09.01.2013 [00:42] - Türk dünyası-Turan
Quzey Kıbrısdan göndərilmiş xəbərlər bülleteninin növbəti buraxılışını təqdim edirik.
LTB İLE BES ARASINDA PROTOKOL İMZALANDI...
LTB ile Belediye Emekçileri Sendikası (BES) arasında protokol imzalandı ve Lefkoşa’da yaşanan sıkıntıların giderilmesi için adım atıldı.
Başbakan İrsen Küçük’ün şahitliğinde Başbakanlıkta imzalanan protokol sonrasında uzun süredir eylemde olan çalışanlar işbaşı yaptı.
Başbakan İrsen Küçük, protokolün imzalanması sonrasında basına yaptığı açıklamada, LTB’de uzun süredir devam eden sorunların çözümü için hükümet olarak yaptıkları çalışmaları anımsatarak, bu sorunun karşılıklı iyi niyet ve özveri sonrasında çözümlendiğini ve artık Lefkoşa halkının hak ettiği hizmeti alacağını vurguladı.
BES Başkanı Savaş Bozat da, LTB’de yaşanan sorunlar ile çalışanların maaş ve sosyal haklarında yaşadığı sıkıntılara dikkat çekerek, bugüne kadar gelinen süreci anlattı.
Bozat, LTB’de sürdürülebilir bir yapıya kavuşulması için yeniden yapılandırmanın şart olduğunu ifade ederek, bu konuda sendika ve çalışanlar olarak gerekli desteği vereceklerini söyledi.
Varılan mutabakata göre çalışanların 3 aylık maaşlarının ödeneceğini, Ziraat Bankası’ndan alınacak kredi ile de sosyal hakların yatırılacağını ifade eden Bozat, bundan sonra sorunların yaşanmaması temennisinde bulundu.
KAZA MAHKEMESİ, BAŞBAKAN KÜÇÜK’ÜN 10 GÜNLÜK SEÇİM SÜRECİNİ UZATMAYA YÖNELİK İSTİNAF BAŞVURUSUNU REDDETTİ
Lefkoşa Kaza Mahkemesi, Başbakan İrsen Küçük’ün, Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanlık seçiminin 10 gün içinde yapılmasına yönelik alt Mahkeme kararındaki 10 günlük sürenin uzatılması istemiyle yaptığı istinafını ret etti.
Mahkeme, UBP Kurultay sonucuna ilişkin geçen perşembe günü verdiği kararda, Parti Tüzüğü’ne uyulmaması nedeniyle Genel Kurul’un tamamlanmadığı bu bağlamda Genel Başkanlık seçiminin 10 gün içinde yapılmasına hükmetmişti.
Başbakan İrsen Küçük’ün avukatı Ergin Ulunay, Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nin 10 günlük süre uzatımına yönelik istinafı başvurusunu ret etmesi üzerine yaptığı açıklamada, bu kararla ilgili olarak bugün Yargıtay olarak oturum yapan Yüksek Mahkeme’ye istinaf başvurusu yapacaklarını belirtti.
ERTUĞ: “PROSEDÜR KONUSUNDA UZLAŞI GEREK”
Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs Özel temsilcisi Osman Ertuğ, Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik özlü müzakerelerin yeniden başlaması için öncelikle prosedür yönelik bir uzlaşı sağlanması gereğine işaret etti. Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs Özel Temsilcisi Osman Ertuğ, Sabah Haber’de, Kıbrıs sorununa çözüm arayışları açısından 2013 yılı beklentileri ve 2012 yılı değerlendirmesine ilişkin soruları yanıtladı.
Ertuğ, 2013 yılında Kıbrıs sorunun çözümü konusunda hareketlilik beklentisine ilişkin soruya karşılık, Tük tarafının çözüm yılı olması temennisine dikkati çekti.
Güney Kıbrıs’taki seçimler sonrasında müzakerelerle ilgili yeni bir sürecin başlayacağını ifade eden Ertuğ,
BM’nin buna yönelik hazırlık içinde olduğunu söyledi.
Basında yer alan çapraz görüşme önerisine ilişkin ise Ertuğ, basında çıkan her şeyin doğru olmadığı, manipülasyon ve spekülasyonların da yer aldığını kaydetti.
Ertuğ, “her şeyden önce bir öneri söz konusu değil. Birçok bilinmeyen var. Güneyde kim başkan olacak, ne tür bir politika yürütecek... Öneriden bahsetmek için öncelikle bilinmeyenlerin netleşmesi gerekir.” Dedi.
Kıbrıs Türk tarafının iyi niyetle ve kısa sürede Kıbrıs sorunun çözümünden yana olduğunu yineleyen Osman Ertuğ, “çapraz müzakereden kasıt garantör ülkelerin de sürece dâhil olacağı bir yöntem ise biz buna sıcak bakarız” dedi.
Özel Temsilci Osman Ertuğ, Birleşmiş Milletlerin de vurguladığı gibi ucu açık bir sürecin devam edemeyeceğini tekrarlayarak, yeni bir sürecin başlaması için önce prosedürde sonrasında ise yöntemde uzlaşıya ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Downer’in 15 Ocak Salı günü kendisi ve sonrasında Cumhurbaşkanı Eroğlu ile görüşeceğini kaydeden Osman Ertuğ, 16 Ocak’ta ise her iki özel temsilci ile bir araya geleceğini ve teknik komite çalışmalarının değerlendirileceğini söyledi.
Ertuğ, Downer’in bu gelişinin Güneydeki seçimler öncesindeki son teması olacağı öngörüsünü de dile getirdi.
Osman Ertuğ, başka bir soruya karşılık, Kıbrıs Rum tarafının Türkiye’nin AB yolculuğunda engel çıkarmaya devam edeceğini ifade etti.
Ertuğ, “Türkiye Rum tarafına rağmen ilerleme sağlarsa bu Kıbrıs konusunda Rum tarafına yönelik zorlayıcı bir unsur olur” dedi…
Kıbrıs sorununa ilgi gösteren ülkelerin 2013’te ilgisini arattırma yönünde bir eğilim görüp görmediği sorusunu da yanıtlayan Osman Ertuğ, ABD ve İngiltere’den yıl içinde geçmişte yaptıkları gibi Kıbrıs özel temsilcisi atamak gibi bir hareket beklemediğini kaydetti.
Ertuğ, AB dönem başkanı olarak İrlanda’nın Kıbrıs ilgisinde bir artış yaşandığı, ay sonunda Kıbrıs’ta görev yapan Birleşmiş Milletler Barış gücü’nün görev süresinin uzatılması tartışmalarında, Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin tutumunun da net bir şekilde yansıyacağını belirtti.
Osman Ertuğ, 2012 yılında Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarının korunması ve ileriye taşınması için yapılan çalışmaları da özetledi ve “Ekonomik İşbirliği teşkilatına gözlemci statüsü...Turistlerin gelişi engellenemedi... İİT... KKTC Uluslararası formlara katılıyor....” diye konuştu…
NAMİ: “HRİSTOFYAS’IN DEĞERLENDİRMESİ YANLIŞ”
KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Müzakerelerden Sorumlu Temsilcisi Özdil Nami Hristofyas’ın “beş yıllık iktidar dönemim boyunca, KKTC’nin yükseltilmesine ve AB ülkeleri ile sözde doğrudan ticaret tüzüğünün dayatılmasına ilişkin tüm çaba ve stratejileri başarı ile bertaraf ettim” sözlerini “Güney’in uzun süredir devam eden tutumunun tekrarı” olarak nitelendirdi. Hristofyas’ın yanlış bir değerlendirme yaptığını dile getiren Nami, Doğrudan Ticaret Tüzüğünün KKTC’nin tanınmasıyla ilgili bir tarafı olmadığını söyledi.
Ayrıca Anastasiadis’in “Türkiye’nin de masada olması gerektiği” yönündeki sözlerini de değerlendiren Nami, “Anastasiadis Türkiye’nin ve AB’nin içinde olacağı bir formül arayışındadır. AB’nin de masada oturmasını istemekte ama ne sıfatla oturacağına açıklık getirmemektedir. Yunanistan’ın azalan gücünü AB’nin varlığıyla telafi etmek istemektedir. Ancak AB karar verici olarak masaya oturamaz” ifadelerini kullandı.
Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın bir açılış töreninde yaptığı konuşma gündeme bomba gibi düştü. Hükümetin beş yıllık iktidar dönemi boyunca, KKTC’nin yükseltilmesine ve AB ülkeleri ile sözde doğrudan ticaret tüzüğünün dayatılmasına ilişkin tüm çaba ve stratejileri başarı ile bertaraf ettiğini itiraf eden Hristofyas, bu sözleriyle dış basında da üst sıralara yükseldi.
Konuyla ilgili olarak Star Kıbrıs’a konuşan İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Müzakerelerden Sorumlu Temsilcisi Özdil Nami Hristofyas’ın sözlerini, “Güney’in uzun süredir devam eden tutumunun tekrarı” olarak nitelendirdi. Hristofyas’ın yanlış bir değerlendirme yaptığını dile getiren Nami, Doğrudan Ticaret Tüzüğünün KKTC’nin tanınmasıyla ilgili bir tarafı olmadığını söyledi.
“DOĞRUDAN TİCARET TÜZÜĞÜNÜN UYGULANMASI KKTC’NİN TANINMASI DEMEK DEĞİL”
“Tam tersi bu tüzüğün uygulanması adanın tekrar birleşmesi ve Kuzey’in AB’ye entegre olmasına hizmet eder” diyen Nami, 1998 yılına kadar Kuzey Kıbrıs ile AB arasında doğrudan ticaret tüzüğünün olduğunu ancak bunun KKTC’nin tanınması anlamına gelmediğini kaydetti.
“RUMLAR TİCARİ İLİŞKİLERİN KENDİ KONTROLLERİNDE OLMASINI İSTİYOR”
Burada esas niyetin, Rumların AB ile yürütülen ticari ilişkilerin kendi kontrolleri altında olmasını istemeleri olduğunu belirten Nami sözlerini şöyle sürdürdü: “Rum Yönetimi AB ile olan ticari ilişkilerin kendi kontrolünde olmasını istiyor ama bunu söyleyemiyorlar, KKTC’nin tanınmasına yol açar diyorlar.
“RUMLARIN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE İPTAL EDİLMEDİ”
Bu onaylanmamış olmasına rağmen, Rumların istediği şekilde iptal edilmemiştir. Komisyon tarafından geri çekilmemiştir. Konu Avrupa Parlamentosunun (AP) gündemindedir. AP genel kurulunda er ya da geç oylama yapılacaktır. Oylamanın nasıl ve ne şekilde yapılacağı o günkü siyasi konjonktüre bağlıdır. Türk tarafı AB’nin izolasyonları kaldırma kararının yerine getirilmesi için sürekli çalışma yapmaktadır.”
“ÇOK TARAFLI KONFERANSIN KOŞULLARI AÇIK”
Özdil Nami, DİSİ Genel Başkanı Nikos Anastasiadis’in Türkiye’nin de masada olmasına yeşil ışık yaktığı, “Türkiye’yi sürecin dışında bırakan, başarısız süreçler tekrarlanmamalıdır. Ben hiçbir zaman konferans kelimesini kullanmadım. Ne istediğimiz konusunda üzerinde uzlaşılmış bir çerçevede, takvimler ve hakemlik olmadan, müzakerelerin genişletilmiş şekilde yapılmasından söz ettim” ifadelerini de şu sözlerle değerlendirdi: “Çok taraflı konferansa gidilebilmesi için hangi ön şartların yerine getirilmesi gerektiği 2. Greentree Zirvesinden sonra belirlenmiştir.
“RUM TARAFI ÇOK TARAFLI KONFERANSTAN KAÇAMAZ”
Buna göre iç konular diye bazı konulara atıfta bulunulmuş ve bunlarda yakınlaşma sağlanmanın gereği vurgulanmıştır. Rum tarafı çok taraflı konferanstan kaçamayacağı gibi, Türk tarafı da kestirmeyle çok taraflı konferansa gidemez. Bunun için bazı konularda ileri derecede yakınlaşma lazım.
“ANASTASİADİS İLE HRİSTOFYAS’IN FARKI”
Anastasiadis ile Hristofyas’ın farkı Anastasiadis’in ‘çok taraflı konferans’ ifadesini kullanmaması, Türkiye’nin de masada oturacağı bir format arayışında olmasıdır. Anastasiadis bununla ilgili olarak netleşmesi gerek.
“ANASTASİADİS AB’NİN DE MASADA OLMASINI İSTİYOR”
Ayrıca Anastasiadis AB’nin de masada oturmasını istemekte ama ne sıfatla oturacağına açıklık getirmemektedir. Yunanistan’ın azalan gücünü AB’nin varlığıyla telafi etmek istemektedir. Ancak AB karar verici olarak masaya oturamaz. Bu konular artık netliğe kavuşturulmalıdır.
“BURADA AB’İN TEMSİLCİSİ DOWNER’İN DANIŞMANI SIFATIYLA YER ALIYOR”
Burada da yapılan müzakerelerde AB’nin bir temsilcisi ara bölgede Downer’in danışmanı sıfatıyla yer alıyor ve AB ile ilgili konularda gereken yardımı yapıyor. Dolayısıyla Anastasiadis; aklındakini, yani AB dahil, Türkiye dahil masada oturtmanın anlamı nedir bunu da açıklamalı.”
JAN MARINUS WIERSMA: “AB KIBRIS’TA İFLAS ETTİ”
Avrupa Parlamentosu eski Sosyalist Grup Başkan yardımcısı Hollandalı Jan Marinus Wiersma AB’nin Kıbrıs’ta iflas ettiğini söyledi. AP Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda “EU Enlargement Anno 2012: A Progressive Engagement” adlı yeni kitap yazan Wiersma ABHaber’e verdiği mülakatta, 2004 referandumu sonrası Rumların tek taraflı AB üyesi yapılması büyük hataydı. AB maalesef Kıbrıs sorununun çözümü noktasında iflas etti dedi.
Jan Marinus –Wiersma ABHaber’e şunları kaydetti:
‘’2004 Annan referandumunda Kıbrıslı Türkler evet Rumların karşı oy kullandı.Kıbrıs’ta çözüm olmadan Rumların AB üyeliği büyük bir hataydı. Burada bir hata yapıldı.Kıbrıs sorunun çözümü konusunda bir anlamda AB iflas etti. Yeni Avrupa’nın nasıl olacağı belli değil. Fransa ve Almanya’nın Türkiye’nin AB üyeliğini engelleyerek hiç bir şey kazanmadığını söyleyebilirim.Türkiye’nin üyeliği bilhassa Sarkozy tarafından duygusal nedenlerden dolayı engellendi.
Türkiye’nin ekonomik performansı ve gelişimi Ankara’ya güven kazandırdı.Türkiye’nin gündeminin artık ilk sıralarında AB yok. Türkiye müzakere sürecinde kendisine haksızlık yapıldığını söylüyor.Ayrıca Türkiye’de müzakereler sonrası ben AB’yi istemiyorum diyebilir.Tüm bunlar olasılık dahilinde.’’
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI MÜSTEŞARLIĞI'NA HİLMİ AKİL ATANDI
Dışişleri Bakanlığı’nda 3’lü kararnameyle bazı atama ve görevden almalar yapıldı.
Başbakanlık’tan yapılan açıklamaya göre, Dışişleri Dairesi’nde “Müdür/Temsilci” Hilmi Akil, dünden itibaren bu görevden alındı ve “Müsteşar” mevkiine atandı.
Dışişleri Bakanlığı “Bakanlık Müdürlüğü” görevini yürüten Ulaş Kıvılcım görevden alındı ve bu mevkiye Seda Giray Erçiner getirildi.
Ufuk Turganer, Mustafa Davulcu ve İsmet Korukoğlu ise Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri Dairesi “Müdür/Temsilci” mevkiine atandı.
Dışişleri Bakanlığı Dışişleri Dairesi’nde “Müdür/Temsilci” olan Çimen Keskin de dünden itibaren bu görevden alındı.
LTB İLE BES ARASINDA PROTOKOL İMZALANDI...
LTB ile Belediye Emekçileri Sendikası (BES) arasında protokol imzalandı ve Lefkoşa’da yaşanan sıkıntıların giderilmesi için adım atıldı.
Başbakan İrsen Küçük’ün şahitliğinde Başbakanlıkta imzalanan protokol sonrasında uzun süredir eylemde olan çalışanlar işbaşı yaptı.
Başbakan İrsen Küçük, protokolün imzalanması sonrasında basına yaptığı açıklamada, LTB’de uzun süredir devam eden sorunların çözümü için hükümet olarak yaptıkları çalışmaları anımsatarak, bu sorunun karşılıklı iyi niyet ve özveri sonrasında çözümlendiğini ve artık Lefkoşa halkının hak ettiği hizmeti alacağını vurguladı.
BES Başkanı Savaş Bozat da, LTB’de yaşanan sorunlar ile çalışanların maaş ve sosyal haklarında yaşadığı sıkıntılara dikkat çekerek, bugüne kadar gelinen süreci anlattı.
Bozat, LTB’de sürdürülebilir bir yapıya kavuşulması için yeniden yapılandırmanın şart olduğunu ifade ederek, bu konuda sendika ve çalışanlar olarak gerekli desteği vereceklerini söyledi.
Varılan mutabakata göre çalışanların 3 aylık maaşlarının ödeneceğini, Ziraat Bankası’ndan alınacak kredi ile de sosyal hakların yatırılacağını ifade eden Bozat, bundan sonra sorunların yaşanmaması temennisinde bulundu.
KAZA MAHKEMESİ, BAŞBAKAN KÜÇÜK’ÜN 10 GÜNLÜK SEÇİM SÜRECİNİ UZATMAYA YÖNELİK İSTİNAF BAŞVURUSUNU REDDETTİ
Lefkoşa Kaza Mahkemesi, Başbakan İrsen Küçük’ün, Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanlık seçiminin 10 gün içinde yapılmasına yönelik alt Mahkeme kararındaki 10 günlük sürenin uzatılması istemiyle yaptığı istinafını ret etti.
Mahkeme, UBP Kurultay sonucuna ilişkin geçen perşembe günü verdiği kararda, Parti Tüzüğü’ne uyulmaması nedeniyle Genel Kurul’un tamamlanmadığı bu bağlamda Genel Başkanlık seçiminin 10 gün içinde yapılmasına hükmetmişti.
Başbakan İrsen Küçük’ün avukatı Ergin Ulunay, Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nin 10 günlük süre uzatımına yönelik istinafı başvurusunu ret etmesi üzerine yaptığı açıklamada, bu kararla ilgili olarak bugün Yargıtay olarak oturum yapan Yüksek Mahkeme’ye istinaf başvurusu yapacaklarını belirtti.
ERTUĞ: “PROSEDÜR KONUSUNDA UZLAŞI GEREK”
Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs Özel temsilcisi Osman Ertuğ, Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik özlü müzakerelerin yeniden başlaması için öncelikle prosedür yönelik bir uzlaşı sağlanması gereğine işaret etti. Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs Özel Temsilcisi Osman Ertuğ, Sabah Haber’de, Kıbrıs sorununa çözüm arayışları açısından 2013 yılı beklentileri ve 2012 yılı değerlendirmesine ilişkin soruları yanıtladı.
Ertuğ, 2013 yılında Kıbrıs sorunun çözümü konusunda hareketlilik beklentisine ilişkin soruya karşılık, Tük tarafının çözüm yılı olması temennisine dikkati çekti.
Güney Kıbrıs’taki seçimler sonrasında müzakerelerle ilgili yeni bir sürecin başlayacağını ifade eden Ertuğ,
BM’nin buna yönelik hazırlık içinde olduğunu söyledi.
Basında yer alan çapraz görüşme önerisine ilişkin ise Ertuğ, basında çıkan her şeyin doğru olmadığı, manipülasyon ve spekülasyonların da yer aldığını kaydetti.
Ertuğ, “her şeyden önce bir öneri söz konusu değil. Birçok bilinmeyen var. Güneyde kim başkan olacak, ne tür bir politika yürütecek... Öneriden bahsetmek için öncelikle bilinmeyenlerin netleşmesi gerekir.” Dedi.
Kıbrıs Türk tarafının iyi niyetle ve kısa sürede Kıbrıs sorunun çözümünden yana olduğunu yineleyen Osman Ertuğ, “çapraz müzakereden kasıt garantör ülkelerin de sürece dâhil olacağı bir yöntem ise biz buna sıcak bakarız” dedi.
Özel Temsilci Osman Ertuğ, Birleşmiş Milletlerin de vurguladığı gibi ucu açık bir sürecin devam edemeyeceğini tekrarlayarak, yeni bir sürecin başlaması için önce prosedürde sonrasında ise yöntemde uzlaşıya ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Downer’in 15 Ocak Salı günü kendisi ve sonrasında Cumhurbaşkanı Eroğlu ile görüşeceğini kaydeden Osman Ertuğ, 16 Ocak’ta ise her iki özel temsilci ile bir araya geleceğini ve teknik komite çalışmalarının değerlendirileceğini söyledi.
Ertuğ, Downer’in bu gelişinin Güneydeki seçimler öncesindeki son teması olacağı öngörüsünü de dile getirdi.
Osman Ertuğ, başka bir soruya karşılık, Kıbrıs Rum tarafının Türkiye’nin AB yolculuğunda engel çıkarmaya devam edeceğini ifade etti.
Ertuğ, “Türkiye Rum tarafına rağmen ilerleme sağlarsa bu Kıbrıs konusunda Rum tarafına yönelik zorlayıcı bir unsur olur” dedi…
Kıbrıs sorununa ilgi gösteren ülkelerin 2013’te ilgisini arattırma yönünde bir eğilim görüp görmediği sorusunu da yanıtlayan Osman Ertuğ, ABD ve İngiltere’den yıl içinde geçmişte yaptıkları gibi Kıbrıs özel temsilcisi atamak gibi bir hareket beklemediğini kaydetti.
Ertuğ, AB dönem başkanı olarak İrlanda’nın Kıbrıs ilgisinde bir artış yaşandığı, ay sonunda Kıbrıs’ta görev yapan Birleşmiş Milletler Barış gücü’nün görev süresinin uzatılması tartışmalarında, Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin tutumunun da net bir şekilde yansıyacağını belirtti.
Osman Ertuğ, 2012 yılında Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarının korunması ve ileriye taşınması için yapılan çalışmaları da özetledi ve “Ekonomik İşbirliği teşkilatına gözlemci statüsü...Turistlerin gelişi engellenemedi... İİT... KKTC Uluslararası formlara katılıyor....” diye konuştu…
NAMİ: “HRİSTOFYAS’IN DEĞERLENDİRMESİ YANLIŞ”
KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Müzakerelerden Sorumlu Temsilcisi Özdil Nami Hristofyas’ın “beş yıllık iktidar dönemim boyunca, KKTC’nin yükseltilmesine ve AB ülkeleri ile sözde doğrudan ticaret tüzüğünün dayatılmasına ilişkin tüm çaba ve stratejileri başarı ile bertaraf ettim” sözlerini “Güney’in uzun süredir devam eden tutumunun tekrarı” olarak nitelendirdi. Hristofyas’ın yanlış bir değerlendirme yaptığını dile getiren Nami, Doğrudan Ticaret Tüzüğünün KKTC’nin tanınmasıyla ilgili bir tarafı olmadığını söyledi.
Ayrıca Anastasiadis’in “Türkiye’nin de masada olması gerektiği” yönündeki sözlerini de değerlendiren Nami, “Anastasiadis Türkiye’nin ve AB’nin içinde olacağı bir formül arayışındadır. AB’nin de masada oturmasını istemekte ama ne sıfatla oturacağına açıklık getirmemektedir. Yunanistan’ın azalan gücünü AB’nin varlığıyla telafi etmek istemektedir. Ancak AB karar verici olarak masaya oturamaz” ifadelerini kullandı.
Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın bir açılış töreninde yaptığı konuşma gündeme bomba gibi düştü. Hükümetin beş yıllık iktidar dönemi boyunca, KKTC’nin yükseltilmesine ve AB ülkeleri ile sözde doğrudan ticaret tüzüğünün dayatılmasına ilişkin tüm çaba ve stratejileri başarı ile bertaraf ettiğini itiraf eden Hristofyas, bu sözleriyle dış basında da üst sıralara yükseldi.
Konuyla ilgili olarak Star Kıbrıs’a konuşan İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Müzakerelerden Sorumlu Temsilcisi Özdil Nami Hristofyas’ın sözlerini, “Güney’in uzun süredir devam eden tutumunun tekrarı” olarak nitelendirdi. Hristofyas’ın yanlış bir değerlendirme yaptığını dile getiren Nami, Doğrudan Ticaret Tüzüğünün KKTC’nin tanınmasıyla ilgili bir tarafı olmadığını söyledi.
“DOĞRUDAN TİCARET TÜZÜĞÜNÜN UYGULANMASI KKTC’NİN TANINMASI DEMEK DEĞİL”
“Tam tersi bu tüzüğün uygulanması adanın tekrar birleşmesi ve Kuzey’in AB’ye entegre olmasına hizmet eder” diyen Nami, 1998 yılına kadar Kuzey Kıbrıs ile AB arasında doğrudan ticaret tüzüğünün olduğunu ancak bunun KKTC’nin tanınması anlamına gelmediğini kaydetti.
“RUMLAR TİCARİ İLİŞKİLERİN KENDİ KONTROLLERİNDE OLMASINI İSTİYOR”
Burada esas niyetin, Rumların AB ile yürütülen ticari ilişkilerin kendi kontrolleri altında olmasını istemeleri olduğunu belirten Nami sözlerini şöyle sürdürdü: “Rum Yönetimi AB ile olan ticari ilişkilerin kendi kontrolünde olmasını istiyor ama bunu söyleyemiyorlar, KKTC’nin tanınmasına yol açar diyorlar.
“RUMLARIN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE İPTAL EDİLMEDİ”
Bu onaylanmamış olmasına rağmen, Rumların istediği şekilde iptal edilmemiştir. Komisyon tarafından geri çekilmemiştir. Konu Avrupa Parlamentosunun (AP) gündemindedir. AP genel kurulunda er ya da geç oylama yapılacaktır. Oylamanın nasıl ve ne şekilde yapılacağı o günkü siyasi konjonktüre bağlıdır. Türk tarafı AB’nin izolasyonları kaldırma kararının yerine getirilmesi için sürekli çalışma yapmaktadır.”
“ÇOK TARAFLI KONFERANSIN KOŞULLARI AÇIK”
Özdil Nami, DİSİ Genel Başkanı Nikos Anastasiadis’in Türkiye’nin de masada olmasına yeşil ışık yaktığı, “Türkiye’yi sürecin dışında bırakan, başarısız süreçler tekrarlanmamalıdır. Ben hiçbir zaman konferans kelimesini kullanmadım. Ne istediğimiz konusunda üzerinde uzlaşılmış bir çerçevede, takvimler ve hakemlik olmadan, müzakerelerin genişletilmiş şekilde yapılmasından söz ettim” ifadelerini de şu sözlerle değerlendirdi: “Çok taraflı konferansa gidilebilmesi için hangi ön şartların yerine getirilmesi gerektiği 2. Greentree Zirvesinden sonra belirlenmiştir.
“RUM TARAFI ÇOK TARAFLI KONFERANSTAN KAÇAMAZ”
Buna göre iç konular diye bazı konulara atıfta bulunulmuş ve bunlarda yakınlaşma sağlanmanın gereği vurgulanmıştır. Rum tarafı çok taraflı konferanstan kaçamayacağı gibi, Türk tarafı da kestirmeyle çok taraflı konferansa gidemez. Bunun için bazı konularda ileri derecede yakınlaşma lazım.
“ANASTASİADİS İLE HRİSTOFYAS’IN FARKI”
Anastasiadis ile Hristofyas’ın farkı Anastasiadis’in ‘çok taraflı konferans’ ifadesini kullanmaması, Türkiye’nin de masada oturacağı bir format arayışında olmasıdır. Anastasiadis bununla ilgili olarak netleşmesi gerek.
“ANASTASİADİS AB’NİN DE MASADA OLMASINI İSTİYOR”
Ayrıca Anastasiadis AB’nin de masada oturmasını istemekte ama ne sıfatla oturacağına açıklık getirmemektedir. Yunanistan’ın azalan gücünü AB’nin varlığıyla telafi etmek istemektedir. Ancak AB karar verici olarak masaya oturamaz. Bu konular artık netliğe kavuşturulmalıdır.
“BURADA AB’İN TEMSİLCİSİ DOWNER’İN DANIŞMANI SIFATIYLA YER ALIYOR”
Burada da yapılan müzakerelerde AB’nin bir temsilcisi ara bölgede Downer’in danışmanı sıfatıyla yer alıyor ve AB ile ilgili konularda gereken yardımı yapıyor. Dolayısıyla Anastasiadis; aklındakini, yani AB dahil, Türkiye dahil masada oturtmanın anlamı nedir bunu da açıklamalı.”
JAN MARINUS WIERSMA: “AB KIBRIS’TA İFLAS ETTİ”
Avrupa Parlamentosu eski Sosyalist Grup Başkan yardımcısı Hollandalı Jan Marinus Wiersma AB’nin Kıbrıs’ta iflas ettiğini söyledi. AP Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda “EU Enlargement Anno 2012: A Progressive Engagement” adlı yeni kitap yazan Wiersma ABHaber’e verdiği mülakatta, 2004 referandumu sonrası Rumların tek taraflı AB üyesi yapılması büyük hataydı. AB maalesef Kıbrıs sorununun çözümü noktasında iflas etti dedi.
Jan Marinus –Wiersma ABHaber’e şunları kaydetti:
‘’2004 Annan referandumunda Kıbrıslı Türkler evet Rumların karşı oy kullandı.Kıbrıs’ta çözüm olmadan Rumların AB üyeliği büyük bir hataydı. Burada bir hata yapıldı.Kıbrıs sorunun çözümü konusunda bir anlamda AB iflas etti. Yeni Avrupa’nın nasıl olacağı belli değil. Fransa ve Almanya’nın Türkiye’nin AB üyeliğini engelleyerek hiç bir şey kazanmadığını söyleyebilirim.Türkiye’nin üyeliği bilhassa Sarkozy tarafından duygusal nedenlerden dolayı engellendi.
Türkiye’nin ekonomik performansı ve gelişimi Ankara’ya güven kazandırdı.Türkiye’nin gündeminin artık ilk sıralarında AB yok. Türkiye müzakere sürecinde kendisine haksızlık yapıldığını söylüyor.Ayrıca Türkiye’de müzakereler sonrası ben AB’yi istemiyorum diyebilir.Tüm bunlar olasılık dahilinde.’’
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI MÜSTEŞARLIĞI'NA HİLMİ AKİL ATANDI
Dışişleri Bakanlığı’nda 3’lü kararnameyle bazı atama ve görevden almalar yapıldı.
Başbakanlık’tan yapılan açıklamaya göre, Dışişleri Dairesi’nde “Müdür/Temsilci” Hilmi Akil, dünden itibaren bu görevden alındı ve “Müsteşar” mevkiine atandı.
Dışişleri Bakanlığı “Bakanlık Müdürlüğü” görevini yürüten Ulaş Kıvılcım görevden alındı ve bu mevkiye Seda Giray Erçiner getirildi.
Ufuk Turganer, Mustafa Davulcu ve İsmet Korukoğlu ise Dışişleri Bakanlığı, Dışişleri Dairesi “Müdür/Temsilci” mevkiine atandı.
Dışişleri Bakanlığı Dışişleri Dairesi’nde “Müdür/Temsilci” olan Çimen Keskin de dünden itibaren bu görevden alındı.
Bu xəbər oxucular tərəfindən 1042 dəfə izlənilmişdir!
Yahoo | |||||||
Del.icio.us | Digg | StumbleUpon | FriendFeed |