08.12.2012 [10:18] - Güney Azərbaycan xəbərləri, Güney Azərbaycan-Təbriz
Bir qrup Güney Azərbaycan Milli Hərəkat fəalı yeni imzatopalama kampaniyasına başlayıb. Məqsəd güney azərbaycanlıların məzlumluq səsini Türkiyə dövlətinə çatdırmaqdır. İmzatopalama kampaniyasına qoşulmaq üçün aşağıdakı LİNKi tıklayıb və səhifənin altında ad və Email adresinizi dərc edərək, imzanızı qeyd edə bilərsiniz. Həmçinin kampaniyaya qoşulmaq üçün Facebook-dan da istifadə edə bilərsiniz. http://www.ipetitions.com/petition/azadliq
“Petition”-nin mətni:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Bizler Komşunuz İRAN Devletinin egemenliğine , İnsafına ,hoşgörüsüzlüğüne , buyruğuna Terkedilmiş Yüce Türk Milletinin evlatları olarak ezilen,horgörülen,işkenceler gören, taciz ve tecavüzlere maruz kalan,asli unsuru sayılmayan Güney AZERBAYCAN halkıyız. Her yıl binlerce Azerbaycanlı olarak bize reva görülen bu baskılardan kaçarak Anavatan Türkiye veya başka komşu ülkeler üzerinden diger üçüncü ülkelere vatandaşlık için müracaat ederek vatanımızı terketmek zorunda kalmaktayız. Bizler Milli birliğimizi bozan bu adaletsiz, hukuksuz uygulamadan kaçarak topraklarımızdan, ailelerimizden zorunlu olarak kopartılarak ayrılmak istemiyoruz.
Bundan dolayı Parçalanmış aile sayısı gün geçtikçe artmakta,kaçanın kurtulduğu zannedilsede İran da kalan diğer aile bireylerimiz ve soydaşlarımız iran Hükümet Politikasının ayırımcı, hakir görücü, sürekli ve sistematik baskılarına ve insani olmayan uygulamalarına bırakılmaktadır.
Ayrıca İran devletinin sistematik baskıları insani olamayan davranışlarının yanında gayri çevreci tutumları sonucu Güney Azarbaycanda Urmu Gölünün kasıtlı olarak kurutulması hem Ekolojik dengenin bozulması amaçlanmış olup bu bölgede yaşayan biz Güney Azarbaycan Türk halkının yaşam alanlarını daraltmak, zorunlu olarak göçe tabi tutmak, Milli varlığımız etkisiz kılmak, terkedilen coğrafyada arazilerimize Yıkıcı ve bölücü Terör örgütü PKK/PİJAK ile Kürt kökenli iran Vatandaşlarını Türklerin terketmek zorunda kaldığı alanlara yerleştirmek gayreti yıllardır devam etmektedir. Küresel Güçler “ Türk’ün kendi millet bilincine ulaşmasını sağlayacak hiçbir olaya ve davaya geçmişte destek vermediler ve gelecekte de destek vermeyeceklerdir. “ Küresel Güçlerin sömürü düzeninin en büyük düşmanı sosyolojik olarak Ben’lik algısı üst düzey olan, Ruhlarında Bağımsızlık düşüncesi en üst seviyede belirgin olan Türk’lere destek vermesi Dünya siyasi hayatının geçmişi ile düşünce olarak zıtlık göstermektedir. Geçmiş zamanlarda Türk’ler sömürünün önündeki en büyük “engel Irk “ olarak bölgede sömürenlerin karşısında ağırlığını hissettirmiştir. Bunun en belirgin örneği Türkiye Türk’lerinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 20. Yy. başında emperyalistlere karşı başarılı bir Bağımsızlık Mücadelesi vermesi gösterebilir. Emperyalizmin en büyük korkusu biz Türk milletinin varlığıdır. Ne yazıkki asırlardır yaşadığımız topraklarımıza,vatanımıza Milletimize İran devleti tarafından yabancılaştırma çabaları baskıcı bir politika ile her gün artarak devam etmektedir.
Güney Azerbaycan ‘da yaUrmu Gölü şanan Faciasının incelenmesi, bu facianın Sosyal , ekonomik, siyasal ve kültürel yansımalarının ortaya koyduğu gerçekler ışığında İran Türk’lerin içinde bulunduğu duruma ışık tutmaya çalışacağız.Türkiye Türkçe’sindeki adı Urmiye olan Urmu gölü İran Yönetimi için neden bu kadar önem arz etmektedir ? Bu sorunun en belirgin cevabı , Gölün çevresindeki Güney Azerbaycan Türk nüfus yapısında yatmaktadır.
Gölün çevresinde yaşayan insanlar Azerbaycan Türk’üdür.Urmiye Gölü’nün kıyısında kurulmuş olan Urmiye şehri, İran’da Tebriz’den sonra Azerbaycan Türklerinin en yoğun olarak yaşadığı şehir olmanın yanında İran’ın 10. büyük şehridir. Urmiye şehrinde ve çevresinde yaşayan nüfusun yüzde 90’ı Türk’tür. Gölün kuruması ile etkilenecek insan sayısı yaklaşık 14 Milyondur. İran parlamentosu Urmu Gölünün kurumasının önüne geçmek için ortaya koyulan çalışmalara geçit vermemektedir. Göle su aktarılması için yapılan çalışmalara izin vermeyerek aslında gölün kurumasını istediğini ironik olarak ifade etmektedirler.
İran yönetimi gölün kurumaması için projeler geliştirmiş bunları onaylamış fakat kasıtlı olarak bir türlü hayata geçirmemiştir. Bu projeleri hayata geçirmediği gibi Urmu gölünü besleyen ana damar görevi gören akarsuların üzerine 36 adet baraj, su bentleri inşa etmiş ve planlaması yapılan benzer yapıların projeleri devam etmektedir.
İran Yönetimi, Uluslar arası onaylanmış anlaşmaları hiçe sayarak kendi ideolojik çıkarları için coğrafi koşulları değiştirerek insanlar üzerinde etkili asimilasyon politikası uygulamayı kendisine model olarak seçmiştir.Urmu gölü kuruduğu zaman havzasında oluşacak ekolojik faciadan sadece gölün çevresindeki insanlar etkilenmeyecek yakın komşu ülkelerde, başta Türkiye olmak üzere bu coğrafyadaki bütün tarım havzaları da etkilenecektir. Urmu gölü bugün itibariyle eldeki verilere göre 1976 yılından bu güne kadar yüzde 70 oranında küçülmüştür yani büyük bir kuruma söz konusudur. Bu ekolojik bir facianın yanı sıra sosyo ekonomik açından bölge ve yakın komşuları için büyük bir felaket demektir. Nedeni ise kurumanın sonucunda oluşan tuz çölündeki tuz kristalleri rüzgar vasıtası ile tarım arazilerine, meralara taşınacak ve bitki türleri etkilenecek ve değişecektir. Tarım ve Tarıma bağlı sektörlerde çalışan İnsanlar göç etmek zorunda kalacaktır. Aslında İran rejiminin de istediği budur. İnsanlar doğal yollardan göç etsinler , çünkü Farisilere göre bu insanlar ( Türkler ) Soydaşlarına yakın oturduğu müddetçe Rejimin sürekliliği devamlı bir şekilde tehdit altındadır. Urmu Gölünün kurutulması çalışmaların karşısında olmak her Dünya Vatandaşı için bir görev iken Güney Azerbaycanlı biz Türkler için bir zorunluluktur. Dünyanın hangi coğrafyasında yaşarsa yaşasın bir tek Türk’ ün sorunu Dünya üzerinde yaşayan Bütün Türk’lerin Sorunu olmadıkça Türk birliğine erişmek ve yolunda yürümek sadece hayaldir.
Eyalet İsimlerinin Değiştirilmesi Sorunu
1990’lı yılların başlarında İran hükümeti demografik ihtiyaçların zorunlu kılmasını gerekçe göstererek sıkça eyalet isimlerini ve sınırlarını değiştirmiştir. O döneme kadar Türk nüfusun yoğun olarak yaşadığı ve kendi adını taşıyan Doğu Azerbaycan ve Batı Azerbaycan adlı iki eyalet mevcut iken İran hükümeti, 1993 yılında aldığı bir kararla Doğu Azerbaycan’ın bir kısmını bölerek yeni bir eyalet oluşturmak istemişti. Bu yeni birimde Türkler, etnik Farsların daha yoğun olduğu bir coğrafyada kalacak ve buraya da Sabalan adı verilecekti. Karara Türk öğrenciler, Tahran yönetimine gönderdikleri mektuplarla itiraz etmişlerdir. Tahran yönetimi protestoların yoğunluğu karşısında geri adım atsa da bu kez eyaletin adını Erdebil olarak değiştirmiştir. Güney Azerbaycan Türklerinin itirazlarında dile getirdikleri ifadeler, yalnızca isim ve kimlikle alakalı olmadığı,aynı zamanda ekonomik ve sosyal açıdan üretken olan eyalet ve şehirlerin yeni yasayla potansiyellerini kaybettikleri, halkı fakirleştirerek farklı bir baskıyla fakirleştirmek Türk halkının Farisileirin ekonomik egemenliği altına almaktır. Büyük Türkiye devletnin tarihsel olarak bölgesinde söz sahibi olması, komşu ülkelerdeki soydaş ve akraba bağları, bağımsızlık özlemi çeken yaban ellerdeki Türk soydaşlarının her zaman güven kapısı olmuş,umut ışığı olmuş ve hayallerini Türkiye gerçeği ile bütünleştirmiştir.
Filistin davasındaki cesaretli adımlarınız İsrailin akıl almaz politikalarına ne denli set vurduğunu taktir ve heyecanla takip ettğimizi, Suriyedeki azınlığın haksız ve hukuksuz uygulamaları, Esat cinayetleri taraflarınca Dünya kamuoyuna nasıl taşındı ise Biz Güney Azerbaycan Türk halkına İran devletinin benzer baskılarının,yıldırma ve asimile politikalarının, siz değerli TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞININ dikkatine sunar; babacan ellerinin uzatılmasını yurdundan uzakta sürgün,sığınmacı , dini ve kültürü farklı ülkelere zorunlu vatandaşlık talebinde bulunmak zorunda kalan bizlere büyük moral ve güven verecektir. Saygılarımızla
GÜNEY AZERBAYCAN TÜRK HALKI ADINA
“Petition”-nin mətni:
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Bizler Komşunuz İRAN Devletinin egemenliğine , İnsafına ,hoşgörüsüzlüğüne , buyruğuna Terkedilmiş Yüce Türk Milletinin evlatları olarak ezilen,horgörülen,işkenceler gören, taciz ve tecavüzlere maruz kalan,asli unsuru sayılmayan Güney AZERBAYCAN halkıyız. Her yıl binlerce Azerbaycanlı olarak bize reva görülen bu baskılardan kaçarak Anavatan Türkiye veya başka komşu ülkeler üzerinden diger üçüncü ülkelere vatandaşlık için müracaat ederek vatanımızı terketmek zorunda kalmaktayız. Bizler Milli birliğimizi bozan bu adaletsiz, hukuksuz uygulamadan kaçarak topraklarımızdan, ailelerimizden zorunlu olarak kopartılarak ayrılmak istemiyoruz.
Bundan dolayı Parçalanmış aile sayısı gün geçtikçe artmakta,kaçanın kurtulduğu zannedilsede İran da kalan diğer aile bireylerimiz ve soydaşlarımız iran Hükümet Politikasının ayırımcı, hakir görücü, sürekli ve sistematik baskılarına ve insani olmayan uygulamalarına bırakılmaktadır.
Ayrıca İran devletinin sistematik baskıları insani olamayan davranışlarının yanında gayri çevreci tutumları sonucu Güney Azarbaycanda Urmu Gölünün kasıtlı olarak kurutulması hem Ekolojik dengenin bozulması amaçlanmış olup bu bölgede yaşayan biz Güney Azarbaycan Türk halkının yaşam alanlarını daraltmak, zorunlu olarak göçe tabi tutmak, Milli varlığımız etkisiz kılmak, terkedilen coğrafyada arazilerimize Yıkıcı ve bölücü Terör örgütü PKK/PİJAK ile Kürt kökenli iran Vatandaşlarını Türklerin terketmek zorunda kaldığı alanlara yerleştirmek gayreti yıllardır devam etmektedir. Küresel Güçler “ Türk’ün kendi millet bilincine ulaşmasını sağlayacak hiçbir olaya ve davaya geçmişte destek vermediler ve gelecekte de destek vermeyeceklerdir. “ Küresel Güçlerin sömürü düzeninin en büyük düşmanı sosyolojik olarak Ben’lik algısı üst düzey olan, Ruhlarında Bağımsızlık düşüncesi en üst seviyede belirgin olan Türk’lere destek vermesi Dünya siyasi hayatının geçmişi ile düşünce olarak zıtlık göstermektedir. Geçmiş zamanlarda Türk’ler sömürünün önündeki en büyük “engel Irk “ olarak bölgede sömürenlerin karşısında ağırlığını hissettirmiştir. Bunun en belirgin örneği Türkiye Türk’lerinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 20. Yy. başında emperyalistlere karşı başarılı bir Bağımsızlık Mücadelesi vermesi gösterebilir. Emperyalizmin en büyük korkusu biz Türk milletinin varlığıdır. Ne yazıkki asırlardır yaşadığımız topraklarımıza,vatanımıza Milletimize İran devleti tarafından yabancılaştırma çabaları baskıcı bir politika ile her gün artarak devam etmektedir.
Güney Azerbaycan ‘da yaUrmu Gölü şanan Faciasının incelenmesi, bu facianın Sosyal , ekonomik, siyasal ve kültürel yansımalarının ortaya koyduğu gerçekler ışığında İran Türk’lerin içinde bulunduğu duruma ışık tutmaya çalışacağız.Türkiye Türkçe’sindeki adı Urmiye olan Urmu gölü İran Yönetimi için neden bu kadar önem arz etmektedir ? Bu sorunun en belirgin cevabı , Gölün çevresindeki Güney Azerbaycan Türk nüfus yapısında yatmaktadır.
Gölün çevresinde yaşayan insanlar Azerbaycan Türk’üdür.Urmiye Gölü’nün kıyısında kurulmuş olan Urmiye şehri, İran’da Tebriz’den sonra Azerbaycan Türklerinin en yoğun olarak yaşadığı şehir olmanın yanında İran’ın 10. büyük şehridir. Urmiye şehrinde ve çevresinde yaşayan nüfusun yüzde 90’ı Türk’tür. Gölün kuruması ile etkilenecek insan sayısı yaklaşık 14 Milyondur. İran parlamentosu Urmu Gölünün kurumasının önüne geçmek için ortaya koyulan çalışmalara geçit vermemektedir. Göle su aktarılması için yapılan çalışmalara izin vermeyerek aslında gölün kurumasını istediğini ironik olarak ifade etmektedirler.
İran yönetimi gölün kurumaması için projeler geliştirmiş bunları onaylamış fakat kasıtlı olarak bir türlü hayata geçirmemiştir. Bu projeleri hayata geçirmediği gibi Urmu gölünü besleyen ana damar görevi gören akarsuların üzerine 36 adet baraj, su bentleri inşa etmiş ve planlaması yapılan benzer yapıların projeleri devam etmektedir.
İran Yönetimi, Uluslar arası onaylanmış anlaşmaları hiçe sayarak kendi ideolojik çıkarları için coğrafi koşulları değiştirerek insanlar üzerinde etkili asimilasyon politikası uygulamayı kendisine model olarak seçmiştir.Urmu gölü kuruduğu zaman havzasında oluşacak ekolojik faciadan sadece gölün çevresindeki insanlar etkilenmeyecek yakın komşu ülkelerde, başta Türkiye olmak üzere bu coğrafyadaki bütün tarım havzaları da etkilenecektir. Urmu gölü bugün itibariyle eldeki verilere göre 1976 yılından bu güne kadar yüzde 70 oranında küçülmüştür yani büyük bir kuruma söz konusudur. Bu ekolojik bir facianın yanı sıra sosyo ekonomik açından bölge ve yakın komşuları için büyük bir felaket demektir. Nedeni ise kurumanın sonucunda oluşan tuz çölündeki tuz kristalleri rüzgar vasıtası ile tarım arazilerine, meralara taşınacak ve bitki türleri etkilenecek ve değişecektir. Tarım ve Tarıma bağlı sektörlerde çalışan İnsanlar göç etmek zorunda kalacaktır. Aslında İran rejiminin de istediği budur. İnsanlar doğal yollardan göç etsinler , çünkü Farisilere göre bu insanlar ( Türkler ) Soydaşlarına yakın oturduğu müddetçe Rejimin sürekliliği devamlı bir şekilde tehdit altındadır. Urmu Gölünün kurutulması çalışmaların karşısında olmak her Dünya Vatandaşı için bir görev iken Güney Azerbaycanlı biz Türkler için bir zorunluluktur. Dünyanın hangi coğrafyasında yaşarsa yaşasın bir tek Türk’ ün sorunu Dünya üzerinde yaşayan Bütün Türk’lerin Sorunu olmadıkça Türk birliğine erişmek ve yolunda yürümek sadece hayaldir.
Eyalet İsimlerinin Değiştirilmesi Sorunu
1990’lı yılların başlarında İran hükümeti demografik ihtiyaçların zorunlu kılmasını gerekçe göstererek sıkça eyalet isimlerini ve sınırlarını değiştirmiştir. O döneme kadar Türk nüfusun yoğun olarak yaşadığı ve kendi adını taşıyan Doğu Azerbaycan ve Batı Azerbaycan adlı iki eyalet mevcut iken İran hükümeti, 1993 yılında aldığı bir kararla Doğu Azerbaycan’ın bir kısmını bölerek yeni bir eyalet oluşturmak istemişti. Bu yeni birimde Türkler, etnik Farsların daha yoğun olduğu bir coğrafyada kalacak ve buraya da Sabalan adı verilecekti. Karara Türk öğrenciler, Tahran yönetimine gönderdikleri mektuplarla itiraz etmişlerdir. Tahran yönetimi protestoların yoğunluğu karşısında geri adım atsa da bu kez eyaletin adını Erdebil olarak değiştirmiştir. Güney Azerbaycan Türklerinin itirazlarında dile getirdikleri ifadeler, yalnızca isim ve kimlikle alakalı olmadığı,aynı zamanda ekonomik ve sosyal açıdan üretken olan eyalet ve şehirlerin yeni yasayla potansiyellerini kaybettikleri, halkı fakirleştirerek farklı bir baskıyla fakirleştirmek Türk halkının Farisileirin ekonomik egemenliği altına almaktır. Büyük Türkiye devletnin tarihsel olarak bölgesinde söz sahibi olması, komşu ülkelerdeki soydaş ve akraba bağları, bağımsızlık özlemi çeken yaban ellerdeki Türk soydaşlarının her zaman güven kapısı olmuş,umut ışığı olmuş ve hayallerini Türkiye gerçeği ile bütünleştirmiştir.
Filistin davasındaki cesaretli adımlarınız İsrailin akıl almaz politikalarına ne denli set vurduğunu taktir ve heyecanla takip ettğimizi, Suriyedeki azınlığın haksız ve hukuksuz uygulamaları, Esat cinayetleri taraflarınca Dünya kamuoyuna nasıl taşındı ise Biz Güney Azerbaycan Türk halkına İran devletinin benzer baskılarının,yıldırma ve asimile politikalarının, siz değerli TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞININ dikkatine sunar; babacan ellerinin uzatılmasını yurdundan uzakta sürgün,sığınmacı , dini ve kültürü farklı ülkelere zorunlu vatandaşlık talebinde bulunmak zorunda kalan bizlere büyük moral ve güven verecektir. Saygılarımızla
GÜNEY AZERBAYCAN TÜRK HALKI ADINA
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1920 dəfə izlənilmişdir!
Yahoo | |||||||
Del.icio.us | Digg | StumbleUpon | FriendFeed |