’DAN ÜMİT MESAJI
Haravgi gazetesi ise, Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun basın toplantısında Rum halkına “ümit” mesajı verdiğini yazdı.
Habere göre Barroso, ekonomik krizin aşılmasında Güney Kıbrıs’ın Troyka ile uzlaşmaya varacağına inandığını söyledi.
Güney Kıbrıs’taki zor durumu bildiğini ifade eden Barroso, sorunların büyük olduğunu ve bu nedenle Rum siyasi sistemi, partiler, hükümet, muhalefet ve sivil toplumun çabalarına gereksinim olduğunu belirtti.

RUM HALKI TROYKA İLE MEMORANDUM İMZALANMASINA KARŞI

Güney Kıbrıs’ın AB destek mekanizmasından mali yardım almak için Troyka ile imzalaması gereken memorandum konusunda Rum halkının nabzını tutmak hedefiyle Simerini ile Sigma TV tarafından yaptırılan yeni bir anketten, ezici çoğunluğun memorandumun imzalanmasına karşı olduğu sonucu çıktı.
Ankette, “başkan adaylarından hangisinin halkın Kıbrıs sorunundaki tezlerine yakın olduğu” sorusuna ise yüzde 30,5 oranında “hiçbiri” yanıtı verildi.
Simerini anket sonuçlarını “Vatandaşlar Memorandumun Etkileri Konusunda Bölünmüş... Devlet İçin İyi, Keselerimiz İçin Kötü... Halkın Ezici Çoğunluğu Memorandumun İmzalanmasına Karşı” başlık ve spotlarıyla manşete çektiği haberinde değerlendirdi.
Gazeteye göre Rum halkı, Troyka ile memorandumun imzalanmasının yaratacağı etkiler konusunda bölünmüş durumda. Halkın yarıdan fazlası ekonomiye olumlu etkiler yapacağını, üçte biri ise olumsuz sonuçları olacağını düşünüyor.
Görüşü sorulanların çoğunluğu Destek Mekanizması’na girilmesinin aile bütçelerine olumlu etki yapmasını beklemiyor, üçte ikisi ise etkilerinin olumsuz olmasını bekliyor. Ankete katılanların onda biri de bu yeni durumun aile bütçeleri açısından olumlu olacağına inanıyor.
Rum halkı, Troyka’nın önerdiği memorandumun benimsenmesine olumsuz bakıyor. Görüşüne başvurulanların yarısı Hristofyas hükümetinin memorandumu imzalamaması gerektiği inancında.
“Ekonominin bu duruma gelmesinin sorumlusunun kim olduğu” sorusuna verilen yanıtlar ise ilgi çekici. Buna göre, Hristofyas hükümetinin “sorumlunun bankalar olduğu” tezi halk arasında kabul görmüyor. Görüşü sorulanların yüzde 60,4’ü en büyük sorumluluğun Hristofyas hükümetinde olduğunu belirtirken; yüzde 19,5’i bankaları, yüzde 5,5’i meclisi ve yüzde 2,7’si Merkez Bankası’nı sorumlu görüyor.
“Başkan adaylarından hangisinin ekonomi konusunda vatandaşın tezlerine yakın olduğu” sorusuna karşılık yüzde 34,3 Nikos Anastasiadis; yüzde 29,2 ‘hiçbiri’; yüzde 13,6 Yorgos Lillikas ve yüzde 11,7 Stavros Malas yanıtını verdi.

MOODY’S RUM EKONOMİSİNİN NOTUNU 3 PUAN DAHA DÜŞÜRDÜ

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Rum ekonomisinin kredi notunu yeniden ve bu kez 3 puan düşürerek “B3” seviyesine getirerek, menfi (olumsuz) izlemeye aldı.
Rum radyosu Moody’s’in dün sabah aldığı not düşürme kararını, Rum bankalarının sermaye ihtiyaçlarının Güney Kıbrıs’ın kamu borcunu GSMH’sinin yüzde 140’ına yükseltebileceği gerekçesine bağladığını duyurdu.
Rum ve Yunan ekonomilerinde hâkim olan olumsuz havanın Rum banka verilerindeki kötüleşme eğilimini devam ettirmesi beklentisinde olan Moody’s, karar dışında, en büyük üç Rum bankası olan “Kıbrıs Bankası” ile “Helenic Bank”ın notunu ikişer; “Laiki Bankası”nın notunu ise bir puan düşürerek menfi (olumsuz) izlemeye aldı.

“IMF’DEN KIBRIS’A KREDİ ÖDEMELERİ TÜRKİYE ÜZERİNDEN”

Rum Maliye Bakanı Vasos Şarlis, 2014 itibarıyla Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu (IMF) Yürütme Kurulu’ndaki rolünün artacağına ancak veto hakkı olmayacağına işaret etti
Fileleftheros “IMF’den Kıbrıs’a Kredi Ödemeleri Türkiye Üzerinden... 2014 İtibarıyla Fon’un Yürütme Kurulu’nda Yer Alacak” başlıklı haberinde Şarlis’in, Ekologlar ve Çevreciler Hareketi Milletvekili Yorgos Perdikis’in soru önergesine verdiği yanıtı aktardı.
Habere göre Şarlis Temmuz 2012 itibarıyla Avusturya, Beyaz Rusya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Kosova, Slovakya, Slovenya ve Türkiye’nin 2010’da alınan karar uyarınca IMF yönetimi reformlarının bir parçası olarak IMF Yürütme Kurulu’nda Merkezî ve Doğu Avrupa için yeni temsiliyet bölgesi oluşturduğunu anlattı.
Yürütme Kurulu’nun 2014 itibarıyla tamamen, ekonomileri yükselişte olan ülkelerin yönetimine geçeceğini söyleyen Şarlis Türkiye’nin 2014-2022 döneminde 4 yıl, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nin 2’şer yıl süreyle bu konumda olacağını söyledi.
Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ın Troyka çerçevesinde IMF ile anlaşmasını engelleme ihtimaline de değinen Şarlis şunları söyledi:
“Bu aşamada Türkiye Yürütme Kurulu’nda Belçika tarafından temsil ediliyor ve Kıbrıs’ın programıyla ilgili yorumlarını Yürütme Kurulu’na; Kıbrıs için olanlar da dahil, IMF kararlarını veto etme olanağına sahip olmayan Belçika aracılığıyla sunuyor.
Türkiye IMF Yürütme Kurulu Merkezî ve Doğu Avrupa Bölgesi’ndeki görevi 2014 itibarıyla üstleniyor. Kurul’un kararlarında ve IMF politikalarında daha çok nüfuza sahip olacak ancak veto hakkı olmayacak.
İsteseler bile Kıbrıs yetkili makamlarının bu reform prosedürüne ve Türkiye’nin IMF Yürütme Kurulu’nda gelecekte artacak rolüne karşı çıkma olanakları sınırlıdır.”
Gazete “Kıbrıs’ın, Belçika ve Hollanda bölgesine katılmayı kendisinin seçtiğine işaret ediliyor” ifadesine yer verdi.

İSKOÇ SENDİKALARI: "KUZEY KIBRIS'DAKİ AMBARGOLAR KALKMALIDIR"

İskoç İşçi Sendikası Kongresi (STUC) Siyah İşçiler Kongresi 7 Ekim Pazar günü Kuzey Kıbrıs üzerindeki ambargolara son verilmesi ve ada üzerindeki herkese eşit muamele yapılmasını talep eden önergeyi oybirliğiyle kabul etti.

Kıbrıs Türk davasına böylesi geniş bir sendika desteğinin ilk kez verildiği bu karar, STUC Siyah İşçi Hareketi için resmi siyasi bir duruş oluşturdu.

210,000 üyeli güçlü bir sendika olan Komünikasyon İşçileri Sendikası’ndan (CWU) Fevzi Hüssein tarafından öne sürülen önergeye, 1,3 milyon üyesiyle, Birleşik Krallığın en büyük işçi sendikası olan UNISON üyesi İsmail Dönmez destek verdi.
Embargoed!’un eski başkanlarından ve halen CWU’nun siyasi danışmanlığını yürüten Hüssein “Kuzey Kıbrıs üzerindeki insanlık dışı ambargolara” son verilmesi çağrısında bulunan 20 numaralı önergeyi Glasgow konferansında karar sundu.

Fife İskoçya’da Çocuk bakımı hizmetinde çalışan ve aynı zamanda İskoç Siyah Üyeler Grubu Başkan Yardımcısı olan Dönmez ise, Kıbrıslı Türklere karşı uygulanan sayısız ayrımcılık örnekleri sunarak önergeye destek verdi.

Önergenin sunulması sırasında STUC Başkanı Agnes Tolmie de hazır bulunuyordu.
20 numaralı önergede şu ifadeler yer aldı: "… Konferans, uluslararası topluluğun artık Kıbrıslı Rum idaresi altındaki Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kuzey Kıbrıs ve Kıbrıslı Türklere uygulanan cezalandırıcı tutumdan sorumlu tutmalıdır. Kıbrıslıların sürdürdüğü görüşmeler ne yazık ki bir sonuca ulaşamamıştır ve Konferans, ambargoların devam etmesini için bir neden olmadığına inanmaktadır. Yeni STUC Irk Komitesi’nden ambargolarla ilgili farkındalık oluşturmaya yönelik bir kampanya tasarlayarak adadaki TÜM Kıbrıslılara eşitlik getirilmesi konusunda karar verme yetkisine sahip makamlara baskı yapma konusunda Genel Konsey’le birlikte çalışmasını talep eder."
Beş yıldan bu yana İnsan hakları grubu olan Embargoed!’un üyesi olan CWU, kampanyaya düzenli olarak destek vermektedir.

En son olarak CWU başkanı Billy Hayes’in imzası da, aralarında yazar Martina Cole, Avrupa parlamentosu üyeleri ve Operation Black Vote direktörü Simon Woolley’nin bulunduğu 13 önemli İngiliz’in geçtiğimiz Haziran ayında Daily Telegraph’ta yayınlanmak üzere kaleme aldıkları ve İngiliz Hükümetini Kıbrıslı Türklerin haklarını tanımaya çağıran mektupta yer almıştı.
Hussein, “İskoç sendikacıların Kıbrıslı Türklerin içinde bulunduğu kötü durumu kabullendikleri Pazar günü tarihi bir gün yaşandı. Bu, düzenli olarak dünya çapındaki haksızlıklara karşı mücadele veren daha geniş İngiliz sendika hareketine uygun bir davranış olması yanında kararlı Embargoed! ve CWU her geçen gün derinleşerek Kuzey Kıbrıs’ın sonunda işçi sendikası gündeminde olmasını sağlayan ilişkilerin kanıtıdır. Glasgow Konferansı’nın verdiği mesaj açıktır: ‘Kıbrıslı Türkler, devam etmekte olan görüşmelerin başarısızlığı nedeniyle cezalandırılmamalı ve ambargolar kalkmalıdır.’ STUC’un bu bağlamda sergileyeceği kararlı tutumu dört gözle bekliyorum” diye konuştu.
STUC siyasetinin bir parçası haline gelmesiyle Kıbrıslı Türklerin haklarının, Filistin mücadelesinde olduğu gibi bir yol izlemesi umut ediliyor.

İlk kez yıllar önce TUC Siyah İşçiler Konferansında benimsenen kampanya, farkındalık yaratma ve destek toplama amaçlı Filistin Dayanışma Kampanyası (FDK) ile bağlantılı olan işçi sendikalarının neredeyse hepsinin ana konusu haline geldi.

Davalarının görünürlüğü ve hala devam eden yardımın sağlanmasında oynadığı önemli rolün takdirine yönelik olarak FDK, yönetim kurulundaki iki üyeliği işçi sendikaları üyeleri için ayırmıştır.
UNISON Ulusal Siyah Üyeler Konferansı İçtüzük Komitesi Üyesi de olan Dönmez ise, “CWU’nun STUC’ta bu önergeyi sunması beni memnun etti. Son 14 yıldan bu yana İskoçya’da yaşıyor olmama karşın Türk halkıyla ilgili konuları yakından takip etmekteyim. İnsan hakları çok önemlidir. Filistin, Burma ve Afrika Çocukları gibi davaları desteklemekteyim, bu nedenle de Birleşik Krallıktaki bir Türk sendikacı olarak Kıbrıslı Türklerin hakları için sesimi yükselterek destek vermeyi görev sayarım” diye konuştu.(Kıbrıs Postası)

TİCARET ODASI, AB KAMU İHALE KURALLARI İLE İLGİLİ SEMİNER DÜZENLEDİ

Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO), AB Kamu İhale Kuralları ile ilgili seminer düzenledi.
KTTO bünyesindeki Proje, Eğitim ve Araştırma Merkezi (PREAM) ile KKTC Başbakanlık Avrupa Birliği Koordinasyon Merkezi işbirliği ile odada yapılan seminerde, Uzman Sven-Eric Hargeskog kamu ihale sisteminin AB’a uyumlaşma süreci ve yeni ihale prosedürleri hakkında bilgi verdi.
Odadan yapılan açıklamaya göre, yenilenen Kamu İhale Yasası’nın sistemi ve konu hakkında bilinmesi gereken önemli noktaların anlatıldığı seminerde, özellikle ihaleye katılmak isteyen şirketlerin bilgi sahibi olması gereken konular ele alındı.
Seminerde, “İç Pazar hedefleri”, “AB İç Pazarı Kamu İhalesi Direktifleri”, “Birlik Politikası için Kamu İhalesine Yönelik Temel Hedefler” ve “Kamu İhalesi Kanunu” başlıkları ile ilgili bilgiler de aktarıldı.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1577 dəfə izlənilmişdir!
Google Yahoo Facebook Twitter
Del.icio.us Digg StumbleUpon FriendFeed